Türkiye’de covid salgını yaşandığından ve PCR testi yapılmadığı için adı konulmadığından geçen yazımda söz etmiştim.
O hâlde covid hastaları ne yapıyor?
Sağlık Bakanlığı’nın direktifi doğrultusunda artık PCR testi yapılmadığı için “Combo” adı verilen hızlı tanı yöntemiyle covid hastalığını teşhis yoluna gidiliyor.
Yurttaş sürüntü testini kendisi talep edemiyor, hekim gerek görürse yapılıyor. Bu, kamu hastanelerinde de böyle özel sağlık kuruluşlarında da.
Kamu hastanesinde hızlı testten zaten ücret alınmıyor, özel hastanelerde ise ortalama bin 300 lira civarında.
Ne var ki test yapılsa ve sonucu pozitif çıksa bile hekimin reçete edebileceği, piyasada satılan bir ilaç yok.
Yalnızca sağlık ilçe müdürlükleri aracılığı ile hastanelere dağıtımı yapılan ve yatan hastalara verilen “M--------vir” veya muadili “C-----vir” adlı ilaç var.
İlaca erişim için de PCR testi yapılmış ve hastanın “covid pozitif” tanısı ile Sağlık Bakanlığının sistemine kaydedilmiş olması gerekiyor.
En önemlisi ise hastaneye yatma şansına erişmiş olmak gerekiyor.
Hatta durum ağırsa yatış yapabilecek yoğun bakım bulmak gerekiyor.
Olması gerekenler bunlar. Şimdi de olana bakalım.
Yönetenlerin pandemi kurallarına ve yasaklarına harfiyen uymuş, üç buçuk yıl boyunca evinden çıkmayan ve sırf bu yüzden yaşam kalitesi düşen 82 yaşının sonlarındaki hasta, nereden geldiği bilinmez; ateş ve öksürük şikâyetiyle 4 Aralık 2023 tarihinde özel hastaneye başvurur.
Hekim, muayene eder ve önceki yazımda söz ettiğim nedenlerle “E----vir” ve “M---i” adlı ilaçları reçete edip 3 gün sonrasına kontrol randevusu verir.
Kronik yan hastalıkları da olan yüksek risk grubundaki hasta 7 Aralık’ta kontrole gittiğinde solunum güçlüğü iyice artmıştır.
Hekim muayenede durumun ciddiyet kazandığını söyleyip akciğer filmi ve sürüntü testi ister. Sonuç covid pozitif çıkar, akciğerlerde buzlanma başladığı tespit edilir. Özel hastane covid hastalarına yatış yapmamaktadır.
Kamu hastanesine gitmesi önerilen hasta aynı gün akşamüstü Uludağ Üniversitesi acil polikliniğinden giriş yapar. İzolasyona alınır, akciğer tomografisi çekilip ilaçlarla solunum desteği verilir. Dört saat sonra da taburcu edilir. Acil servis hekimleri ile göğüs hastalıkları uzmanlarının yaptığı konsültasyonla hastanın covid pozitif ve ciğerlerinde buzlanma olduğu, şikâyetleri artarsa hastaneye başvurması gerektiği kanaatine varılıp “taburcu” kararı alınmıştır.
Hasta yakınları neden yatış yapılmadığını sorduklarında, “Amca yaşlı ve yan hastalıkları var. Hastanede enfeksiyon alır” yanıtıyla karşılaşırlar.
Oradan ayrılırken hastane eczanesi kapalı olduğu için covid ilacı verilemediği bilgisi iletilip barkodlu bir reçete verilerek “Yarın gelip bu ilacı buradan alın” denir.
Hasta yakını ertesi gün (8 Aralık Cuma) tekrar gider. Bu kez ellerinde ilaç olmadığını söyleyerek, ilçe sağlık müdürlüğüne yönlendirirler.
Vakit hızla ilerlemektedir, hasta yakını telaşlanır, mesainin bitimine bir dakika kala verilen adrese ulaşır. Fakat o da ne? Hastanın covid pozitif olduğu kayda girmemiştir. Neden? Çünkü yapılan PCR testi değildir, üniversite de test yapmamıştır.
Bu şartlarda ilaç verilemeyeceği söylenir.
Hasta yakını daha da telaşlanır; araya hafta sonu tatili girecek, iki gün ciddi bir zaman kaybı demek.
Neyse ki yetkililer sorumluluk alıp ilacı verir ve covid pozitif kaydının yaptırılmasını ister.
Hasta yakını görevi ve mecburiyeti olmadığı hâlde hastasının covid olduğunu kanıtlamanın derdine düşer.
Özel hastaneyi arayıp kayda girmelerini talep eder hatta bunun için bizzat hastanenin sahibi ile görüşür. Hastanenin sahibi PCR testi olmadan kayıt yapılamadığını söyler.
Aile her şeye rağmen ilaç bulunduğu için rahatlamıştır.
Fakat gerçekte bu bir avuntudur. Çünkü o anda, çok değil birkaç gün sonra ilacın tedaviye katkısının yalnızca yüzde 30 düzeyinde olduğunu iki hekim arasındaki konuşma sırasında tesadüfen öğreneceklerinden habersizdirler.
Hastanın şikâyetleri giderek artar.
10 Aralık 2023 Pazar sabahı durumu ağırlaşan hasta ambulansla götürüldüğü Çekirge Devlet Hastanesinden “Sistem arızalı” denilerek Şehir Hastanesine nakledilir.
Acil serviste izolasyona alınır, tomografisi çekilir ve yoğun bakıma yatırılması gerektiği söylenir.
Ne var ki koskoca hastanenin yoğun bakımında yer yoktur. İlçeler ve yakın illere 112 üzerinden talep bildirimi yapılır.
Hasta yakınları da özel hastanelerde yer bulmaya çalışır.
İzolasyonda hasta, dışarıda yakınları nefes alamaz hâldedir. Sonunda bir özel hastane olumlu yanıt verir.
Hasta yoğun bakıma yattığında vakit neredeyse akşamüstü olmuştur. Hekimler mevcut tabloyla gelen hastaların genellikle kurtulma şansının az olduğunu peşinen açıklar.
Günler ilerler.
Hasta yoğun bakımdadır fakat şikâyetleri azalmamıştır.
Hekimler ise birinci fazı atlattığını ikinci fazı da atlatırsa servise çıkabileceğini söylemektedir.
16 Aralık 2023 gecesi hastanın kalbi durur. 30 dakika süren müdahale ile yeniden hayata döndürülür fakat entübe edilir.
Hekimler ilk 24 saatin kritik olduğunu söyler. 27. saatin sonunda; 17 Aralık 2023 Pazar sabaha karşı kalbi ikinci kez duran hasta hayata veda eder. Vefat raporuna “covid” değil, “bulaşıcı hastalık” yazılır.
Aradan bir ay geçer, ailenin telefonu çalar. Arayan ilçe sağlık müdürlüğü yetkilileridir.
“Hastanızın test sonucu ne çıktı?” diye sorarlar.
Sonuç şu ki hastanın covid olduğu başvurduğu hiçbir sağlık kuruluşu tarafından kayda alınmamıştır.
Barkodlu reçete verdiği hâlde üniversite hastanesi tarafından kayda alınmamıştır.
Şehir Hastanesinde yoğun bakıma yatış için tüm hastanelere çağrı yapılmasına rağmen kayda alınmamıştır.
Yoğun bakımda yattığı süre içinde covid tedavisi uygulandığı hâlde kayda alınmamıştır.
Müteveffanın evladı duyduğu bu soru karşısında şaşkın; babasının vefat ettiğini söyler. Başsağlığı temennileriyle telefon kapatılır.
Okuduklarınız bir hikâye değildi. Gerçekti.
Kaybettiğimiz can bizdendi; canımızdı; Babamız Remzi Göral’dı. 17 Aralık’ta aramızdan ayrıldı.
Dün kırkıncı gündü…
Kırk gündür yüreğimizde kocaman bir boşluk var sadece.
Aklımızda ise onlarca yanıtsız soru.