Bayram sabahı uyansam…
Giyinip hemen kendimi dışarı atsam…
Koştura koştura o mahalleye gitsem…
Sokağa girdiğimde üç katlı evin eskiyen boyalarına baksam…
Yıllara meydan okuyan evin çatlaklarını incelesem…
Zili çalsam…
Otomatın sesiyle açılan kapıdan yukarı süzülsem…
Dar merdivenlerden çıkarak üçüncü kata varsam…
Kapının önünde sıkı sıkı birbirimize sarılsak, ellerini öpsem…
Sobanın kurulu olduğu odaya geçsek…
Sobanın gözünde pişirdiği patatesleri yesem…
Konuşmasak…
Susarak birbirimize baksak…
Gözlerimize…
İçine…
Derinlere…
Ardından mutfağa gidip çocukluğumda yaptığım gibi hazırladığı tepsinin içindeki büzme tatlıların altına tek tek baksam.
Küçük bozuk para yerleştirdiği tatlıları bulsam, hepsini bir tabağa doldursam…
Sanki paralı olanları bilmiyormuş gibi yanlarında tatlıları yerken para çıktıkça sevinsem.
Zaman dursa…
Orada öylece saatler, günler, haftalar geçse…
Kimse bizi bulmasa…
Ne telefon, ne kapı çalmasa…
Bizden çaldıklarını geriverse hayat…
Hiç kıpırdamasak…
*
Ne güzel olur değil mi?
Ama her şey artık sadece hayallerimde, hayallerimizde…
Çünkü yoklar.
Babaannem, anneannem ve dedemler olmadan sayamadığımız bilmem kaçıncı bayramımız.
Her bayram, her tatlı yüreğimi yaralar.
*
O yüzden sevdiklerimiz yanımızdayken tüm bayramları bayram tadında geçirelim…
Büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden öpüyorum.
Herkese sevdikleriyle, büyükleriyle nice bayramlar.
Yorumlar
Kalan Karakter: