Doktorun ya da hastane, poliklinik vb. sağlık kuruluşlarının deneyimsizliği, bilgisizliği ya da ilgisizliği nedeni ile hatalı tedavi, yanlış teşhis sonucunda hastanın zarar görmesi durumunda hasta ve yakınları için maddi ve manevi ciddi zararlar oluşabilmektedir. Söz konusu duruma doktorun tıbbi uygulama hatası ya da en çok bilinen adıyla tıbbi malpraktis denmektedir.
Türk Tabipler Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları 13. maddede hekimliğin kötü uygulanması konusunu düzenlemiştir. Buna göre, “Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi “hekimliğin kötü uygulanması” anlamına gelir”
Malpraktis durumunda hem cezai hem de hukuki sorumluluğu incelemek gerekmektedir.
Ceza Hukuku Açısından Malpraktis
Hekimler ve diğer sağlık çalışanları malpraktis sebebiyle ceza hukuku açısından en çok taksirle yaralama, taksirle öldürme ve görevi kötüye kullanma suçlarından sorumlu tutulmaktadırlar. Taksirle ölüm durumunda iki yıldan altı yıla kadar hapis cezasına, taksirle yaralama fiili sebebiyle ise üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmedilebilir. Ceza hukukunda, kişinin tedbirsizlik ve güvenlik önlemlerini almaması sonucunda suç işlemesidir. Bilinçli ve bilinçsiz olmak üzere ikiye ayrılır. Kişi suçun neticesini öngörürse bilinçli taksir, kişi suçun neticesini öngörmezse bilinçsiz taksir olur.
Tıp alanında doktorun hastasına uygulaması gereken standart tıbbi fiili; bilgisizlik, dikkatsizlik, tedbirsizlik, özensizlik veya hizmet koşulları nedeniyle yapmaması veya yapması sonucu zarar oluşması; bu zararın öngörülebilir veya engellenebilir olmasına rağmen gerekenin yapılmaması, gerektiğinde konsültasyon yapılmaması veya geciktirilmesi ya da uygulamanın usulüne uygun şekilde yapılmaması olarak tanımlanabilir.
Taksirle öldürme ve görevi kötüye kullanma suçları şikayete tabi suçlar değildir. Bu sebeple savcı resen soruşturma yapabilir. Ancak taksirle yaralama suçu sikayete tabi suçlardandır. Şikayet gerçekleşmeden soruşturması ve kovuşturması resen yürütülmez.
Kanun taksirle yaralama için şikayet süresine sınırlama getirmiştir. 6 aylık süre içinde şikayet gerçekleşmezse şikayet hakkı düşer.
Hastanın uygulanacak tedaviyle ilgili aydınlatılması üzerine açık rıza vermesi hukuka uygunluk sebebi sayılacaktır. Açık rıza sonucu uygulanacak tedaviyle ortaya bir zarar çıkmışsa cezai sorumluluk söz konusu olmayacaktır. Yine aynı şekilde hastanın ağır kusuru, üçüncü kişilerin ağır kusuru ve mücbir sebepler de illiyet bağını keseceği için hukuka aykırılık oluşmayacaktır.
Bir başka hukuka aykırılık oluşturmayacak durum ise oluşacak komplikasyonlar sonucu hastanın zarar görmesidir. Yukarıda belirttiğimiz üzere hekim standart tıbbi fiilleri yerine getirmesine rağmen oluşacak komplikasyonlar malpraktis kapsamına girmeyecektir.Bu sebeple malpraktis davaları oldukça teknik davalardır. Ülkemizde açılan malpraktis davalarının %90’ı hekim lehine sonuçlanmaktadır. Çünkü açılan davalarda davacılar tarafından oluşan her komplikasyon, hekim hatası gibi değerlendirilmektedir.
SORUŞTURMA AÇILMASI İÇİN İZİN ŞARTI
Kamu hastanelerinde çalışan hekimler ve diğer sağlık çalışanları için soruşturma açılması yetkili idari makamın iznine bağlıdır. Kamu Hastaneleri dışında çalışan hekimler için izin şartı söz konusu değildi ancak 7406 sayılı yasayla birlikte özel sağlık kurum ve kuruluşları ve vakıf üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensupları hakkında sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle başlayacak veya devam eden bir soruşturma var ise, Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulan “Mesleki Sorumluluk Kurulu’’ndan izin alınması gerektiği hüküm altına alınmış oldu.
Malpraktiste hem cezai hem de hukuki sorumluluk bulunduğu için bu haftaki yazımda sadece cezai sorumluluk üzerinde durdum. Önümüzdeki hafta da malpraktis ile ilgili tazminat davalarına değineceğim.
Haftaya aynı günde, Nöbetçi Gazete’de,
Görüşmek üzere...