Şehir dışında üniversite okuduğum sırada hocamız görevli olduğu derse girer girmez projeksiyon makinesine yöneldi.
Ve sordu:
Aranızda Bursalı olan var mı?
Ben de elimi kaldırdım.
“Birazdan ekrana gelecek fotoğrafın hikayesini arkadaşınız anlatacak” dedi hoca.
Ne olabilirdi ki?
Şaşırdım kaldım.
Ta ki perdeye yansıyan o fotoğrafı görene kadar...
3-5 katlı eski binaların arasında yükselen onlarca katlı blokların olduğu o ikonik fotoğraf...
Nereden bahsettiğimi siz de anladınız hemen.
O derste Bursa’nın göbeğine hançer gibi saplanan Doğanbey TOKİ’lerini dilim döndüğünce bir sınıf dolusu insana anlattım.
Ben 20’li yaşlarıma henüz girmişken, yapımı sırasında çocuk yaşta olduğum bu binaları utana sıkıla anlattım.
Sonra dersin hocası ülkenin diline düşen bu TOKİ’lerin neden orada olmaması gerektiğinden bahsetti.
***
Bugün 30’lu yaşlarımın arefesindeyken artık benim bile kurabildiğim bir cümle var:
Yeşil Bursa artık beton Bursa.
Çeşitli siyasiler, rant canavarları, gözü kişisel arzuları dışında hiçbir şey görmeyen insanlar bu güzel şehri böylesi bir yakıştırmaya maruz bıraktı.
El birliği ile yaptılar...
Şimdi de döne döne Yeşil Bursa’ya nasıl geri dönebileceğimizi düşünüyoruz.
Ovamızı, yeşilimizi, suyumuzu her geçen gün kaybetmeye devam ediyoruz.
Ne acı...
***
Bursa Sanayicileri ve İşinsanları Derneği’nin (BUSİAD) Büyükşehir ve 17 ilçenin belediye başkanlarına yaptığı ziyaretin ardından Bursa 2050 Yılı Çevre Düzeni Planı’na ilişkin bir ara rapor hazırladı.
Paylaşılan raporda sanayinin tarım ve turizmden ön planda tutulmaması ve il ölçeğinde planlanması gerektiğine dikkat çekiliyor.
Neticede ekonomik kararlar ekolojik kararlar ile alınmalı öyle değil mi?
1961 yılında Türkiye’nin ilk organize sanayi bölgesinde ülkeye örnek olduğumuz gibi planlı kentler için de pilot bölge olmamız gerektiğine vurgu yapılıyor.
‘’Yeşil Bursa’’da 1997’de hazırlanan 1998 yılında onaylanan 2020 planı yürütülmeye çalışılıyor.
Bugün bırakın kentin planlanmasını insan ilişkilerimiz, alışkanlıklarımız, hayat tarzımız bile 25-30 yıl önceki gibi değil.
Bir güç bizi 2024’ten alıp tak diye 1998’deki Bursa sokaklarına salsa yolumuzu bile bulamayız.
Ancak, yorulunca Uludağ’ın pınarlarından gelen suların aktığı bir sokak çeşmesinden birkaç yudum su içip şehrin göbeğinde büyükçe bir ağaç gölgesinde dinlenebilirdik.
Geçmişte Bursa için 2030 ve 2040 planları da hazırlanmış elbette.
Ama görünen o ki çeşitli sebeplerle yürürlüğe bir türlü alınamamış ya da alınmamış.
Son yerel seçimlerin ardından şehrin farklılaşan siyasi havasının ardından 2050 planı için düğmeye basıldı.
Yeşil Bursa’nın merkezi beton santrallerine, dağları madencilik adı altında köstebek yuvalarına dönmüşken, İznik ve Uluabat gölleri can çekişirken, dağ ilçelerinde göçten dolayı genç kalmamışken umarım bu hasta edilen şehri kurtarmak için geç kalmamışızdır.
Raporda dikkat çeken diğer detaylar da yarınki yazımızın konusu olsun.
Yorumlar
Kalan Karakter: