1999 Marmara Depreminde spor muhabiriydim. Deprem sonrası spor müsabakalarına ara verilmesi nedeniyle kulüp il temsilcileri ile röportajlar yapıp yayınladık hayat normale dönene kadar. Yaraları sarmak uzun sürdü.
Aradan yıllar geçti. AVM sektöründen sonra nisan başında medyaya geri döndüm.
Ayağımın tozuyla bu kez Uludağ Elektrik’in misafiri olarak 6 Şubat 2023'te yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlerin yaralarını sarmak için Hatay’daydık.
Yaklaşan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile Ramazan Bayramı sebebiyle Uludağ Elektrik Genel Müdürlüğü Hatay’daki okul ziyaretlerinde öğrencilere giyecek, oyuncak, hijyen ve kırtasiye malzemelerinden oluşan çantalar hazırladı.
Organizasyonu hazırlayan Uludağ Elektriğin ekibine Bursa’daki kadın gazetecilere de hediye dağıttırdıkları için, bu ince düşünceleri yüzünden teşekkür.
Büyük kolilerin arasından seçtiğim paketin üzerinde Filiz Doğru'nun ismi yazıyordu.
Hediyelerini verdikten sonra hem sohbet ettik, hem de bol bol fotoğraf çektik.
Filiz 8 yaşında... Okulunun halen kapalı olması nedeniyle arkadaşlarıyla oyunlar oynayarak vakit geçiriyor. Büyüyünce öğretmen olmak istiyor. “Annem size zeytinli poğaçalar gönderdi ister misin?” dediğimde “En sevdiğim” diye yanıtladı.
Poğaça torbasını alıp önce arkadaşlarının yanına gitti, sonra “Abla sen de yer misin?” diye yanıma geldi. “Onların hepsi sizin ablacığım” dedim ama o yalnızlığın, çaresizliğin içinde beni de düşünmesi gözlerimden yaşların akmasını engelleyemedi.
Namık Kemal İlkokulu ve Samandağ Atatürk Anadolu Lisesindeki çocuklar için hazırlanan etkinlikler devam ederken bu kez bir anne-oğul gözüme ilişti. 4 yaşındaki Ali Boran ve annesi Sunay, çadırda yaşayan ailelerden sadece biri. Anne Sunay, samimi ve sıcaktı. Arkadaş olduk. Sosyal medyadan birbirimizi takip etmeye başladık. Yalnızlığın içerisinde yeni arkadaşlığa herkesin ihtiyacı olduğu o kadar belli ki...
Bir de Zeki Arda Öz var. 11 yaşında, Beşiktaşlı. Evleri yıkılmış, çadırda kalıyorlar. Evden çıkarken yanlarına en gereklilerini almışlar. Bir kaç eşya ve okul kitapları.
Sohbetimiz sırasında, kendisine ara tatilin başladığını hatırlatarak “Dinlenirsin, kitap okursun” dedim.
O da, “Abla ders kitaplarımı aldık ama romanlarım kaldı. Romanlarım da olsaydı, iyi vakit geçirirdim" şeklinde karşılık verdi.
Bu gördüklerim sonrasında, telaşlarımızı, egolarımızı düşündüm.
Kıyafetlerimiz ile uyumlu ayakkabılarımızı, marka çantalarımızı, vizyona girer girmez izlemeye gittiğimiz filmleri, çalışır vaziyetteki saç kurutma makinamızı değiştirmemizi, robot süpürgeyi yenilememizi, tatil planlarımızı, yaparız deyip ertelediklerimizi, aşk için döktüğümüz gözyaşlarını...
Daha önce hiç görmediğim, isimlerini bile bilmediğim çocuklarla bir araya gelince hayatın aslında ne kadar boş ve saniyeler içerisinde dağılacak olduğunu bir kez daha anladım.
Siz de bu bayram yüreklere dokunmak istiyorsanız Hatay’a gidip Filiz Doğru, Ali Boran ve Zeki Arda Öz’e selam söyleyin. Çocuk yüreklerine dokununca ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: