İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şubesi 6 Şubat depremlerinin ikinci yıldönümünde deprem ve afetlere yönelik açıklamalarda bulunan İMO Bursa Şubesi Başkanı Serdar Atilla Erdem, “Bugün ülkemizi derinden sarsan ve tüm yurttaşlarımızın hafızalarında unutulmayacak acılar bırakan 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerin ikinci yıldönümünü geride bırakıyoruz. Aynı gün ardı ardına Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli meydana gelen depremlerde resmi verilere göre yaklaşık 39.530 bina yıkılmış, 200.350 bina ağır hasar almış, 11 ilde 14 milyonu aşkın nüfusu doğrudan etkileyen bu yıkımın sonucunda 50 binin üzerinde yurttaşımız hayatını kaybetmiştir. Bu büyük felakette hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına bir kez daha başsağlığı diliyoruz" dedi.
"DEPREM ÖLDÜRMEZ MÜHENDİSLİK HİZMETİ ALMAMIŞ BİNA ÖLDÜRÜR"
"6 Şubat Depremleri, etkilediği coğrafi alanın genişliği, nüfusun fazlalığı ve yıkımın boyutu itibariyle, yıllarca etkisini sürdürecek bir toplumsal travma yaratmıştır. Bununla birlikte bilimin ve mühendislik uygulamalarının gelişimine, ülkemizin bu alandaki beşeri kaynaklarına dayanarak, Türkiye gibi aktif fay hatlarıyla örülü bir coğrafyada deprem endişesiyle yaşama çaresizliğine mahkum olmadığımız rahatlıkla söylenebilir" diyen Başkan Erdem, " Bu sebeple afetleri bir beka sorunu olarak görüyor mühendislik biliminin ışığında kanun ve yönetmeliklerin eksiklerinin tamamlanarak çağımıza uygun hale getirilmesi elzemdir diyoruz. Her zaman söylediğimiz gibi deprem öldürmez, mühendislik hizmeti almamış bina öldürür" diye konuştu.
"DAHA NEYİ BEKLİYORUZ?"
99 Depremi de 6 Şubat Depremi de on binlerce insanımızın yitip gitmesine, devletimizin sırtına yüz milyarlarca dolar maddi yük binmesine sebep olmuştur, yani hem milletimize hem de devletimize maddi, manevi çok ağır bedeller ödetmiştir açıklamalarında bulunan Erdem, "Peki bu iki büyük depremde de can ve mal kayıplarımızın tek sorumlusu inşaat mühendisliği mesleği midir? Elbette değildir. Mesleğimizin icrasındaki denetim ile kanuni ve mesleki eksiklerden kaynaklandığı apaçık ortadadır. Peki maddi ve manevi kayıplara sebep olan deprem sizce de başlı başına bir beka sorunu değil midir? Depremin vereceği hasarları engellemek, yukarıda bahsettiğimiz gibi inşaat mühendislerinin mesleki sorunlarını çözmekle hallolacağı apaçık ortadayken daha neyi bekliyoruz?" açıklamlarında bulundu.
Depreme karşı hazırlık çalışmalrında ne yapılması gerektiğini anlatan Başkan Erdem, öncelikle devlet olarak inşaat mühendisliği mesleğine hak ettiği değeri gösterip ardından gerekenleri yapmak için en acilinden bir eylem planı ortaya koyulması gerektiğini belirtti.
Yapı Denetim Kanunu, Şantiye Şefliği Yönetmeliği ve 1938 yılında yürürlüğe giren Mimarlık ve Mühendislik Hakkındaki Kanun ve Müteahhitlik Yasası’nın eksikliklerinin yasal düzenlemelerle tamamlanıp çağına uygun hale getirilmesi gerektiğini belirtip, Yetkin ve Uzman Mühendislik Yasası bir an önce düzenlenerek hayata geçirilmelidir dedi.
"EN BÜYÜK GÖREV DEVLETE DÜŞÜYOR"
Bu konuda en önemli görevin devlete düştüğünü ifade eden Başkan Erdem, "Acilen kanuni ve hukuki düzenlemelerin yapılması şarttır. Bu sebeplerle diyoruz ki 'Güvenli yapı üretimi doğru veri doğru proje doğru yapım ve doğru denetim ile gerçekleşir' bu üç ana bileşen olmadan asla güvenli yapı üretilemez. Bunu sağlamayı hedefleyen çalışmalar ve kanuni düzenlemeler yapılmalı sistemdeki eksiklikler bu bakış açısı ile değerlendirilmelidir. Depremin tek çaresi depreme dayanıklı güvenli sağlam yapılar üretmektir. Temel yaklaşım hedef bu olmalıdır" diye konuştu.
"DEPREME YÖNELİK HAZIRLIKLARIMIZ GERİ KALMIŞTIR"
Başkan Erdm, "Deprem istatistiklerine göre ortalama her altı yılda bir büyüklüğü 7 veya üzeri, her yıl iki adet 6 veya üzeri bir deprem meydana gelmekte ve ne yazık ki bu depremler önemli can ve mal kayıplarına yol açmaktadır. Türkiye’de her yıl ortalama 25 bin civarında deprem olduğu, 6 Şubat Depremlerinin artçı yoğunluğu nedeniyle 2023 yılında 74.232, 2024 yılında ise 31.890 deprem meydana geldiği bilinmektedir. Bu veriler, ülkenin depremselliğinin açık bir göstergesidir. Asıl şaşırtıcı olan, deprem olaylarına aşina olmamıza karşın depreme yönelik hazırlıklarımızın bu kadar geri kalmasıdır.”
"BİLİNMEYEN DEPREMSELLİK DEĞİL YAPI STOĞUMUZUN DURUMU"
Başkan Serdar Atilla Erdem, yakın bir gelecekte de büyük depremler yaşanacağı gerçeğinin bilimsel bir hakikat olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
“Tam olarak ne zaman ve nerede meydana geleceği bilinmese de bilimsel veriler ışığında deprem olaylarını öngörmek mümkündür. Nitekim AFAD tarafından yapılan senaryo çalışmasına göre Kuzey Anadolu Fayında, Marmara Denizi'nde meydana gelebilecek 7.5 büyüklüğündeki bir deprem sonucu 44 bin 802 binanın yıkılacağı, sadece İstanbul kent merkezinde 26 ile 30 bin arasında yurttaşımızın hayatını kaybedeceği varsayılmaktadır.
Ülkemizin depremselliği bilinen bir gerçektir. Bilinmez olansa her an deprem beklenen aktif fay hatlarıyla örülü bir ülkenin yapı stokunun durumudur. Öyle ki yapı stokumuzun belirsizliğini gözler önüne seren acı bir olay yakın zamanda Konya ilinde yaşanmıştır. Konya’da, 4 katlı bir bina, deprem gibi herhangi bir dış etken dahi olmaksızın kendiliğinden çökmüştür. Üstelik, bir yapının kendi kendine çökme olayının ülkemizde ilk kez yaşanmadığı da bilinmektedir."
"6-7 MİLYON KONUTUN YAKLAŞIK YÜZDE 10'U DÖNÜŞTÜRÜLDÜ"
2025 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programına göre 2024 yılı Eylül başı itibarıyla Türkiye’de toplam konut sayısı 42,2 milyon olduğunu, TBMM’de Kahramanmaraş Depremlerinden sonra kurulan araştırma komisyonunun Mayıs 2023 tarihli raporuna göre ise, 6-7 milyon konutun en kısa sürede dönüştürülmesi gerektiği söyleyen Erdem, "6306 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 2012 yılından 5 Nisan 2023 tarihine kadar, ülke genelinde 781.333 konuta riskli yapı tespiti yapılmış, 711.545 konutun ise yıkımı gerçekleştirilmiştir. Yani 11 yılda, riskli görülen 6-7 milyon konutun yalnızca yaklaşık yüzde 10’u kadar dönüşüme girmiştir. Ülke genelinde 7 milyon civarında konutun olası bir depremde yıkılması söz konusuyken, bu hızda ilerlerse, tüm riskli yapılarımızın dönüşümü, ancak yüz yıl sonra tamamlanmış olacaktır, tabii yapı stokumuza yeni riskli yapılar eklenmezse” ifadelerini kullandı.
"TÜM SORUMLULUK İNŞAAT MÜHENDİSİNİN ÜZERİNE YIKILAMAZ"
İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Erdem sözlerini şöyle sürdürdü:
“Öte yandan 6 Şubat Depremlerinin ardından başlatılan yargı süreçlerinde ise yıkımın gerçek sorumlularının ortaya çıkarılmasından uzaklaşılmakta, tüm sorumluluk, günah keçisi ilan edilen inşaat mühendislerinin üzerine yıkılmaktadır. Kuşkusuz yıkımda sorumluluğu bulunan herkes yargı önüne çıkarılmalı, gerçek sorumlular tespit edilip cezalandırılmalıdır. Unutulmamalıdır ki halkın can ve mal güvenliğiyle doğrudan ilgili olan deprem riskine karşı tedbir almak, bu hususta gerekli denetimleri yapmak siyasi iktidarın, merkezi ve yerel yönetimlerin sorumluluğudur."
İMO BURSA ŞUBESİ YETKİLİLERE ÇAĞRI DA BULUNDU
İMO Bursa Şubesi, son dönemlerde artan deprem riski ve kaçak yapılaşma tehlikesine karşı hazırladığı kapsamlı raporla, yerel yönetimlere ve yetkili mercilere çağrıda bulundu. Raporda, afet hazırlığının temellerinin sağlamlaştırılması gerektiği ve kamu kurumlarının iş birliğiyle deprem sonrası yaşanabilecek felaketlerin en aza indirgenmesi için bir dizi stratejik adımın hayata geçirilmesi gerektiği vurgulandı.
"UYGUN KAMU BİNALARI BELİRLENMELİ"
Afet öncesinde yapılması gerekenler arasında, öncelikle disiplinler arası bir koordinasyonla stratejik planlamanın oluşturulması yer alıyor. Bu doğrultuda, ilgili tüm kurumların veri giriş süreçlerinin hızlandırılması, afet yönetim planlarının güncellenmesi ve olası senaryolara karşı hazırlıklı olunması gerektiği bildirildi. Ayrıca, deprem sonrası vatandaşların kısa süreli toplanma ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak üzere uygun kamu binalarının belirlenmesi, bu binaların güçlendirilmesi ve altyapı hazırlıklarının tamamlanması zorunlu hale getiriliyor.
"KENTSEL DÖNÜŞÜM SÜREÇLERİ BİLİMSEL VE BÜTÜNCÜL ELE ALINMALI"
Raporda, mevcut yapıların deprem riskine karşı yeniden değerlendirilmesinin önemine de değinildi. İlgili mevzuat çerçevesinde, mevcut binaların sığınak ve güvenli alan gibi unsurlarla donatılmasının sağlanması, yapı stoğunun deprem risk analizi yapılarak envanterinin çıkarılması ve riskli yapıların belirlenip önceliklendirilmesi gerektiği belirtildi. Bu kapsamda, kentsel dönüşüm süreçlerinin can güvenliğini esas alarak bilimsel ve bütüncül bir yaklaşımla planlanması, devlet, yerel yönetimler ve vatandaşların ortak sorumluluk almasıyla desteklenmesi gerekmektedir.
İMO Bursa Şubesi, hazırladığı raporda, mevcut veri toplama çalışmalarının yetersiz kalması ve hukuksuzluk kültürünün getirdiği risklere dikkat çekerek, şehrin gerçek ve doğru verilerle deprem hazırlık sürecine hız kazandırması gerektiğini belirtti. Rapor, önümüzdeki günlerde Bursa Valiliği, Çevre İl Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi, İlçe Belediyeleri ve AFAD gibi ilgili kurumlara teslim edilerek, afet yönetiminde acil ve etkili adımların atılması için bir çağrı niteliği taşıyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: