NUR HASAN/ NÖBETÇİ GAZETE
Türkiye’yi gece saatlerinde vuran deprem afet bölgesindeki vatandaşlara ilk şoku yaşattı.
Merkez üssünün Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olduğu açıklandıktan sonra birçok vatandaş yardım etmek için yollara koyuldu. Aynı şekilde basın mensupları da bölgede ne olup bittiğini aktarmak için ekipmanlarını sırtlanıp çöken yolların arasında zorlu bir yolculuk yaparak ve nasıl bir tabloyla karşılaşacaklarını bilmeden felaketin yaşandığı yere gittiler.
Yaşanan ilk olumsuzluk daha kente varamadan başladı. Sert hava şartları nedeniyle kar fırtınasına yakalanan basın mensupları inanılmaz diye nitelendirdikleri kalabalıkla karşılaştı.
Öyle ki Ankara’dan Adana’ya varmak tam 8 saat sürmüştü… Yollarda karşılaşılan büyük trafik kazaları ise cabası oldu. Adana’da depremin ilk anlarında pek bir şey anlamadıklarını ifade eden gazeteciler yıkılan binalara şahit olduklarını belirtti. Hemen ardından Hatay’ın İskenderun ilçesine gitmek için yola koyulan basın emekçileri ilçede büyük bir karmaşayla karşılaştı.
ORGANİZASYON EKSİKTİ
İskenderun’da çok yoğun bir çalışmayla karşılaştıklarını belirten basın mensupları büyük bir organizasyon eksikliği olduğunu da açıkladı. Yiyecek ve barınma konusunda büyük sıkıntı yaşanırken belli bir zaman sonra özellikle su bulunamaması bölgedeki vatandaşları da çalışan ekipleri de zorlamaya başladı. Her şeye rağmen deprem bölgesinde bizlere yıkımın boyutunu göstermek için çekim yapmak isteyen gazetecilerin tek sorunu yiyecek ve barınma olmadı. Afet bölgesinde ciddi şekilde bir telekominikasyon sorunu da vardı. Telefonlar her yerde çekmiyor, internetlerin çektiği bölgeleri bulmak ise kolay olmuyordu. Depremin ikinci gününe gelindiğinde artık şarj problemi de baş göstermeye başladı. Gazeteciler ekipmanlarını şarja takacak alan bulmakta sıkıntı çekiyordu.
AKARYAKIT ÇİLESİ DE EKLENDİ
Tek sorun barınma, şarj ve su olmadı. Bölgeye yardım için gitmeye çalışan vatandaşların yanı sıra basın emekçileri de büyük bir akaryakıt sorunuyla karşılaştı. Hatay’a gidilen yolda yine inanılmaz bir trafik olduğunun altını çizen bir basın mensubu, “Neredeyse bütün benzinlikleri dolaştık yalnız hiçbir yerde yakıt bulamıyorduk. Açık olan bütün marketlerde yiyecek içecek yoktu. Hatay’a vardığımızda ikinci günün akşamıydı. Hatay inanılmazdı, hiçbir yerde ne bir ışık ne bir belirti vardı” diyerek yıkımın tablosunu gözler önüne serdi.
Hatay’a gelindiğinde hiçbir şekilde telefonların çekmediğine dikkat çeken gazeteciler, ekipmanlarının şarj ihtiyacını diğer canlı yayın araçlarından gidermeye çalıştılar.
BÜTÜN BİNALAR YIKILMIŞ
Kış şartları nedeniyle akşam saatlerinde eksiye kadar düşen hava sıcakları hem enkaz altında kalan vatandaşlar hem de dışarıda bir umut bekleyen yurttaşlar için zorlayıcı etmen oldu.
Belediyelerin kurmuş olduğu yardım çadırlarında su ve battaniye bulunurken alanda bulunan basın mensupları yıkılan binaların yalnız yüzde 1’inde arama kurtarma ekiplerinin olduğunu açıkladı.
Büyük bir internet sorunu varken gazeteciler artık yayın yapmaktan öte telefonlarının çektiği bir yer bulup yakınlarına haber vermek isteğiyle hareket ediyordu. İki gün boyunca ne internetin ne de telefonların asla çekmediği bölgede haber yapma peşinde koşan gazeteciler, “İnsanlar sizden medet umuyor sizin yanınıza geliyor sizden yardım bekliyorlar seslerini duyurmamızı istiyorlar ve elinizden hiçbir şey gelmiyor. Üçüncü günün sabahından itibaren yardım ekipleri çok yoğun bir şekilde gelmeye başladılar. Tabi yardım gelmeye başladıktan sonra insanların da yiyecek içeceklerden haberi oldu ve bu sefer ihtiyaç ürünlerinde bir kaos yaşanıyordu” dediler.
KAOS ORTAMI VARDI
İnsanların üçüncü günde ancak haberlerinin olduğu beslenme malzemeleri zaten birkaç noktada olan yiyeceklerdi ve düzensiz bir dağıtım yüzünden tükenmişti.
Gece en azından sandviç bulabildiklerini belirten basın emekçileri gündüz onu da bulamamaya başladı. Ciddi derecede bir kaos ortamı mevcuttu.
Bir yerden bir yere gidebilmek, şehir içerisinde çok zor hale geldi.
“ÜZERİMİZE YÜRÜDÜLER”
Afet bölgesindeki kaos ortamına değinen bir gazeteci, “Bölgede kimsenin kimseden haberi yoktu. Bir yandan da insanlar üzerinize gelip sizden medet umuyorlar fakat elinizden hiçbir şey gelmiyor. O gün de akşam olduğunda arabada uyuduk. İnsan düşündükçe aklına geliyor birkaç yerde üzerimize yürüyen insanlar oluyordu. İlk iki gün yeteri kadar kolluk kuvvetine ulaşamıyorduk. O anın gerginliği ile birbiriyle kavga edenler dükkanlar yağmalayanlar zaten psikolojik olarak ağlayan insanlardan etkileniyorsunuz. İnsani olarak etkilenmek bu işin bir başka yüzü onu anlatabilmek bambaşka bir duygu. Antakya’dan daha sonra Islahiye‘ye geçtik. Yaşadığımız en büyük sorun internet ve elektrikti. Bağlı olduğunuz kurum sizden yayın istiyor yalnız şebekenin yetersizliğinden ya da baz istasyonun yetersizliğinden yayın yapamıyorsunuz. Suya erişemiyorsunuz, yemeğe erişemiyorsunuz. Bir yandan deprem siteler var bir yandan yağmacılar var. Bir yandan da medyaya tepki var. Tartaklanan arkadaşlarımız oldu. O anki hissettiğimiz şeyler zaten zordu. Bunun üzerine birisi gelip medyaya olan öfkesini size kusuyor. Bazen bir enkazın başında sırtınızda yayın cihazı elinizde kamera karşınızda muhabir var gelip bir polis size basın kartı soruyor. Acaba zevk için bir yerden kalkıp gelip burada öylesine bu kadar malzemeyle çekim yapan başka kim olabilir diye düşünüyorsun. AFAD’a gidiyoruz basın düşünülmemiş. Görüntü geçecek yer yok. Oturup haber yapacağınız yer yok. İnternet telefon çekmiyor. Hiçbir yerde yönlendirme olmadı. En büyük sorunlar bunlardı” diyerek durumu özetledi.
Yorumlar
Kalan Karakter: