Bazı kronik kalp hastaları hekime ve ilaca ulaşamadan geçirdikleri kalp krizi sonucu yaşama veda ediyor…
Bursa Eczacı Odası Başkanı Okan Şahin, “Şahsi bir gözlemimdir…” diyerek başlıyor söze ve kalp krizi vakalarında son yıllarda çok ciddi artışların yaşandığına dikkat çekiyor…
Başkan Şahin, uzun randevu süreleri ve ilaca erişimde yaşanan sıkıntıların bir kısım kronik hastaların ve özellikle kalp ve kanser hastalarının tedavilerinin geciktiğine vurgu yaparak, “Gerekli önlemler alınmazsa üzücü sonuçlar yaşanabilir… Hayati önem arz eden söz konusu ilaçların uzman doktor tarafından reçete edilmesi gerekiyor. Ancak hastalar randevu alamıyor ya da söz konusu branşlardki hekimlere ulaşamadığı için (istifa ve ayrılmalar) beklemek zorunda kalıyor. Bu da istenmeyen üzücü olayların meydana gelmesine neden oluyor…” şeklinde konuşuyor.
***
Şahin’in açıklaması gerçekten çok ürkütücü ve düşündürücü…
Vatandaş hastalığına şifa bulmak için doktora, tedavisinin sağlanması için gerekli olan ilaca ulaşamayınca “suçlu” olarak hekimi, eczacıyı ve sağlık personelini görüyor…
Halbuki özellikle kamu hastanelerinde bazı branşlarda hekim olmayışının, eczane raflarında bazı ilaçların bulunmayışının nedeni: ne hekimler, ne eczacılar ve ne de sağlık personeli aslında…
Tüm bu olumsuzluklar uygulanan sağlık politikalarından kaynaklanmakta…
Hastanelerden nitelikli, kaliteli sağlık hizmeti alamayan vatandaş da efeleniyor, şiddet uyguluyor göz bebeğimiz hekimlere, sağlık personeline…
Yaratılan şu algıya bir bakın hele…
Neyse…
***
Evet, başkan Şahin’in açıklamalarına devam edelim…
İlaca yapılan yüzde 25’lik bir zamdan sonra piyasada ilaç yokları oranının bir nebze de olsa düştüğünü ancak “yokların” halen devam ettiğini söyleyen Şahin, ilaç almak için hastaların cebinden çıkan katkı paylarında ciddi oranda artışlar olduğunu da belirtiyor…
Ve başkan Şahin şöyle sesleniyor:
“Mevcut sistem bu şekilde devam ederse 2023 yılında yılda eczanesi bulunmayan mahalleler olabilir… Hem ülke hem de ilimiz genelinde yüzde 30’a yakın eczane kapanma riski ile karşı karşıya maalesef…”