Tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi ile beraber tek kullanımlık plastik kullanım oranı maalesef daha da arttı.
Dün yazımda da bahsettiğim Dünya’nın çöplüğü ‘Yedinci Kıta’yı daha da beslemeye, obezleştirmeye başladık.
Ekim ayında Erdek, Kasım ayında Güney Marmara, Aralık ayında Gemlik Ocak ayına geldiğimizde ise artık teslim olmak üzereyiz.
Teslim olduğumuz şey yıllardır gözümüzün görmediği ama denizin dibindeki o beyaz kabus...
Müsilaj.
Beyaz kabus müsilaj denizin kirletilmesi sonucu fosfor ve azot yükünün fazlalaşmasıyla meydana geliyor.
Yani tek nedeni iklim krizi ve deniz sıcaklığının artması değil.
Eğer deniz temizse, su ne kadar sıcak olursa olsun müsilaj olmaz
Belli bölgelerde yaşanmasının sebebi de bu.
Müsilaj oluşumu deniz dibinden başlıyor. Son aşamada artık yüzeyde görünür hale geliyor. Yani deniz yüzeyinde gördüğümüz noktalarda dibe kadar kirlilik söz konusu.
Bu kirlilik nedeniyle solungaçları tıkanan deniz canlıları ölümle karşı karşıya geliyor.
Tüm ekosistem, turizm, balıkçılık, ekonomi etkileniyor. Deniz araçlarının pervaneleri zarar görüyor.
Yaşanan bu felaketin önüne geçebilmek için evsel atık ve sanayi atıklarının kontrolsüz salınımını durdurularak bir an önce arıtma tesislerine yatırım yapılmalı.
Resmi verilere göre evsel atıkların yüzde 95’i arıtılan bu sudaki zehir nereden geliyor?
2020 yılında pek çok kıyımızda gördüğümüz müsilajın arından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 22 eylemden oluşan Marmara Denizi Koruma Eylem Planı oluşturdu.
Bilim kurulu, koordinasyon kurulu oluşturuldu.
Statejik planlar hazırlandı, uygulandı.
22 maddenin 19’u etkin şekilde uygulandı. 3’ünde ise yeterli yol katedilemedi.
Müsilaj Eylem Planı geçici çözümler getirdi. Sorun çözülmüş gibi göründü.
Ancak bugün yeniden karşılaştığımız bu sorun eylem planının işlevini yitirdiğini, ya da günü kurtaracak şekilde uygulandığını gösteriyor.
Öyle olmasaydı 3 yıl sonra bugün yine bu manzara ile karşılaşmazdık.
***
Bursa’da müsilajı tetikleyen unsurlardan biri de aynı sebeplerden Nilüfer Çayı.
Nilüfer Çayı, 20’den fazla lisansüstü teze ve 100’den fazla bilimsel makaleye konu olmuş.
Ve ülkemizdeki en kirli akarsulardan birisi olarak kabul ediliyor.
Nilüfer Çayı’ndan gelen su Uludağ eteklerinde içme suyu olarak kullanılıyor.
Peki devamında ne oluyor bu temiz suya?
Geçmişte serinlemek için girilen Nilüfer çayı bugün fabrikalar tarafından salınan zehri Marmara Denizi’ne taşıyor.
Uludağ eteğinde 16,2 mg/l çözünmüş oksijenin, 30 km yol aldıktan sonra Balat Köprüsü istasyonunda 0,14 mg/l değerinde olduğu tespit edilmiş.
Yani oksijen neredeyse yok.
Geçtiğimiz günlerde Gemlik’te konuyla ilgili Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç ile birlikte incelemelerde bulunan Marmara Belediyeler Birliği ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey de evsel atıklar ve sanayi atıkları nedeniyle bölgede yaşanan müsilaj oluşumuna dikkat çekmişti.
Eğer önlem alınmazsa Marmara Denizi’nde 25 yıl sonra yaşam yok olacak.
Konunun muhatapları belli.
25 yıl sonra manzarasında çay içemeyeceğimiz Gemlik, denizine giremeyeceğimiz Mudanya görmek istemiyorsanız bir an önce önlem alın.
Bölge ekonomisine de kökten zarar veren bu zehrin önüne geçin.
Bu felaketin sebebi belli.
Çözüm elinizde.
Seçiminiz ranttan değil, yaşamdan yana olsun.
Yorumlar
Kalan Karakter: