“Atatürk’ün Cumhuriyet Bayramı’na en yakışan konuşması hangisidir?” diye sorsanız hiç tereddütsüz “Gençliğe Hitabe!” derim.
Çünkü o yalnız gençliğe değil tüm yurttaşlara vasiyettir. Geçmişin ve geleceğin özetidir.
Nitekim Prof. Afet İnan da Nutuk’un hazırlanışıyla ilgili anılarında Atatürk’ün söylediği şu cümleye yer verir:
“Tarihi yaşadığımız gibi yazdık, fakat geleceği Cumhuriyet’e inananlarla onu koruyanlara ve yaşatacaklara emanet etmek lazımdır...”
Gençliğe Hitabe, büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasındaki ikinci büyük kurultayında 6 günde okuduğu ve 36 buçuk saat süren Nutuk’un kapanışıdır.
“Saygıdeğer Efendiler, sizi günlerce işgal eden uzun ve teferruatlı nutkum, nihayet geçmişe karışmış bir devrin hikâyesidir. Bunda, milletim için ve gelecekteki evlâtlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları belirtebilmiş isem kendimi bahtiyar sayacağım.
….
Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.
Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum.”
Bu sözlerin ardından o büyük vasiyetini okur:
“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Yüce Atatürk’ün,
“Türk Milleti!
Kurtuluş savaşına başladığımızın 15’inci yılındayız. Bugün cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun!” sözleriyle başladığı “Onuncu Yıl Nutku”nda ise şu cümleleri önemlidir:
“Büyük Türk Milleti, on beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım.”
Onuncu Yıl Nutku’nun son paragrafı ise her okuyuşumda yüreğim sızlayarak “Keşke sen de görebilseydin” dediğim, minnettarlığımı ifade etmeye kelimelerin yetmeyeceği yücelikte, yürekten ve umut vericidir:
“Türk Milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.”
Bugün bizim en büyük bayramımız. O’nun istediği gibi onurla, gururla, coşkuyla kutlayalım bayramımızı.
Sonsuza dek
Yaşasın Cumhuriyet!
*
Not:
Onuncu Yıl Nutku’nun tam metnine ve Atatürk’ün kendi hazırladığı metnin tıpkıbasımına T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı’nın web sayfasına ait aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
https://www.ktb.gov.tr/TR-96294/10-yil-nutku.html
https://www.atam.gov.tr/wp-content/uploads/Onuncu-Y%C4%B1l-Nutkunun-Son-%C5%9Eekli.pdf