Hakikatin ortaya çıkmasının, olayların şeffaflık ve tarafsızlık ilkesiyle tartışılmasının, haksızlık ve hukuksuzluklar karşısında, çoğu zaman adaletin bile yerini bulmasının yolu şüphesiz basın özgürlüğünden geçer.
Hiçbir etki ve baskı altında kalmadan gerçeğin izini sürmek; dil, din, mezhep, cinsel kimlik ve siyaset ayrımı gözetmeksizin karanlığı aydınlatabilmek,
Sistemi, devleti, illegal hadiseleri eleştirirken daima toplumun yararına yönelik emek vermek ise, her şeyden önce “fikri ve vicdanı hür kalemler” ister.
Basının rolü bu kadar önemliyken, basın emekçisine biçilen değere bu manidar günde (!) bir pencere açmak istedim.
Uzun süredir karamsar bir tablonun hakim olduğu yerel medyamızda, basının geldiği noktayı basın emekçilerine sordum.
Aralarında mesleğin duayenleri de var, genç gazeteciler de…
Bakın yerel basınımızın emekçileri bursa medyasıyla ilgili neler söyledi.
Olay Gazetesi Başyazarı Ahmet Emin Yılmaz tek cümlelik bir açıklamasıyla, Türkiye’nin Bab-ı Ali’si olarak anılan Bursa'da medyanın ayakta durma mücadelesi verdiğini ifade etti.
Bursa Hakimiyet Başyazarı Namık Göz ise sıkıntıların sadece Bursa'da yaşanmadığına dikkat çekerek, temel sorunların Türkiye’de ve dünyada dijital teknolojinin gelişmesi ve uluslararası sosyal medya platformlarından kaynaklı olduğunu söyledi.
Mesleğe uzun yıllar hizmet etmiş olanların bile asgari ücretle çalışır hale geldiğini belirten Namık Göz, bu durumun önümüzdeki yıllarda düzelme ihtimalinin de görünmediğini dile getirdi.
Gazeteci Onuralp Özalp’in söylediklerini ise olduğu gibi aktarıyorum:
“Üzerinden 3 yıl gibi bir zaman geçti. Yazılarımdan rahatsız olan bir belediyenin basın sorumlusu, çalıştığım kuruma ve yakın çevresine "Onuralp Özalp 'in kalemini elinden almayan basın kurumlarıyla biz belediye olarak çalışmayacağız" deme cüretini gösterdi. En büyük şahidim de Enver Akasoy’dur. Ama, boyun eğmedik.”
Onuralp Özalp son olarak, “Vurulduk Seçil biz, daha ötesi var mı? Silahlı saldırıya uğradı benim son çalıştığım kurumun genel yayın müdürü” şeklinde yorumladı Bursa basınının geldiği noktayı.
Daha önce ajans haberciliği yapan ve şimdi kendi kurduğu internet sitesinde mesleğini sürdüren Uğur Ulu da, bu mesleğin liyakatsiz kişilerce icra edilişinin en büyük sorunların başında geldiğini söyledi. Para karşılığında, gazetecilikle ilgisi olmayan kişilerce tehditle, şantajla sözde haber yapıldığını ifade eden Uğur Ulu, eğitimin ve liyakatin çok önemli olduğunu dile getirdi.
Buraya kadar aktardıklarım kendilerinden izin alarak, isimlerini paylaştığım gazetecilerin yorumlarıydı. Bu noktadan sonra birçoğumuzun dostu, arkadaşı olan, yerel basın emekçilerinin yorumlarını aktaracağım.
Yerel basında bir erkek gazeteci:
“Bursa basını ne yazık ki, kendi menfaatini düşünenlerin arka bahçesi oldu."
Bir kadın gazeteci:
“Sürekli ay sonunu nasıl getireceğini düşünen bir gazeteciden -ki bu iş tamamen zihin berraklığı da gerektirir- taşı gediğine oturtacak bir haber beklemek hayal olur.”
Erkek gazeteci:
“Benim açımdan en büyük sorun can güvenliği.”
Ajansta çalışan kadın gazeteci:
“Bursa medyası, yanlış yönetim politikaları ve medya yöneticileri ile idarecilerinin, dik duruş gösterememesi nedeniyle, metropol ile taşra arasına sıkışmış bir halde kamu hizmeti vermeye çalışıyor. Hal böyle olunca, gazetecilik mesleğinin saygınlığı da doğal olarak hiçe sayılıyor.”
Erkek gazeteci:
“Meslekte devamlılık yok. Her gün yeni insanlar geliyor, gidiyor…Nereye gidiyor bu insanlar, neden bir yerde kalıcı olamıyorlar?"
Yerel bir gazetede çalışan kadın gazeteci:
“Küçük bir azınlığın erkek egemen dünyasında var olma mücadelesi…Kendi gelir akışını var edememiş kurumların para akışına göre şekillendirmeye çalıştığı bir noktada devrilmeden, yamulmadan durabilme çabası…Bir de çok iyi olunca görmezden gelinerek yapılan mobbing var…”
Bir başka kadın gazeteci:
“Tek kelime ile özetlemek gerekirse kibir! Asgari ücrete çalışıyor insanlar ve her iş yaptırılmaya çalışılıyor. Sadece belli başlı kişiler varmış gibi algı yaratılıyor. Bir haber hazırlarken ben kaynağını bulmak için uğraşıyorum ama ilişki ağıyla birilerinin elinin altına geliyor ve haber vasfı taşımayan yazılarla gazeteci oluyorlar."
Ve daha niceleri…
Liste o kadar uzun ki, okuyucuyu sıkmamak adına basın emekçilerinin genel yorumunu özetleyerek anlatmak istiyorum.
Birçoğunun ortak derdi, kurum içinde yapılan haksızlıklar ve asgari ücret karşılığında beklenen yoğun iş yükümlülükleri…
Pek çok basın emekçisinin hala bir basın kartı yok. Verilen emekler gün geliyor bir çırpıda göz ardı ediliyor.
Ve ne hazindir ki bazı kurumların değil istihdam sağlayan gazete statüsünde olmaları, üniversite mezunu genç gazetecilerin haksızlıklar karşısında mesleklerine küstürülerek, kaçarak uzaklaşmalarına sebep olan işletmeler oldular adeta.
Ve son tahlilde ne yazık ki, her şeyden şikayet eden, eğri duranı düzeltmeyen, mesleki niteliği yükseltmek için çaba göstermeyen bir kitle haline gelindi.
Derinleşen sorunlara çözüm bulunmadığı takdirde; gerçekleri nesnel bir şekilde aktaracak, şeffaflık ve tarafsızlık ilkelerine uyacak, karanlıkta kalacak meseleleri aydınlığa kavuşturacak gazeteci ne yazık ki kalmayacak!
Neyse ki bizim konumuz bu değil!
Konumuz bayram havasında geçecek basın kahvaltısı etkinlikleri…
Hep bir ağızdan ne diyecektik bugün sahi?
24 Temmuz Basın Özgürlüğü için Mücadele Günümüz kutlu olsun!
Yorumlar
Kalan Karakter: