Süper Ligden düşüp, klasman indikçe, ülkemizin değişik coğrafi bölgelerini de keşfetmeye başladık..?!
Bu Pazar günü de iç Karadeniz’in şirin ili Tokat’ı gördük ve tanıdık.
Açıkcası; Süper Ligin, neredeyse, İstanbul’un semt ve mahalle takımlarına dönüştüğü günümüzde, Türkiye’nin bilmediğimiz şehir ve kasabalarını futbol sayesinde tanıyor olmak da güzelmiş..
Kış ayının ortasında, bahara selam çakan güzel bir Pazar gününde, nispeten fena olmayan bir zemin üzerinde Anadolu ile futbol kucaklaşması centilmence geçti...
Alt sıralardan kurtulmak ve şampiyon bir markaya karşı iyi olmak arzu ve iştahıyla oyuna başlayan rakip Tokat Belediye Plevnespor takımı 45 dk. boyunca Bursaspor’umuzu bozdu ve organize olmasına izin vermedi...
Biz bu oyunu geçen hafta evimizde Düzcespor’a karşı da görmüştük...
Sezonun ikinci yarısı itibarıyla bu yüksek motivasyonlu direnç oyunlarını daha sık göreceğiz...
Grubun liderine kendi evinde futbol oynatmama motivasyonu ile bilenmiş Düzcespor, bugün, evinde, düşmemek için çırpınan Kırşehir’den 2 gol yedi ve uzatmaların uzatmasında attığı golle ancak 3 puanı kurtarabildi..!
Buna mukabil bizde Bursaspor olarak deplasman şartlarında 3 puanı bir şekilde bularak, en yakın rakibimiz ile aramızdaki 9 puanlık farkı korumuş olduk!
“Bir şekilde” diye yazarak, güzel futbol, göze hoş gelen oyun beklentisi içinde olan, Bursaspor’un vefalı taraftar ve camiasına göz kırpmak istiyorum…!?
Sürekli, bu klasmanların zorluğu, fiziki yapıları, tesis ve sahalarının eksikli , sıkıntılı güncel durumlarını dile getiriyor ve dert yanıyoruz...
Bunların üstüne, krem karamel dozunda, markaya karşı direnme öğretisi içinde bir hafta geçiren rakip oyuncular, beklemediğimiz ve bizleri de şaşırtan, kızdıran, düşündüren futbol direncini sahaya koyunca;
“Bu takım böyle gitmez” moduna giriveriyoruz bir anda…
Müsabakanın 45 dakikalık ilk bölümünde öyle bir baskı ve orta saha direnci ile karşı karşıya geldik ki;
En iyi yapabildiğimiz oyun olan geçişleri bile beceremedik..!?
Topuyla, tüfeğiyle üstümüze yüklenen rakibe karşı, ortaya çıkan geniş alanları dahi kullanamadık..
Bırakın alan kullanıp, geçiş yapmayı;
Yüzümüzü kalelerine doğru döndürtmediler bile...
Amaaa... Fakattt...
Tam üç oyuncuları fazla yüklenme sonucu kendi kendilerine sakatlandılar..
Hele, bir pozisyonda demarke durumda Anıl ile burun buruna gelecek sprinti atan oyuncunun lifi de attı, yüz üstü yığıldı çimlere…
Baskı altındaki savunmamızdan dönen topların kontrolünü ve sevkini yapmasını beklediğimiz merkez ortanın bile bir kakofoni içinde olduğunu gözlemledik..!
İki haftadır yenebilir de yenilebilir de oyunu sahneliyoruz...
Şüphesiz;
Bunda, Bursaspor olarak takım oyunu olgusunu sahaya yansıtma noksanlığımız ile birlikte, rakip takımların da ellerinin armut toplamadığı gerçeğini rahatlıkla ifade etmemiz gerekir..
Haa, şimdi bu durumdan hangi anafikri çıkartmak mümkün olur sizce..?!
Onu da tartışırız daha sonra..!
Müsabakanın ikinci yarısına savunma merkezini daha öne çıkarıp, üçüncü bölgede baskılı oyun ile başladık...
Gerçi, savunma kanatlarının da önde yakalandığı durumlarda arka tarafımızda büyük boşluklar bırakıp, sigortasız kaldık ama,bereket, rakip oyuncular bitirme konusunda şanssız günlerindeydi...
Geçen hafta evimizde oynadığımız Düzcespor müsabakasına karşın, bu defa sahaya daha olumlu bir kadro ile çıktık.
Eren Tunalı-Hamza tercihi doğruydu...
Çünkü;
En azından Sedat gibi bir oyuncu ile başlayıp, devam ettik ki önemli bir faktördü..
Pablo Martin Batalla, Genç statüsünü Eren ile yerine getirince, Sedat’a kadroda yer açılmış oldu..
Sedat, Pazar günü sahanın ne yaptığını bilen, en faydalı oyuncusuydu..
Özellikle, ikinci bölgede sıkışan oyunu lehimize açıp, rahatlatan ve tek top paslar ile rakip baskıyı kırıp, geçişlere imkan tanıyan isimdi...
Kâh oyuna derinlik kazandırdı, kâh kırılma anlarındaki tehlikeleri pozisyon bilgisiyle karşı atağa döndürdü...
Müsabakanın gizli kahramanı Sedat olarak kayda geçti...
Amaaa… Fakattt...
Aleni bir kahraman vardı ki ;
O isim de Musa Çağıran …
Her oyun sonrası Musa’dan bahsetmek artık farz gibi oldu..
35’lik sevgili Musa ;
Bursa şehri ve Bursaspor’daki ikinci baharın ile bizlere de çiçek açmış dal tazeliği sunuyorsun ..!
Candan, gönülden, istekli, samimi…
İyi ki varsın..
İyi ki gelmişsin..
Yazıyı noktalamadan önce;
Bora’da kan kaybı var.. Sezonun ilk yarısı, kulübeden gelip, katkısını hissettiren Bora gitmiş, yerine, takım oyununa katılmayıp, yardımlaşmasız, bireysel davranıp, kahraman olma yoluna giden bir Bora gelmiş…!?
Tahir Babaoğlu’nun,sanırım daha çok yolu ve zamana ihtiyacı var?!
Koşu bile atacak takati yok gibi...
Bu zaman ve yolu Bursa’da bulabilir mi ? Belirsiz şimdilik!
Muhammet’in de durumu ortada olduğuna göre, Mücahit yalnız başına kalmayacak sanırım…?!
Son tahlilde ;
Bu lig bu şartlar altında öyle veya böyle bitecek..
9 puanlık farkın verdiği güven dışında ;
Zaten var olduğunu bildiğimiz ve gördüğümüz mücadele ile samimiyet ve inancın, her hafta değişen rakipler düzeyinde tutulmasını sağlayalım, yeter..
Evettt
Ben de, siz de, hepimiz de göze hoş gelen iyi futbol beklentisi içindeyiz..
Lakin ;
Şimdilik, sonuç odaklı oyunların ve liderliğin keyfini çıkarıp, durumun hazzını yaşayalım derim...
Sokmayın kendinizi cendere içine..
Bu işin sonunda şampiyonluk mu var?
O da biziz işte...
Yorumlar
Kalan Karakter: