21 Ağustos’un üzerinden bugün tam 25 gün geçti.
Narin, doğduğu evde en yakınları tarafından katledilmeseydi çocukluğunu yaşayacak, okuluna gidecek ve arkadaşlarıyla oyunlar oynayacaktı.
Olmadı.
Organize olmuş karanlık zihniyetler Narin çocuğun yaşam hakkını acımasızca elinden aldı.
Diyarbakır’da kayıp süsü verildikten 19 gün sonra, minik bedeni çuval içinde bulunan Narin çocuğun katledilmesine duyduğumuz acı ve isyan içinde yaşıyoruz günlerdir.
Çocuk ve çuval kelimelerini aynı cümle içinde tekrarlamak zorunda kalışlarımızın verdiği utanç ve azabın ağırlığı günden güne büyütüyor öfkemizi.
Narin katledilen çocuklarımızdan yalnızca bir tanesi.
Ve Narin olayına kadar, Ağrı’daki Leyla’ yı, Ankara’daki Eylül’ü, Mersin’deki Müslüme’yi ve daha yüzlerce katledilen çocuğumuzun başına gelenleri çoktan silmişti hafızamız ne yazık ki...
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” düşüncesinin memleketi nasıl da yangın yerine çevirdiği gerçeği ile yüzleştik.
Zayıf hafızamızın bedelini bir kez daha çocuklara ödettik.
Kilis’te bir parka, Narin çocuğumuzun adı verildi.
Bence Bursa’da da yolcu yoğunluğu en yüksek metro istasyonlarından birine Narin’in adı verilmeli.
Her gün yüzlerce kez çocuğumuzun ismi anons edilmeli.
Edilsin ki; çocuklara yönelik şiddetin caydırıcı olmayan kanunlardan cesaret bulduğunu,
“Küçüğün rızası var”, “Bir kereden bir şey olmaz” söylemlerinin, çocuğa yönelik istismarın önünü açtığını,
Türkiye’nin ensest ve pedofili vakalarını UNUTAMAYALIM.
Alışmayalım, kanıksamayalım.
Boğazımızdaki bu düğümü bu kez yumuşatamayalım.
Bir çocuğumuzun saçının teline dahi zarar gelmemesi için topyekün mücadele edebilmeye olan inancımızı koruyalım...
Yorumlar
Kalan Karakter: