NUR HASAN/ NÖBETÇİ GAZETE
Afet zamanlarında arama kurtarmanın en etkin kuruluşlarından olan AKUT ile yollarını ayıran Nasuh Mahruki, 1999 depreminde sahada aktif görev alan bir isim. 2016’da yönetim kurulu başkanlığından, 2019 yılında ise AKUT onursal başkanlığından istifa eden Nasuh Mahruki içerisinde bulunduğumuz afet dönemiyle ilgili Nöbetçi Gazete’ye özel açıklamalarda bulundu.
6 Şubat gecesi Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde meydana gelen ve 10 ilde de yıkıcı bir etki ortaya koyan 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremlerin ardından, AKUT Derneği’nin de yaklaşık 700-800 gönüllüsüyle birlikte deprem bölgesinde arama kurtarma çalışmalarını sürdüğünü belirten Mahruki, “AKUT Vakfı olarak depremzedelere insani yardımda bulunuyor ve TIR’larla yardım malzemesi dağıtıyoruz. Enkaz çalışmaları arasında nasıl ki AFAD ve diğer STK’lar varsa AKUT’ta canla başla depremzedeler için bölgede çalışıyor” dedi.
“TSK, ANKARA’DAN DİREKTİF BEKLEDİ”
2010 yılında ortak imzayla yürürlükten kaldırılan EMASYA Protokolü’ne değinen Nasuh Mahruki, TSK’ya doğal afetlerde görev ve sorumluluk veren bu protokolün iptal edilmesinin büyük problemlere yol açtığını belirtti.
Nasuh Mahruki açıklamasında, “TSK’ya doğal afetlerde görev ve sorumluluk veren EMASYA Protokolü ve DAFYAD (Doğal Afet Yardımlaşma) planlarının iptal edilmesi büyük bir probleme yol açtı. TSK bu plan iptal edildiği ve görevleri elinden alındığı için kendi inisiyatifiyle sahaya çıkamadı ve halka yardım edemedi. Türk Silahlı Kuvvetleri Ankara'dan direktif bekledi. Ankara ne zamanki direktif verdi TSK o zaman sahaya çıkabildi. Bu planlar çerçevesinde kara, deniz ve hava gücünü de etkin bir şekilde ilk dakikalardan milletin hizmetine sunamadı Bu durum çok büyük bir zafiyete yol açtı” dedi.
SOYLU’NUN SÖZLERİNİ ELEŞTİRDİ
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun deprem bölgesinde TSK’nın öncelikli görevinin çevre güvenliği olduğunu açıklamasını eleştiren Mahruki, “Türkiye'nin en güçlü örgütlü kapasitesinden bahsediyoruz. Bu yüzden TSK’nın tek işi çevre güvenliği mi? EMASYA Protokolü adı üstünde Emniyet, Asayiş ve Yardımlaşma protokolü. Bu da Silahlı Kuvvetler’in afetlerde emniyeti asayişi ve yardımlaşmayı sağlama, koordine etme sorumluluğu var. Aynı zamanda doğal afet yardımlaşma planları çerçevesinde de bütün doğal afet sürecinde yani; çadır kurma, ulaşım, kriz merkezi koordinasyon sorumlulukları da var. Yani bütün sorumluluk TSK’nın elindeydi zaten. Bu kadar devasa bir afetle mücadeleyi sadece sivillere bırakılmayacak kadar önemli bir konu. Zaten ülkeyi yöneten kişiler de ‘bu iş sivillerle olmaz’ diyerek işi sivillere bırakmayıp TSK’ya bırakmışlar. Şuanda da koordinasyon sorunu orada büyük bir şekilde sürüyor. O bölgedeki ikinci ordu ya da hangi ordu uygunsa, o ordunun komutanına verirseniz koordinasyon yetkisini asker kendi gücüyle sahaya çıktığı andan itibaren her şeyi çok rahat bir şekilde organize eder” ifadelerini kullandı.
“SAĞLAM BİNALAR YAPMAYI ÖĞRENMELİYİZ”
Nasuh Mahruki, sosyal sorumluluk, toplum bilinçlendirme, arama kurtarma eğitimi ve insani yardım projeleri için her STK gibi AKUT’un da bağış topladığını açıkladı.
Mahruki sözlerine şöyle devam etti; “Arama kurtarma konusunda çok yol kat ettik. Şu anda 17 Ağustos ile aramızda dağlar kadar fark var. 17 Ağustos depreminde sadece enkaz aramayı bilen kişi sayısı 220 idi. Bugün sadece AFAD’ın elinde 10-15 bin kişi var. Belki bir 10 bin kişi de sivil toplumdan var. Arama kurtarma çok ama bu iş arama kurtarmayla çözülmüyor sadece. İlk önce binaları sağlam yapabilmeyi öğrenmeliyiz. Bizim o yüzden mevcut yapı stoklarımızı elden geçirmemiz gerektiğini anlamamız gerekiyor. Çünkü biz bunu yapmazsak deprem yapıyor ve içinde insan varken yıkıyor binaları. Çok korkunç bir şey yaşadık ilk günden itibaren topyekûn seferberlik zihniyetiyle hareket edilmesi gerekirdi maalesef bunu topyekûn seferberlikle yapamadık.
O yüzden de insanlarımıza bütün gücümüzle yardımcı olamadık. 17 Ağustos 1999 depreminde hem Silahlı Kuvvetler hem de sivil toplum ciddi mücadele örneği gösterdi ancak burada o ciddi kapasiteyi gösteremedik. Hâlbuki bundan daha yüksek bir kapasitemiz vardı bizim” diyerek sözlerini tamamladı.
Yorumlar
Kalan Karakter: