Pazar akşamı Balıkesir'in Sındırgı ilçesi merkezli 6,1 büyüklüğünde bir deprem yaşadık, bir vatandaşımızı kaybettik. Yıkılan, hasar gören binalar var.
GSM operatörleri yine çöktü, devlet de tüm kademeleriyle gücünü gösterdi falan.
Meselenin, saatlerce süren bültenlere ve okuduğunuz haberlere yansıması bu.
Bir de başka yanı var.
Sarsıntı sonrası bulabildiğimiz açık araziye koştuk hepimiz. İmkanı olan parka gitti. Olmayan da depremden kaçıp, kaçtığı evinin önünde bekledi.
Sokakta ufak bir durum değerlendirmesi yapıldı, telefonla anne-baba-çocuk-eş-sevgili kontrolü yapıldı, şebekeler çöktü, sosyal medyaya girildi. Biraz sosyal olanı ‘umarım’lı paylaşım yaptı.
Dışarıda geçen bir saat sonra eve girildi, tırsa tırsa koltuklara oturuldu, kumandalar ellere alındı.
Yarış başladı.
Biri Marmara dedi, öbürü İstanbul diye bağırdı. Gerilerden ‘İzmiiiir’ sesi duyuldu, bir ara ‘Bingöl’ diyen de oldu ama feri çabuk söndü.
Sağ kulvardan Şenerciler bastırdı, Naciciler geride kalamazdı; bir atak da onlar yaptı. Celalciler ani bir hızlanma ile yarışa ortak oldu. Az arkalarında Şükrücüler, Okancılar, Japoncular ve birkaç isim daha sökün etti finiş alanına.
Ancak birinci tayin edilemediğinden fotofinişe bakıldı.
Orada da sonuç değişmeyince bir sonraki zelzele için sözleşildi, herkes köşesine çekildi.
Kumandalar yavaşça yere bırakıldı, dualar edildi. Sabaha çıkmanın umudu ve çıkamama ihtimalinin korkusu yüreklerde atbaşı gitti. İhtiyaç molaları verildi ve tumba yatak.
Sabah oldu.
Dün? Dün ne olmuştu ki? Haaa, haberlere bakınca hatırlandı.
Bir ufak sosyal medya gezintisi, kahinlerin ve astrologların ‘ben bildim’ paylaşımları, komplo teorileri, acıklı müziklerle editlenen birkaç kahramanlık videosu...
Bu kadar.
Baş döndürücü gündemler ülkesinde bir depremin ömrü ne kadar olabilirdi ki? Hem maydanoz demeti gibi tutulan mikrofonlara yetkililer beylik laflarını da etmişti. Bundan sonrası üç-beş artçı.
Bir sonraki olayın nerede patlak vereceğini, nasıl bir trajediyle geleceğini, kaçının bu simülasyonda ‘eleneceğini’ bilmeden hayat gailesi içerisinde koşuşturuldu. Belki kolonu kesik bir pastanede simit yendi, belki ömrünü çoktan tamamlamış bir binanın zemin katındaki marketten alışveriş yapıldı.
Aslında sorulacak çok şey vardı ama, memleket cevapsız soruları ‘vaka-i adiyeden’ gördüğünden kimse yeltenmedi.
Akla gelebilecek her olayda ‘şansa’ yaşayan, istatistiki veriden ibaret vatandaşların ülkesinde bir deprem gündemi daha böyle geçti gitti...
Yorumlar
Kalan Karakter: