12 Punto'da yayımlanan yazısında TÜİK’in 2024 yılı Hanehalkı Tüketim Harcaması verilerini değerlendiren Doç. Dr. Ergül Halisçelik, TÜİK verilerinin yalnızca bir istatistik tablosu değil, derinleşen ekonomik eşitsizliklerin ve toplumsal adaletsizliklerin haritası olduğunu söyledi.
Halisçelik, "Vatandaşlar gelirlerinin üçte ikisini yalnızca evde kalmak, bir yere gitmek ve karınlarını doyurmak için harcıyor. Bu bir geçim değil, hayatta kalma mücadelesidir" ifadelerini kullandı.
Sosyal sınıflar arasındaki yaşam farkı artışına da değinen Halisçelik, "Gelir grupları arasında yalnızca rakamsal değil, yaşam biçimi ve tüketim kültürü açısından da uçurumlar var. Üst gelir grupları tercihle yaşarken, alt gelir grupları zorunlulukla yaşıyor" dedi.
"YALNIZ YAŞAM LÜKS, BİRLİKTE YAŞAMAK ZORUNLULUK OLDU"
Halisçelik, tek kişilik hanelerin gelirlerinin %35’ini kiraya ayırdığını, kalabalık hanelerin ise kişi başına düşen harcamasının daha düşük olduğunu belirterek, bu durumun dar gelirli vatandaşlar için birlikte yaşamayı bir tercihten öte, zorunluluk haline getirdiğine dikkat çekti.
"SABİT GELİRLİ İÇİN BARINMAK DAHA ZOR"
Sabit gelirle yaşayan hanelerin harcamalarının büyük kısmını barınma ve ulaşıma ayırdığını kaydeden Halisçelik, "Kira artışlarıyla sabit gelirli kesim ciddi bir barınma krizi yaşıyor" değerlendirmesinde bulundu.
Gelir düzeyi arttıkça çöpe atılan gıda miktarının da arttığını vurgulayan Halisçelik, "Bu sadece ekonomik değil, vicdani ve çevresel bir sorundur. Özellikle ekmek gibi temel gıdanın yüksek oranlarda israf edilmesi duyarsızlığı gösteriyor" ifadelerine yer verdi.
"SOSYAL BARIŞI DOYURACAK SİSTEM KURULMALI"
"Mesele artık sadece büyümek değil, hakkaniyetli paylaşmak. Yalnız sofraları değil toplumsal barışı da doyuracak bir sistem kurulmalı” diyen Ergül Halisçelik, şu sözleri kaydetti:
"Sonuç olarak, TÜİK’in 2024 Hanehalkı Harcamaları verileri yalnızca bir tüketim tablosu sunmuyor; Türkiye’de bozulmuş gelir dağılımının, derinleşen sınıfsal farkların, artan yaşam maliyetlerinin, geçim baskısının ve sosyal adaletsizliğin haritasını da önümüze seriyor. Türkiye’de milyonlar, bir çatı altında barınabilmek, karnını doyurabilmek ve işe-okula ulaşabilmek için kıt kanaat mücadele verirken; üst gelir grupları tercihlerle şekillenen bir konfor alanında yaşıyor. Harcama kalemleri, aslında bir toplumun hangi sınıfının yaşadığını, hangisinin sadece ayakta kalmaya çalıştığını anlatıyor. Bu tablo, ekonomik büyümenin tek başına toplumsal refah üretmediğini; adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir bölüşüm politikasının artık ertelenemez bir ihtiyaç olduğunu gözler önüne seriyor."
Yorumlar
Kalan Karakter: