NESLİHAN MEMİŞ / NÖBETÇİ GAZETE
Bursa Büyükşehir Belediyesi Kent Tarihi Araştırmaları ve Arşiv Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Bellek Bursa - Kent Tarihi Söyleşileri”, bu kez Uludağ’ın yüz yıllık geçmişini ele aldı.
Gerçekleştirilen etkinlikte, Uludağ’a adının verilişinin 100’üncü yılı vesilesiyle dağın tarihsel ve kültürel birikimi konuşuldu.
“Uludağ Adı 100 Yaşında Bir zamanlar Uludağ” söyleşisinde konuşmacı olarak yer alan Selçuk Alpay ve Şinasi Çelikkol, Uludağ’ın tarihsel ve kültürel birikimini anlatırken babalarının Uludağ hatıralarından bahsetti.
ULUDAĞ’IN İLK KAYAKÇILARI
Söyleşide konuşan Şinasi Çelikkol, Uludağ’da kayakçılığın yokluk içinde nasıl başladığını anlattı. Kayak malzemelerinin neredeyse hiç bulunmadığı yıllarda, babasının sırtında kayaklarla otelden otele gezerek hem spor yaptığını hem de kiralama hizmeti sunduğunu anlatırken, evlerinin ilk kayak odası işlevi gördüğünü, askeri kayaklarla idare edildiğini ve Avrupa’dan gelen ilk plastik kayakların 1965’ten sonra temin edildiğini anlattı.
ANILARLA DOLU BİR DAĞ KÜLTÜRÜ
Uludağ’da kapanan yollardan folklorik kıyafet toplamaya, çadırlarda geçen gecelerden Fransız şampiyon kayakçıya uzanan anılarıyla dönemin sosyal hayatını yansıtan konuşmalara yer veren Çelikkol, babasının Uludağ’da kaybolan İsrailli turisti kurtardığı hikaye ile anılarını bitirdi.
Çelikkol konuşmasında, Uludağ’ın yalnızca bir spor merkezi değil, aynı zamanda canlı bir kültürel hafıza olduğunun altını çizdi.
ULUDAĞ’IN DOĞASINA ADANMIŞ BİR ÖMÜR
Uludağ’da kampçılık ve doğa fotoğrafçılığıyla geçen uzun yılların anlatan konuşmacı Selçuk Alpay, dağa olan bağlılığını ve çocukluğundan itibaren babasıyla Uludağ’da geçen hayatını paylaştı.
Altmışlı yıllarda kayakla başlayan ilgisinin, bugün kampçılık ve fotoğrafçılıkla sürdüğünü belirten Alpay, dağın endemik bitki ve hayvan çeşitliliğine dikkat çekerek “Uludağ, dikkatli bakıldığında benzersiz güzellikler sunan bir doğa harikası” dedi.
Özellikle sarı ve mavi çiçekli endemik türlere yönelik bilinçsiz toplama faaliyetlerinden duyduğu endişeyi dile getiren Alpay, doğanın korunması gerektiğinin altını çizdi.
KAMP HAYATINDAN ATATÜRK’ÜN MİRASINA
Uludağ’daki kamp yaşantısının geçmişten bugüne nasıl değiştiğini anlatan Alpay, eskiden toprak zeminli Kızılay çadırlarında, gaz lambası ışığında kamp yapıldığını, bugünkü konforla kıyaslanamayacak şartlar altında bile büyük bir mutlulukla zaman geçirdiklerini ifade etti.
Babasının 1940’lı yıllarda başlattığı kampçılık geleneğini uzun süre sürdürdüklerini ve Atatürk’ün kayak sporunu teşvik eden politikalarının bu tutkuyu pekiştirdiğini anlattı.
Çelik, Uludağ’da yaban hayatı, yangın tehlikesi ve orman tahribatına karşı alınan önlemleri olumlu bulduğunu belirterek, doğaya saygının kampçılık kültürünün temelinde olması gerektiğini dile getirdi.
Yorumlar
Kalan Karakter: