İsmine bakınca iki sevgili ya da boşanmış bir çiftin ayrılığı akla geliyor.
‘Bu zor sürecin ardından hayatları nasıl şekilleniyor acaba’ diye merak uyandırıyor ama kitabın konusu adıyla öyle ilk akla gelen şekilde uyuşmuyor!
Peki, kitap neyi anlatıyor?
Kanser hastası olan Jan’ın derin acısını.
Bu acıya katlanmaya çalışırken kendisine ve ailesine yabancılaşmasını.
En vurucu kısmı ise;
Hayatı, inançları ve eşini sorgulaması.
Jan’ın hastalığını okurken bir zamanlar her gün önünden geçmek zorunda olduğum Uludağ Üniversitesi Hastanesi’nin bahçesi gözümün önünde canlandı.
Nasıl da içime işlemişti o bahçe, bahçede çaresizce çaylarını yudumlayan hasta yakınları, elinde filmler, ilaç torbalarıyla koşuşturanlar.
Anneannemin rahatsızlığından dolayı o hastane bahçesinde uzun zamanlar geçirmiştik.
Sonra dedem içim beklemelerimiz.
Kısacası, hastane bahçesinde beklemenin ne kadar zor olduğunu çok iyi biliyorum.
Jan’ın durumu bana hasta psikolojisinden ziyade,
Hasta yakını psikolojisini düşündürdü.
Her şekilde ayakta dimdik durmak zorundasınız!
Başka bir şansınız yok!
Hastayla ilgilenmek çok detaylı ve zor bir uğraş.
Yemesi içmesi, biten ilaçları, sağlık durumunu öğrenmek adına doktorların, hemşirelerin peşinden koşmak, iyi bir haber alabilmek için aralıksız edilen dualar, sadece bir çay içimi, olmadı bir iki lokma yerken verilen dinlenme molaları.
Ve tabii hastanın acısından dolayı istemeden de yakınına yaşattığı stres!
Bu yüzden,
Gündelik sorunları büyütmemeliyiz.
Kaliteli bir yaşam için mücadele vermeliyiz…
Hasta olmamak için didinmeliyiz.
Jan gibi hastalanırsak kendimizi, inançlarımızı, yakınlarımızı, hayat arkadaşımızı sorgulamayalım.
Yakınlarımıza büyük acılar yaşatmayalım.
Hepinize sağlık dolu günler dilerim.
Louis Dean’ın kitabını da almayı ihmal etmeyin.
Yorumlar
Kalan Karakter: