Bir önceki hafta evimizde oynadığımız müsabaka sonunda yazdığım yazıda “The end” diyerek , kaçınılmaz sona noktayı koymuştum.
Perşembe’nin gelişi, Çarşamba’dan bellidir denir ya;
Bursaspor’un geleceği de sezon başı olan Temmuz’dan belliydi..
Her ne kadar mucizelere inanıp, haddinden de fazla mucize beklentisinde olanlar varsa; önerimdir, lütfen kendinizi bağlamayın..
Üzüntüsü, yıkımı daha ağır olur!
Bu konuya daha sonraki yazılarda girmek kaydıyla, bay geçtiğimiz bu hafta boşluğunda çokk daha önemli olan alt yapı konusu üzerinde müteala yapmak isterim.
Belki biraz uzunca bir yazı olacak.
Ama mevzuyu değerlendirme adına da ışık tutabileceğine inanıyorum.
Türkiye’nin en önemli iki alt yapı ünitesinden birisi olan Vakıfköy futbol akademisi, ne oldu da son iki yıldır bazı kesimlerin acımasızca vurduğu “abalı” durumuna düştü?
Abalı kim mi?
Kendini koruyamayacak kadar kimsesiz, arkasız, güçsüz, çaresiz olan.
Özellikle son 6 aydan bu güne kadar Bursaspor camiasını ilgilendiren, ilgilendirmeyen de dahil olmak üzere bazı kesimlerde bir moda başladı.
Bursaspor’un son iki senedeki durumunun günah keçisi yapılan Vakıfköy’e modaya uyarak sağlı, sollu salvolar ile vurmak..
Üst yapı olan A takımın, çaresizce, umarsızca pike yapıyor olmasının nedeni alt yapı mı..?!
Çökmüş bitmiş, tarumar edilmiş üst yapıyı alt yapı ile mi ikame etmeyi düşünüyorsunuz?
Manzaraya, farklı pencereleri açarak bakarsak, görüş ve seyir kabiliyetimizi daha güçlendirmiş oluruz.
Hadi bakalım o zaman…
Süper ligden düştüğümüzün hemen sonrası elde kalan oyuncular ile devam ederek, her sezon daha da dişli hale gelen 1.Ligde ancak tutunabildik.
Sonrası sezonda ise neredeyse tam kadro Vakıfköy merkezli oyuncular ile harikalar yaratıp, Türkiye futbol camiasının gündemine oturduk.
Yerel hoca, yerel oyuncu grubu ile.. Biraz da pandemi şartlarının getirdiği avantajlar sebebiyle..
Pekii sonrasıı..?!
Sonrasını hepiniz biliyorsunuz zaten..
Vakıfköy maden ocağından çıkan pırıl, pırıl, altın değerli yeteneklerin, çeşitli nedenlerle ve güdülerle dağılması..
Dağılmanın en büyük etkenlerinden biri ise; kuvvetle irtifa kaybeden kulüpte kalmayarak, kaçıp, kurtulma ve para kazanma isteğidir.
Bu durumun en büyük müsebbibi de 20 yılı aşkın bir zaman önce başlayan ve günümüzde başka, başka boyutlara evrilen menajerlik sistemidir.
Transfer yasağıyla birlikte başlayan Vakıfköy’e mecburi yöneliş, bu oyuncu grubuna üst düzey sorumluluk yüklerken; kimseler de, bu çocuklar bu yükü taşıyabilir mi diye sormadı!
Sezon başı, gömleğin düğmelerini sırasını atlayarak iliklemenin yanlışlığının getirdiği şekilsizliği, bu çocukların düzeltebileceğine inanıldı ve inandırıldı.
Zaruriyet yüzünden Vakıfköy’ün çocuklarının tamamını aynı anda bir cenderenin içine sokarsanız, ortaya çıkan sonuca şaşmayacaksınız!
Vakıfköy’ün bir devamlılığı vardır ve bu devamlılık Bursaspor’un garantisi olmaya her zaman önderlik edecektir.
“Kedilerin bile değişimi” ile nitelenen dönemsel laf ve görüşleri sürekli tekrarlayıp, gündemde tutmanın bir manası yoktur.
Bir takım kişisel görüş ve düşüncelerin slogan haline getirilip, tevatüre döndürülerek, zaman zaman ortaya çıkabilecek, olası durgunluk dönemlerine ithaf edilmesi alt yapı anlamında maneviyat olgusunu zedeleyebilir.
Dünya’nın hiçbir kulübünde yoktur ki, bizim yaptığımız gibi, akademinin bütün üst yaş ve bir alt yaş grupları toplu olarak A takımı ile profesyonel olarak liglere sürülsün..!
El mecbur misyon yüklenen bu çocuklardan, 2.Lig denilen cadı kazanının içinde bize tavşan çıkartmalarını bekledik..
Olmayınca; saldıracak,saracak başka şey aradık ve en kolay yolun alt yapı ve bu çocuklar olduğuna kanaat getirdik.
Yetmedi;
Toplum önünde suçlayıp, bilerek oynamıyorlar dedik..
Ee peki;
Bu mecburiyet içine ve sorumluluk altına soktuğumuz bu evlatlarımız, tarumar olmuş üst yapıya şampiyonluklar kazanarak gelmediler mi?!
Yarışmacı yaş gruplarında Türkiye birincilikleri, ikincilikleri yaşayıp, kupaları Vakıfköy’e getir mediler mi?!
İçlerinden Milli takımlara oyuncu olarak arkadaşlarını ya da kendilerini göndermediler mi?!
Buradan, kurulduğu günden bu yana, Vakıfköy alt yapısına emeği geçmiş tüm hocalara verdikleri mesai için ve elde ettikleri başarılar ile kazandırdıkları için teşekkürü borç olarak bilirim.
Görebilir miyim Allah bilir! Meçhul tabi ki de..
Lakin ben, ikinci şampiyonluğun Vakıfköy’ den çıkacağına inananlardanım !
Not: Kıymetli okurlar, sevgili dostlar.
Vakıfköy’e yaptığım bir ziyaret ile ilgili Vakıfköy’den sorumlu yönetici arkadaşım Salih Fındıkkaya ve Alt Yapı Koordinatörü Okan Yılmaz hoca ile yaptığımız Vakıfköy değerlendirme ve bilgilerini bir sonraki yazıda ele alacağım.
Kalın sağlıkla.
Yorumlar
Kalan Karakter: