Bursa’yı Bursa yapan değerlerin başında, üretim gücünü omuzlayan KOBİ’ler geliyor. Kentin dört bir yanında, sanayi sitelerinden mahalle aralarındaki atölyelere kadar uzanan bu işletmeler sadece üretim değil, aynı zamanda istihdam ve sosyal hayatın da taşıyıcı kolonları. Ancak küresel ekonomide kartlar yeniden karılırken, Bursa’daki KOBİ’lerin de yeni bir yol haritasına ihtiyacı var.
Bu artık su götürmez bir gerçek.
Bir süredir sanayicilerin dilinde aynı kaygı dolaşıyor:
“Maliyetler artıyor, pazarlar daralıyor, piyasada nakit sıkışıklığı zirve yaptı”
Enerji fiyatları, hammadde tedarikindeki sıkıntılar, dövizdeki dalgalanma, iş gücü problemleri gibi sorunlar küçük ve orta ölçekli işletmelerin rekabet gücünü zorluyor.
Biz bu konuları bile daha aşamamıştık ki Avrupa Birliği’nin yeşil mutabakat kriterleri, karbon ayak izi hesaplamaları ve sertifikasyon süreçleri kapıya dayandı.
Durumun röntgenini çektiysek Bursa’nın KOBİ’lerinin bu yeni dönemde nasıl ayakta kalabileceğini de konuşmalıyız. Bunun için biraz geriye gidip şehirdeki üretim kültürüne bakmak lazım.
Bursa’nın en büyük avantajı, üretimde çeşitliliği ve esnekliği. Tekstilden makineye, otomotiv yan sanayinden gıdaya kadar geniş bir yelpazede üretim yapan KOBİ’ler, kriz anlarında hızla rota değiştirme kabiliyetine sahip.
Bunu şu an otomotiv yan sanayisindeki birçok firmanın savunma sanayisine üretim yapabilir hale gelmesiyle de görüyoruz aslında.
Bursa sanayisi bir pazarda sıkıştığında yenisini bulabilen ya da ürününü güncelleyebilen bir dinamizme sahip. Ya da sahipti mi desek. Çünkü son dönemdeki ekonomideki para politikası odaklı hareketlilik özellikle yeni yatırımları da baltaladı.
Ama bugün bu dinamizm de tek başına yeterli değil. Değişen oyunun kuralları gereği dijitalleşme ki bunu yaparken sadece üretim değil, satış ve pazarlamada da dijital kanalları etkin kullanmak gerekli. Yeşil dönüşüm gerçeğine sırt dönmeden enerji verimliliği, karbon azaltımı ve çevre dostu üretim yatırımlarına öncelik verilmeli.
Bu işi yaparken de Bursa kendi kendine yetebilecek kadar güçlü. Bunu da unutmamak lazım.
Ve tabii ki “Made in Bursa” imzasını taşıyan ürünler ile küresel pazarda bilinir kılınacak markalaşma adımları gerekli.
Bu konuda da sıfır değil Bursa. Asmetal’in tüm dünyaya kendi markasıyla sattığı süspansiyon parçaları, İpeker’in Cupro kumaşı, Eloktroteks’in yatak imalat makineleri, E-Mak’ın asfalt plentleri, Akyapak imzalı dünyanın dev projelerindeki profil bükme makineleri...
Bunlar ilk etapta aklıma gelenlerdi. Savunma sanayisine yapılan üretimlerle çok fazla artırabiliriz bu sayıyı. Yani elimiz güçlü ama farkında değiliz ve Bursa olarak markalarımız hala sadece gıda sektöründe...
Bursa ilginç sayılabilecek bir sanayi kültürüne sahip. Bugün küçük gibi görünen işletmelerin global markalara dönüşme ihtimali hiç de uzak değil. Bugün bir sanayi sitesindeki 10 kişilik işletmenin Almanya’ya, ABD’ye, Orta Doğu’ya parça gönderdiğini görüyoruz. Asıl mesele, bu başarıların sürdürülebilir hale gelmesi.
Belki de artık “Bursa modeli” diye tarif edilecek yeni bir ekonomik stratejiye ihtiyaç var. KOBİ’lerin kümelenme yoluyla güçlenmesi ki BASDEC bunun güzel bir örneği, üniversitelerle Ar-Ge işbirliklerini artırması ve devlet teşviklerinden daha etkin yararlanması kaçınılmaz görünüyor.
Kısacası, KOBİ’ler Bursa ekonomisinin sessiz kahramanları. Bugün yaşadıkları zorluklara rağmen, krizleri fırsata çevirme potansiyelleri yüksek. Yeter ki, onları sadece ayakta tutmakla yetinmeyelim; büyümeleri, markalaşmaları ve dünya arenasında söz sahibi olmaları için doğru adımları atalım. Çünkü Bursa’nın geleceği, KOBİ’lerin başarısına bağlı!
Yorumlar
Kalan Karakter: