Peygamber Efendimiz (SAV) der ki; evinin duvarını komşunun duvarından yüksek yapma ki, başkasının güneşini de rüzgarını da kesmeyesin.
Bir başkasının rüzgarını kesmen, güneşini engellemen kul hakkına girer.
Bin 400 yıl önce planlı kentleşmenin ilk adımıdır aslında bu!..
Göçmen olan Türk boyları da yerleşik hayata geçerken bu düşünceyle planlama yapmıştır.
Hatta Osmanlı’nın yapılaşmasına bakarsak, nerede büyük bir cami, medrese, han, hamam ya da herhangi bir kamu malı (Devlet eliyle yapılaşma) varsa, hiçbir vatandaşın evine gölge düşürmez, hiçbir evin güneşini kesmez…
Buyurun inceleyin!..
Fakat, biz köklerimizi ne zaman terk ettik?
Ne zaman kul hakkına girmeye başladık…
Liyakatsiz yönetimler başımıza musallat olduğundan beri diyebilir miyiz?
Elbette…
Siyasi iradenin zayıf olduğu, hukukun üstünlüğünün değil de üstünlerin hukuku olan, her yanlışa göz yuman ve yalancılıktan utanmayan bir milletin, adamı ve gücü olanın her zaman kazandığı memleketimin başına gelenlerin acısını çekiyoruz bugün…
***
Mimarlar Odası Bursa Şubesi Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek ve 2. Başkanı Rahmi Dede, Nöbetçi Gazete’ye ziyarete geldi.
Uzun uzun Bursa’yı konuşma fırsatı bulduk.
Bursa’nın kentleşme konusundaki problemlerini masaya yatırdık biraz da…
Fakat konu dönüp dolaşıp, kentsel dönüşüme geldi.
***
Açık söyleyeyim, Bursa ‘kentsel çıkmaz’ içerisinde.
Bir dönüşüm problemi var ki, sorunun tarafları belediye, müteahhitler, vatandaş ve akademik odalar, meslek odaları, dernekler…
Bursa kentsel dönüşümü çok yanlış anlamış durumda. Bunun da nedeni, Recep Altepe döneminde (tamamen iyi niyetleymiş) getirilen 0,50 emsal artışı…
Bunu biraz açmak gerekirse 3 katlı evin varsa, müteahhide veriyorsun ve sana 5-6 katlı ev yapıyor. 3 katı senin oluyor, gerisi müteahhidin…
Peki!..
Bunun neresi kentsel dönüşüm?
Yeşil alanı nerede, kırmızı kot uygulanmış mı, alt yapısı buna müsait mi, trafik nasıl etkilenecek?
Bunların hiçbiri ama hiçbiri göz önüne alınmadı.
Sadece binalar yenilendi.
Bu binalar yenilenirken de bahane çok basitti.
“Şehrimiz deprem hattı üzerinde olduğundan eski binaların yıkılması ve insan hayatı söz konusu bu nedenle acil olarak kentsel dönüşüm yapılmalı…”
İyi de bu yapılanın adı kentsel dönüşüm değil ki, bina yenilenmesi.
Kentsel dönüşüm olması için şehir baştan planlanmalı. Ve bu planda her şeyin yeri belli olmalı.
Kimsenin rüzgarı kesilmemeli, kimsenin güneşi engellenmemeli.
Peki sonuç ne oldu?
Aynı ada üzerinde, farklı parsallerin kat artışları bambaşka oldu.
Ne üst sınır belli ne de alt sınır!..
***
Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin eski Başkanı Recep Altepe, tamamen bu konularda günah keçisi seçilmiş olsa da projeyi hazırlayan ve şehrin bugün bu halde olmasını sağlayan Atilla Ödünç’e ödül verilerek milletvekili seçildi.
Bursa’da herkes bu konuda Recep Altepe’yi suçlarken, en büyük kazancı sağlayan Vekil Ödünç ödül aldı…
***
Bu hatadan hızlı dönülmedi maalesef.
Çok fazla dava açıldı, çok fazla belirsizlik oluştu.
Şimdi ise doğru yapılacak bir kentsel dönüşüm bile yapılamaz oldu.
Bu arada vatandaşın hiç mi suçu yok?
Fazladan bir eve sahip olmak isteyen mülk sahipleri, en fazla kârı sağlayacak olan ve belediyelerde adamı bulunan müteahhitlerle anlaşmadı mı?
Şimdi ise, evimin yerine yenisini verin ve bizden de hiç para istemeyin diyorlar.
İşte tam bu noktada Mimarlar Odası Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek ve 2. Başkanı Rahmi Dede ile ters düştük…
Çünkü ben bu konuda vatandaşı tam anlamıyla haklı buluyorum.
Bence bir vatandaşın evi kentsel dönüşüme girecekse, aynı metrekarede aynı büyüklükte evi kendisine verilmeli.
Rahmi Dede, “Sizin eski ve güvenliksiz aracınızı, sıfır bir araçla değiştiriyorsunuz. Üzerine hiç para ödemeden sıfır aracı alabilir misiniz? Burada da insanlar biraz fedakarlık yapmalı. Yenilenen evinin bedelini ödemeli” dedi.
Ben ise verilen örneğin çok yanlış bir kıyaslama olduğunu belirterek…
“Ben arabamı satabilir ve toplu taşıma kullanarak ulaşımımı sağlayabilirim. Fakat, ev başka bir konu. Araba ne kadar lüks ise ev insanın temel ihtiyacıdır. Belki de o evi alabilmek için yıllarca çalışmış, borcun altına girmiş ve zar-zor o evi alabilmiş. Ama şimdi diyorsunuz ki, sizin bu evinizi yıkacağız ve yerine yenisini yapacağız. Ama bunu yapmak için de sizden para alacağız. Bunu o vatandaşın ödeme gücü yok!..” dedim.
Ayrıca;
Araba almak da, arabasını değiştirmek de insanın kendi hürriyetinde olan bir konu. Ama evinizin kentsel dönüşüme girmesi insanın bireysel olarak özgür iradesiyle verebileceği bir karar değil. Devlet karar verecek ve apartmanında kaç kişi varsa onlarla anlaşılacak ve toplu olarak yeni bir apartmana sahip olunacak. O halde hiç yapılmasın derler. Düşünsenize bir işçi çalışarak ev alabilmesi için hemen hemen tüm çalışma hayatını buna ayırıyor ve emekli olduğunda aldığı ikramiyeyle evi ancak alabiliyor…. Yani belki emekli olduktan sonra 20 yıl daha yaşayacak belki ve bu hayatını da borç ödeyerek geçirmek istemiyor…
Şirin Rodoplu Şimşek de araya girerek, “Peki, siz belki de yıllarca kirada oturacaksınız ama birileri zamanında Bursa’ya gelmiş ve plansız, denetimsiz yapmış olduğu kaçak evlerin içerisinde sefa sürüyor. Sonra da diyor ki, ‘Benim 3 katlı evim var, bana 3 kat verirseniz sizinle anlaşırım…’”
Çok doğru bir noktaya değindi Şirin Hanım…
Hükümet, sırf oy uğruna bu kaçak yapılarla nasıl anlaşıyor anlamıyorum…
Yahu yaptıkları şey ne yasal ne de sağlıklı… Resmen kendi tabutlarında yaşıyor bu vatandaşlar ama sırf oy versinler diye hükümet 3-5 yılda bir ‘Barışalım’ diyor!..
Hükümet her barıştığında kaçak binaların oranlarında patlama yaşanıyor!..
Devlet, hiçbir zaman hiçbir şekilde suçluyla barışmamalı…
****
Son Not!
Sohbet çok uzundu ama bir noktada anlaşmaya vardık.
Kentsel dönüşüm tüm bileşenleriyle devletin planları ve denetimi doğrultusunda kâr amacı güdülmeden yapılması gereken çok önemli bir unsurdur…
Ne vatandaşlar müteahhidin önüne atılmalı ne de müteahhit zarar edeceği bir işe girmeli…
Burada formül çok basit!..
En insani ihtiyaç olan barınma sorununa devlet direkt olarak müdahil olmalı.
Yani vatandaşla anlaşacak olan da, müteahhit ile anlaşacak olan da devletin bizzat kendisidir…
Yorumlar
Kalan Karakter: