Şüphesiz kazanmak güzel tabii.
Ama böyle değil !
Futbol oyununun gereğini yapmaz veya yapamazsanız, bu şekilde ne kadar kazanabilirsiniz ki?
Çünkü karşılaştığınız rakip güçsüz ve organize değil. Dağınıklar...
Puan cetvelinde sizin altınızda ve deplasmandalar.
Tam 6 puanlık diye tabir edilen bir karşılaşma.
Onlar için 1 puan yeterli gibi.
Çünkü sahadaki duruşları bunu hissettiriyor.
Peki, Bursaspor için 1 puan yeterli mi?
Asla değil.
Öyleyse;
Güzel futbol oynamak gerekiyor.
Dağıtmak, rakibe gücünü hissettirmek, bezdirmek, üstün olduğunu, baskın olduğunu iliklerine kadar yaşatmak gerekiyor.
Pazar günü, güzel bir havada oynadığımız Adıyaman FK müsabakası ne oyun olarak, ne heyecan olarak seyredenlere birşey sunmadı.
Sanki, genç oyuncularımız düşüne, düşüne oynuyorlar.
Penaltı dahi atamıyoruz. Kötü vuruşta, kaleciden saha içine dönen topu 2 metreden içeriye sokamıyoruz.
En büyük handikap tempo düşüklüğü.
Tempoyu yükseltip, çabuk oynayamıyoruz.
Hatlar arasındaki bağlantıyı sağlamada sıkıntımız var.
Takım halinde öne çıkıyor, ancak üçüncü bölgede set oyununu beceremiyoruz.
Olası gol girişimi olabilecek bölgelerde yaratıcı olamıyor ve top eziyoruz.
51 dakika oynanan ilk yarının uzatma dakikalarında ancak rakibi kapatıp, çabuk oynayarak tempoyu arttırabildik.
İşte bu zaman dilimi içinde pozisyon bulabildik ve Yusuf ile bir şutumuz yan direkten döndü.
Belki, plase ve dengeli bir vuruş yapılabilseydi ; topu ağlarda görmemiz mümkün olabilirdi.
Yani, koskoca bir ilk yarının, uzatmaları hariç, futbol adına hiçbir şey seyretmedik desek yeridir.
Uzatmalardaki o iştah ve temponun ikinci devre için bir umut ve ışık olacağı beklentisini doğurduğunu rahatlıkla ifade edebilirim.
Ama nerde?
Takımın lokomotifi olmasını beklediğim Çağatay, yedek kulübesinden saha içine girerken; yanında da Eren Güler vardı.
İkinci devreye iki değişiklik yaparak başlayan Murat hoca; oyuna merkez orta sahada başlattığı Furkan Emre ile; sağ dışta görev verdiği Barış Dalgakıran'ı kenara aldı.
Mustafa Genç sol tarafta Bilal'in önünden, sağ tarafa Eren Tunalı'nın önüne kaydı.
Çağatay'da sol tarafı Bilal ile kullandı.
Berat ve Eren Güler ikili forvet oluşturdular.
Hoca'nın yaptığı saha içi oyun planı değişikliği de ikinci devrenin ilk çeyreğinde beklediğimiz farklı oyunu yaratamadı.
Mış gibi yaptık demek en doğru tanımlama olur.
Çünkü, rakibin üzerine gidiyormuş gibi bir durum oluşuyor; ancak, ikinci bölgedeki yardımlaşma eksiğimiz ve top kayıpları, mehter takımı gibi; iki ileri, bir geri şeklini doğurup; gol bölgelerine girişi engelliyor.
Murat Sözkesen hocam.
Eski bir forvet oyuncusu ve golcü olarak; Bursaspor'umuza çabuk, tempolu ve dikine oynamayı öğretin ve çalıştırın lütfen.
Bu çocuklar, durağan futbol yerine, pozisyon zenginliği olan bir oyunu becerebilecek kapasitedeler.
Hepsi Akademi oyuncuları. Neyin ne olup, olmadığını, bence çok iyi biliyorlar.
Ritim yakalamak çok önemli. Özgüven aşısıyla ritimlerini yakalayabilirlerse; son 10 dakikadaki oyun şeklini 90 dakikaya yayabiliriz.
İşte, yükselen tempoda ritmini yakalayan Mustafa Genç'in, rakip ceza sahasının sol tarafında yaptığı harika işlerin getirdiği gol gibi.
Penaltı pozisyonu da işin cabası..
Daha yüksek koşu kalitesi, özellikle boş koşular..
Daha yüksek tempo.
Daha çabuk oyun.
Ve tabi ki üst düzey inanç ile mücadele gücü.
Bu takımın tutunmasını sağlayabilir.
Rutin antrenmanlar dışında, bireysel çalışmak ve bıkıp usanmadan hücum aksiyonlarının ezbere alınmasının sağlanması gerekiyor.
Şu son müsabakaya kadar, gördüğümüz ve öğrendiğimiz kadarıyla; bu klasman, geçen sezondan daha kalitesiz gibi duruyor.
Bu zayıf klasmanın kurbanlarından olmayalım.
Pazar günü evimizde klasmanın zayıf halkalarından biri olan Adıyaman FK'yı zor da olsa yenmeyi becerebildik.
Kendimizden daha güçsüz olan takımları sahanda mağlup etmek, Allah'ın emri gibi telakki edilmeli.
Bunun dışında ne toplayabilrsen, kârdır diyerek sezonun yarısını tehlike dışında tamamlamak şart.
Saha çalışmaları ve uygulamaları dışında, teknik ekibin, futbolcular ile sık toplantılar yaparak teorik bilgilendirmeler yapmaları hususu da önem arzediyor.