Bursa siyaseti; sürprizler, açıklamalar, istifalar ve çekişmelerle genel siyasetle yarışıyor desem yeridir. Hatta bazen burun farkıyla geçtiği bile oluyor.
Tam genel siyasetten yazayım iki cümle diyorum...
Hop, yeni ve şaşırtan bir haberle, yine yerelde buluyorum kendimi!
Kim neyi paylaşamıyor veya kim kimleri yaklaştırmıyor! Üstelik kim dediklerimizde, genelde yol arkadaşları oluyor.
Arkadaşım sizin hatlar iyice darma duman oldu sanırım!
Önümüzde bir seçim var. Bunda hem fikiriz.
Muhalefet partileri olarak ve seçime çok da uzun bir zaman kalmamışken;
İşiniz, aynı amaçla birlikte olduğunuz partili arkadaşlarınızla beraber çabalayıp kazanmak değil mi?
Hemfikir miyiz?
Bundan emin değilim, bence gözlemleyen birçok kişi de emin değil!
Yani yine filozof atalarımızdan birinin dediği gibi:
“Amacınız bağcıyı dövmek mi, yoksa üzüm yemek mi”
Üstelik ortada daha üzüm bile yok!
…
Siyasi rekabet olağandır. Tabii bunun doğal olanı farklı partiler arasında olması, daha dahası ise, iktidar ve muhalefet arasında olanıdır.
Ama baktığımızda; artık en büyük anlaşmazlıklar, ayak direme veya ayak kaydırmaca, yani kısaca ayak oyunları parti içinde oluyor. Bu anlamda iktidar ve muhalefet partilerinin genelinde durum benzer.
Hani iktidar partilerinde bir yere kadar yine anlayabiliyoruz!
Yetki, mevki, etki, ilgi var da var! Ama size ne oluyor…
…
Malum seçim öncesi milletvekili olmak isteyen il başkanları ve belediye başkanlarının istifa süreci devam ediyor.
Asıl mesele, bu olağan süreç dışında ki istifalar…
Bu istifalar ise Bursa özelinde en sık DEVA Partisinde yaşanıyor!
Daha önce de 5 ilçe başkanının istifa ettiğine şahit olmuştuk. Her ne kadar il Başkanlığı;
“Biz görevden aldık!” dese de istifa istifadır…
Pazartesi günü ise, DEVA Partisi’nden Yıldırım ve Nilüfer ilçe Başkanları istifa etti. Duruma bakılırsa öyle milletvekili adaylığı falan için de değil!
Öyle görevden alma söylemleri de yok bu kez üstelik.
Hatta sosyal medyadan “kapı gibi istifalarla!”
Ve açıklamalardan anladığımız kadarıyla, yönetim kademesiyle yaşadıkları adil olmayan sıkıntılardan kaynaklı olduğu da belirtilerek…
Ve bu kez beşi bir yerde olmasa da, yine tek bir ilçe değil!
istifa eden iki ilçe var!
…
Nilüfer ilçe Başkanı Mine Rana Kahramanoğlu’yla göreve yeni atandığında, özel bir röportaj yapmak için bürosuna gittiğimizde tanışmıştım. Sonrasında da zaman zaman görüşmelerimiz oldu. Başarılı hukukçu kimliği yanında, sporcu oluşu, kitap yazarlığı ve çocuk haklarıyla ilgili çalışmaları ilgimi çekmişti.
Hele ki; bölgesel olarak düşündüğümüzde, Nilüfer Bölgesi olarak çok iyi seçim yapılmıştı.
Ama Mine hanımın bazı sosyal medya paylaşımlarından ve siyasi çalışmalarını biraz yavaşlattığını düşündüğümden, “bir pürüz mü var diye” 1 ay kadar önce kendisini aramıştım.
Net bir şey söylemese de, sanki duruma göre karar verecek bir tavrı da vardı.
Pazartesi günü duyurduğu istifasıyla belli ki netleşmişti.
İstifa sonrası kendisini aradığımda, hayatı boyunca haksızlıklarla mücadele ettiğini ve siyasi anlamda da bunu devam ettirmek için yola çıktığını belirtti.
Ama bu anlamda dinlenmemesi ve kendisinin de bir şekilde buna maruz kalması, Mine hanımı bu noktaya getirdiği belliydi.
Kahramanoğlu: Parti üyeliğinin devam ettiğini, Ali Babacan’a çok saygı duyduğunu ve gerektiği zaman partisi için yine çocuk haklarıyla ilgili çalışmalarına devam edeceğini de belirtti.
Sonrasında görüştüğüm Yıldırım DEVA İlçe Başkanı Şener Temur ise;
Sürecin 5-6 ay öncesinden başladığını ama idare etmeye çalıştıklarını dile getirdi. Ayrıca adaletsizlik ve hukuksuzluklarla mücadele; parti olarak önceliğimizken, buna içimizde de uymamız gerekmez miydi?
Geldiğim günden itibaren 750 bin nüfusa sahip ve AK Parti oylarının yüksek olduğu Yıldırım’da en iyi üye artışı sağlayan bölgeler arasında Türkiye’de 3 üncü olduk.
O arada Şener beye:
"Yıldırım kongresinde gerçekten katılım çok yüksekti. Neredeyse Anadolu hemşeri derneklerinin hepsi sizi desteklemek için oradaydı. Kaldı ki siz de üye artışındaki çabalarınızı belirttiniz. Bu yönüyle baktığımızda İl yönetimi için önemli bir eksiklik doğuracak sizin istifanız. Yönetim bu yönüyle düşünmedi mi veya bu noktada sizin pes etmeniz doğru mu?" diye soru yönelttim.
Temur bu sorumu şöyle yanıtladı:
“Evet. Hatta sayın Babacan geldiğinde, binlerce kişilik kalabalığı görünce beni tebrik etti. Ama maalesef başarılarınızı kimileri sivrilme olarak görüyor ve törpülemeye başlıyorlar. Rakip görmeye başlayıp çabalarımıza ket vurmaya başladılar. Bizim ki pes etmek değil! Biz her zaman partimizin ve Ali Babacan’ın yanındayız ”dedi.
Peki siz de diğer ilçeler gibi il başkanlığının görevden alacağını düşünmüş olabilir misiniz? Yani bu durumda erken davranıp istifanızı duyurmuş olabilir misiniz?
Bu sorum üzerine ise Temur:
“Kesinlikle hayır! Ne ben ne Mine hanım istemesek, kimse bizi görevden alamazdı. Bu kadar başarılıyken, genel merkez özellikle ayrılmamızı kesinlikle istemiyordu” şeklinde ifade etti.
Temur ayrıca bir gazetecinin İl yöneticilerinden birinin (Sadık Kutlucan) istifadan bir gün önce söylediği;
“Şener Temur yönetimi düştü, kendi yöneticileri onu istemedi, yerine atama yapacağız” sözlerine yer vermesine de tepkili.
Bunun doğru olmadığını, “Bu gazetecinin bu haber karşısında beni aramasını beklerdim” diye de ekledi.
….
Seçim arifesinde bu istifalar ne kadar doğru bilemiyorum. Hatta istifalara sebep olmak doğru mu?
Üstelik siyasette bir gün sonra ne olacağı tahmin edilemezken, eldeki değerleri harcamak doğru mu? Belki de “parayı veren düdüğü çalar” ama onda da nota olur mu?
Yorumlar
Kalan Karakter: