Geçtiğimiz günlerde rutin kontrollerimi yaptırmak üzere her zaman gittiğim güzellik merkezinin kapısını çaldım.
İsim vermeyeceğim ama sektörün bilinen güzellik merkezlerinden biri olan bu kurum; hem işini iyi yapan uzman kadrosuyla, hem de güler yüzlü ve samimiyetleriyle, profesyonel cilt bakımı, dolgu ve botoks gibi uygulamaları tercih eden insanların düzenli olarak ziyaret ettikleri yerlerden biri olduğunu söylemekte de bir sakınca görmüyorum.
İhtiyaç duyduğum bakımı yaptırdıktan sonra, hangi yaş gruplarının özellikle dolgu ve botoks uygulamalarını tercih ettiğini güzellik uzmanına sordum.
Aldığım cevap şaşırtmadı, az çok tahmin ediyordum.
Yirmi ve kırk yaş arası kadınların daha çok tercih ettiğini söyledi hanımefendi.
“Erkekler de geliyor mu” diye sorduğumda, beyefendilerin de artık tercih ettiğini, onların yaş ortalamalarının da, otuz ile kırk beş yaş arası olduğunu öğrendim.
Güzellik kavramı tamamen görecelidir. Kadın ya da erkek olsun fark etmeksizin, reşit; işinde gücünde, aklı başında olan insanların aldığı kararlar hiç akıl sır erdiremem kimi niye ilgilendirir de, sohbetlerde alay konusu edilir…
Fakat estetik algısına yönelik sürdürdüğümüz sohbetimizin rengi de, tam da bu noktadan sonra değişti.
“Bizi asıl üzen, yaşlarını gizleyerek kurumumuzdan hizmet almak isteyen genç kızlar oluyor” dedi güzellik uzmanı olan hanımefendi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Boylu poslu fidan gibi upuzun kızlar geliyor. Yaptıkları makyajın da etkisiyle yirmili yaşlarda olduğunu düşünüyorsunuz. Geçenlerde dolgu yaptırmak için kurumumuza gelen genç kızın 14 yaşında olduğunu, liseye gittiğini ağzından kaçırdıktan sonra öğrenmiş bulundum. Hemen kimliğini istedim, vermek istemedi. Israrcı olunca söylemek zorunda kaldı. Parayı da annesinin altınlarını gizlice bozdurarak getirmiş. 13 yaşında olduğunu son anda anladığımız çocuklar oldu. Geri gönderiyoruz, tabi ki kabul etmiyoruz. Bir kız çocuğu annesi olarak bu duruma çok üzülüyorum.”
Bu çocukların neden estetik tuzağına düştüğünü sordum bu kez güzellik uzmanına, o da kendi alanında tespit ettiği durumu şöyle anlattı:
“İki sebep var ana etken olarak; birincisi geri kalmamak, ikincisi kabul görmek… En büyük beklentileri de kendi yaş gruplarında popüler olan tanımlara uymak. ‘Hype olmak’ deniyor sanırım. Bunu yaptırabilme erginliğine eriştiklerini zannedip, akranlarına göre kendilerini daha büyük, daha gelişmiş, utanarak söylüyorum ama ne yazık ki daha dişi olarak görünmek istiyorlar ve aileleri, çocuklarının içinde bulunduğu bu tehlikenin farkında bile değil!”
Bir başka önemli etkenin de sosyal medyanın yönlendirici gücü olduğunu söyledi uzman ve “Kurumumuza danışan kızlardan edindiğimiz izlenime göre, sosyal medyada beğenilmek ve kabul görmek onlar için çok değerli.” ifadelerini kullandı.
Bu çocukların aileleri ile iletişime geçseydiniz ne söylerdiniz diye sordum son olarak ve şu yanıtı aldım.
“Aile faktörü her şeyin başlangıç noktası. Kız çocukları aile içinde yaşadığı sevgi ve ilgi eksikliğini bu şekilde doldurmaya çalışıyor zaten. Lütfen çocuklarınıza iltifat edin. Sevin, saçlarını okşayın. Sevilen, ilgiyle büyütülen çocuklar değil, sevgisiz ve yalnız olan on üç yaşındaki çocuklar geliyor buraya…”
“Toplumun dayattığı güzellik algısından çocuklarımızı psikolojik olarak nasıl koruyacağız” sorusunun cevabına da, bir sonraki yazımda uzman psikolog önerileriyle ayrıntılı bir şekilde yer vereceğim…
Yorumlar
Kalan Karakter: