Tuncay Çağıl ve Sevtap Çapan’dan sonra röportaj serisine bugün oyuncu Murat Batıkan Avcı ile devam ediyorum. Keyifle okumanız dileğiyle.
Öncelikle sizi yakından tanıyabilir miyiz?
Murat Batıkan Avcı: Biz Anadolu çocuğuyuz. Büyüğünü küçüğünü bilen, saygıda ve sevgide kusur etmemeye çalışan Anadolu insanı. Neticede beşeriz. Elbet ara sıra şaşarız. Şaştığımızda da kendimizi bilir insan olup af diler hatamızı nasıl telafi edeceğimizi düşünürüz. Bazen başkaları tarafından hata yaptığımız düşünülse de yaptığımızda direniyorsak o hata değildir. Öyle düşününler hatalıdır. Çok hata yaptığımı düşünen olursa da şunu söylerim; Bana akıl vermeyin, bana çözümle gelin. Bakıyorum ki bir cevapları ya da çözümleri olmuyor. O zaman da benim yaptığım hata olmuyor. Aslen taşralıyım. Mersin taşra sayılırsa orada doğup büyüdüm. İstanbul’a geldikten sonra şehirli olmayı becerdim. Anasının karnındayken köyden kente göç edip hala balkonundan halı çırpanlar gibi etrafında kimse olmadığını bildiği için tarlada yürüyen adam gibi caddelerde farkında olmadan yürümedim. Yine aynı şekilde etrafta hiç bir şey yokmuş, dağ taşmış gibi kırmızı ışıkta karşıya geçmedim. Okumayı hep seven biri oldum. Tabi herkes gibi ilgi alanlarıma göre kitaplar okudum. Neticede herkes her şeyi bilemez. Mümkün olduğunca sosyal deneyimler kazanmaya çalıştım. Kaliteli bir sosyal hayat sürmeye çalıştım. Sinema, konser, tiyatro, opera, bale, turistik, tarihi yerleri gezmek, yöresel yemekleri yemek, nasıl yapıldıklarını öğrenmek ve Anadolu’nun yöresel, kültürel standartlarını ve örf adetlerini öğrenmek…
Profesyonel mesleki hayatımsa İstanbul’a gelir gelmez başladı. Mersin'de halk evinde 9 yaşlarımdan başlayarak halk dansları, tiyatro ve biraz da müzik eğitimi aldım. Bu kesintisiz yaklaşık 10 yıla yakın sürdü. Hatta 80‘lerin ortalarında Antalya’da gençlere yönelik yapılan bir amatör dans şampiyonasında birincilik bile almıştım. İstanbul’a gelince özel bir akademide sinema-tv okumaya başladım. Dönemin bilinen özel tiyatrolarında çalışmaya başladım. Bu arada da şu anda birçoğu hayatta olmayan ustaların yanında, önce çocuk oyunlarında, sonrada tiyatro oyunlarında hep rol ve başroller oynayarak mesleğimi devam ettirdim. Özel bazı seslendirme stüdyolarında seslendirme de yaptım. Sonrasında uzunca bir dönem B.B.T (Bakırköy Belediye Tiyatroları)’nda aktör olarak yer aldım. 2015 yılında B.B.T’den ayrıldım. İki yıl kadar TV’de bazı dizilerde oynadım. Ama tiyatro eksikti. 2017'de eşimle beraber PROFESYONEL ATRI SONSUZ (P.A.S) YAPIM ORGANİZASYON’U kurduk. 2017’den bu yana (salgın hastalık ve depreminde içinde yer aldığı ve mesleğimize ve tabi bizlere asla iyileşmeyecek yaralar açan üç sene de dahil!) bir tanesi çocuk oyunu olmak üzere altı tiyatro oyunu prodüksiyonu gerçekleştirdik. Tiyatromuz genç olmasına rağmen bu zaman zarfında iki ödüle layık görüldü. Şu an bir yavaşlama dönemi yaşıyoruz. Ancak umutlar tükenmez. Biz de umutla devam etmeye çalışıyoruz.
Tiyatro sahnenizi ve oyunlarınızı anlatır mısınız?
Murat Batıkan Avcı: Sahnemiz Beykoz’da merkezde “Eski Ermeni Mahallesi” denen şimdiki adıyla Merkez Mahallesinde. Beykoz Korusunun hemen yanında, buram buram tarih kokan bir dokunun içinde, tarihi bir binanın giriş katı. Sahile 100 metre. Sahildeki tarihi Onçeşmeler’in yanından 100 metre yukarı yürüyorsunuz. Yani söylemeye çalıştığım denizin maviliği, ormanın yeşilliği, havanın temizliği, sakinlik ve huzur içindesiniz. Birçok küçük sahneye göre işlevsel, teknik aksamı oldukça yeterli bir sahnedir.
Oyunlarımıza gelince: Sevtap Çapan Hanımefendi tiyatromuzun genel sanat yönetmenidir. Genel sanat yönetmeni olarak bir öneride bulunmuştu. Tiyatro olarak mümkünse hiç yapılmamış ya da çok az oynanmış, Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içinde başka herhangi bir tiyatronun oynamıyor olduğu oyunları seçelim. Hatta mümkünse de Türk yazarların oyunlarından oynayalım. Daha da ileri gidelim ve yeni oyun metinleri ortaya koyalım. Yani bir çizgimiz olsun ve Türk tiyatrosuna da bir katkı sunalım. Bu fikri tiyatro olarak benimsedik ve bu çizgide ilerlemeye karar verdik. Ancak kurulduğumuz sene yeni bir oyun aramaya ve üretmeye vaktimiz olmadığı için ilk oyunumuz olarak Rus yazar ve Rusya Kültür Bakanlığı da yapmış olan ALEKSANDER GELMAN’ın BANKTA İKİ KİŞİ (SKAMEİKA) adlı oyununu Sayın BELGİ PAKSOY’un çevirişi ve İstanbul Şehir Tiyatroları oyuncu ve yönetmenlerinden çok sevgili dostumuz Sayın CANER BİLGİNER’İN rejisiyle sahneye koyduk.
İkinci oyunumuz sanatsal çizgimiz doğrultusunda seçtiğimiz ve daha önce hiç oynanmamış yeni bir metindi. Sayın YUSUF DÜNDAR’ın kaleme aldığı ve yine Sayın CANER BİLGİNER’in rejisiyle, Dünya Prömiyerini yaptığımız “GÜNIŞIĞINA MEKTUP.”
Üçüncü projemiz ise aslında tek bir proje gibi görünen ama dünya tarihinde tiyatro sahnelerde ilk defa gerçekleştirilen bir proje idi. Daha önce tiyatro sahnelerinde hiç bir seri proje gerçekleştirilmemişti. Seri film vardı, seri roman vardı. Ancak seri oyun hiç yapılmamıştı. Biz de içinde bulunduğumuz dönem itibarıyla bir proje tasarladık. Her şeyden önce bizden olan bir proje! Türk insanını, Türkün cesaretini, fedakârlığını, gücünü, zekâsını, vatan aşkını, inancını, sabrını ve dayanıklılığını ortaya koyan bir proje! Yabancıların kahramanlarına ve yaptıklarına özenmemize gerek yoktu. Bizim muhteşem kahramanlarımız vardı. Üstelikte hayali güçlere sahip olmadan sadece insan olarak insanüstü başarılara imza atmış kahramanlarımız!
Ve BEN Serisi KURTULUŞ projesi böyle oluştu.
1. Oyun ‘’BEN KARAFATMA’’
2. Oyun ‘’BEN KAZIM KARABEKİR’’
3. Oyun’’ BEN HASAN TAHSİN’’
Bu üç kahramanımızın da Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin belli il ve ilçelerinde heykelleri dikilidir. O rağmen bu kahramanlarımızın adını dahi bilmeyen ciddi bir kesim olduğunu fark ettik. Ne olursa, kim olursa olsun bir insan geçmişini ve kendine kalan mirası bilmelidir. Ve bu miras ne pahasına sana bırakılmıştır. Oturduğun yerden şimdiki koşullarda konuşmak birçok kişi için çok kolay. İyi ki de yapmışız dedik. Bunlar aslında bir belge niteliğine de sahip. Bir de seyirciler oyunlarımızla ilgili şöyle yorumlarda bulundular; “Biz oyunlarınızı film seyreder gibi seyrettik. Sanki sahnede bir tiyatro oyunu değilde bir sinema filmi oynuyormuş gibiydi.”
Zaten böyle kurgulanmıştı. Tiyatro sahnesi üzerinde gerçekleştirilmesi zor olan ve şu ana kadar tiyatro oyunlarında hiç uygulanmamış olan bazı sinema tekniklerini zor da olsa sahneye uyarladık ve çok güzel oldu.
Bir de çocuk oyunumuz var.
MASAL İZCİLERİ
LİDER MASİ – Kahraman Yemini.
Bu aslında eşim Sevtap Hanım’ın yazdığı çocuk romanından uyarladığımız yepyeni ve çok güzel bir metin oldu.
En son izlediğiniz oyunlar hangileri?
Murat Batıkan Avcı: Hemen söyleyeyim.
1-Kats Sahne - SEZAR
Sezar oyunundaki dekoru çok sevdim. Çok işlevseldi.
2- İzmit Şehir Tiyatroları - Yaşamak Mı Yoksa Ölmek Mi?
Yaşamak Mı Yoksa Ölmek Mi? oyunu muhteşemdi. Her şey çok güzeldi. Uzun zamandır kurum tiyatrolarında seyrettiğim oyunların içinde en iyi oyundu diyebilirim.
Yeni projeler var mı?
Murat Batıkan Avcı: Var ama söylemem. Bir proje açıklıyoruz, biz daha hazırlıklarını yaparken, tabiri caizse projeyi demlerken, birisi bir yerde okuyor ya da görüyor bizim açıklamamızı hemen bizden önce projeyi hayata geçiriyor. Bu komplo teorisi değil inanın. Bunlarla karşılaştık. Bunların aynı ya da çok benzer adlarla, aynı anda iki ekibin birden aklına gelmesi, sahneye koyması pek olası değil. Çıkmış projeleri bile taklit eden bir toplumuz. Çok basit bir örnek; ben serisi oynamaya başladı. Arkasından BEN ile başlayan oyunlar silsilesi başladı. Bakın göreceksiniz. Başında BEN olan kaç tane oyun var şu anda gösterimde ve ne zaman sahneye konmuşlar. Bunun etik olmadığını düşünüyoruz. Üstelik kafa karışıklığı yaratmaktan başka bir şey de değil. Onun için söylemem. Bu kararı aldık. Proje sahnelenmeye hazır hale gelmeden kimsenin haberi olmayacak artık.
Oyunlarınız için Türkiye turnesi yapıyor musunuz?
Murat Batıkan Avcı: Turne bence bir tiyatro için çok önemlidir. Tiyatronun gelişimi içinde çok önemlidir. Ancak son dönemlerde eskisi kadar turne organizasyonu gerçekleştiremiyoruz. Ekonomik şartlar, insanların alım gücünün düşmesi ve özellikle sahne ve nakliye bedellerinin çok fazla artması tiyatroyu neredeyse yapılamaz bir hale getirdi. Bugün minimum 300 TL bilet bedeli koyuyoruz ki bu bedel bile zor karşılıyor maliyetleri, seyirci çok buluyor. Kendine göre haklı. Ancak şunu bilmiyorlar ki bir günlük en kötü ortalama sahne kiralaması İstanbul içinde 25.000 TL + KDV’den başlıyor. Başka yerlere, şehirlere turneye gittiğinizde bu bedeller daha da yükseliyor ve üzerine birde şehirlerarası nakliye ve konaklama bedelleri ekleniyor. Varın gerisini siz düşünün… Yine de umudumuz tükenmiş değil. İnatla tiyatro yapmaya devam ediyoruz.
Son olarak hayranlarınıza neler söylemek istersiniz?
Murat Batıkan Avcı: Genel olarak seyirciye bir serzenişim olacak. Tiyatro oyunları bir değerdir. Tiyatroda oyunculuk gücü çok iyi olan ama hiç TV’de oynamamış çok iyi aktörler vardır. Ama son dönemde bir akım başladı. TV’de görmedikleri aktörlerin oyunlarına gitmiyor seyirci. TV başka bir şeydir, tiyatro başka bir şey. TV’de oynayanların bir kısmı tiyatro sahnesine daha önce hiç adımlarını bile atmamış olabilirler. Yani salında aktör bile olmayabilirler. Tabi TV’de kökeni tiyatro olan, çok yetenekli aktörler de var. Onlar zaten kendini belli ediyor. Ünlü olmakla, aktör olmayı seyirci birbirinden ayırmalı. Bu yüzden peşin hükümlü olmasınlar. Gelip, bilmedikleri oyunları ve tanımadıkları aktörlerin tiyatro oyunlarını da seyretsinler. Düşündüklerinden çok farklı olduğunu ve belki de bazılarının daha iyi olduğunu görecekler. Ayrıca birçok insan tiyatroya bir bütçe ayırmıyor. Oysa ayırmalılar. Çünkü sanat bir eğlence değildir. Yemek içmek gibi hava almak gibi bir ihtiyaçtır. Bir kitap okumasınlar bakalım. Sevindiklerinde ya da üzüldüklerinde, efkârlandıklarında bir müzik açıp dinlemesinler. İşte tiyatro da böyle bir şeydir. Bunun bir zorunluluk, bir ihtiyaç olduğunun farkına varmalıdır herkes. Toplumlar sanat ve bilimle yükselir.
Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önderimiz GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
100 Yıl önce söylemiş zaten…
“SANATSIZ KALMIŞ BİR MİLLETİN HAYAT DAMARLARINDAN BİRİ KOPMUŞ
DEMEKTİR.”
Büyük İslam Âlimi İBN-İ SİNA’nın bir sözüyle bitirmek istiyorum sözlerimi:
“İLİM VE SANAT TAKDİR GÖRMEDİĞİ YERDEN GÖÇ EDER” demiştir. İlim ve sanatın göç ettiği bir toplum da çorak bir toprağa benzer.
Size de bu güzel röportaj için teşekkür ederim.
Tüm seyircilerimize, tiyatro ve sanatseverlere sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: