“Vahşi hayat ve vahşi kadın. İkisi de soyu tükenmekte olan türler. Zaman içinde kadına özgü içgüdüsel doğanın yağmalandığına, bastırıldığına ve ezildiğine tanık olduk… Tarih boyunca vahşi kadının ruhsal toprakları yağmalanıp yakılmış, buldozerlerle düzlenmiş ve başkalarını memnun etmek üzere doğal döngüleri, doğal olmayan ritimlerle büründürülmüştür.”
‘Kurtlarla Koşan Kadınlar’ kitabının ilk bölümü yukarıda alıntıladığım paragrafla başlar.
Kitabı okumayan ya da hiç duymayanlarımız için ifade etmek isterim ki, paragraftaki ‘vahşi’ sözcüğü denetimden yoksun anlamında ya da günümüzdeki küçükseyici tonuyla kullanılmamıştır. Kitapta da belirtildiği gibi kadınların yaratılışının doğal halini, doğuştan gelen bir bütünlüğünü, sağlıklı sınırlarını temsil eder.
* * *
Çocukken hayatın provasını önce oyuncaklarla yaparız.
Erkek çocuklara araba, oyuncak tabanca, tüfek gibi hediyeler alınırken; kız çocuklarının payına ise bebekler, tabak çanaklar, oyuncak tencereler düşer…
Erkek çocuklar, kendilerine armağan edilen arabalarıyla sokakları keşfe çıkar, ellerindeki oyuncak tabancalarıyla pusu kurup hayallerindeki düşmanlarla savaşırken; kız çocukları ise oyuncak mutfak malzemeleriyle, saatlerce yemek pişirir, bebeği ile ilgilenir, kendisinden başka herkesi memnun etmek uğruna çabaladığı bir yaşamı prova eder…
Bir de üzerine, kulağına fısıldanan Rapunzel, Pamuk Prenses, Uyuyan Güzel masallarıyla mışıl mışıl uyur.
Uyutulur…
“Evinin kadını, çocuklarının anası” sloganları arasında “fedakar anne, kutsal aile” etiketleri ile büyüyen kız çocukları, yetişkin birey olduklarında ise bu kez de siyasal iktidarın baskısıyla yüzleşir.
“Kadının iş hayatındaki konumu, onun anneliğini asla geriye atmamalıdır. Çalışıyorum diye annelikten imtina eden bir kadın aslında kadınlığını inkar ediyor demektir. Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın, iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun, özgünlüğünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır, eksiktir, yarımdır.” ya da “Annelere tavsiyemiz annelik kariyeri dışında asla başka bir kariyeri merkeze almamalarıdır.” gibi söylemlerle kadınlar eve, mutfağa ve genç nüfus için üç çocuk mottosuyla yatak odalarına mahkum edilmek istenir.
Bir de tüm bunların yanında toplumsal hayatın içinde mükemmel olması istenir kadından.
İşinde iyi olmak zorundasın.
Eli yüzü düzgün, bakımlı, güzel olmak zorundasın.
Kilolu musun hemen vermelisin, çok mu zayıfsın, “Bu ne böyle çırpı gibi!” azıcık kilo almalısın.
Evli misin? Evini temiz tutmak zorundasın. Çamaşırını, süpürgeni zamanında yapmalısın. Bütün evin yükünü sen sırtlanmalısın. “Yuvayı dişi kuş yapar hiç unutmamalısın!”
İyi bir aşçı olmak zorundasın. Tavuğun sosu fazla mı gelmiş, tuzu az mı olmuş, dikkat et canım tarifine. Gerekirse kayınvalidenden ders almalısın!
Bekar mısın? 30’u da geçtiysen vah vah evde kalmışsın.
Çocuğun mu var, e tabi yakından alakadar olmalısın. Kişisel, eğitim, kültür sanat ne gerekiyorsa sen koşturmalısın. Aman çok fazla da arayı açma, hemen ikinci çocuk için kolları sıvamalısın…
* * *
Bu yıl Bursa’da 8 Mart etkinlikleri geniş bir alana yayılarak gerçekleşecek.
“Düşlediğimiz dünyayı birlikte kuracağız” mottosuyla; Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bursa Kent Konseyi Kadın Meclisi, Osmangazi Kent Konseyi Kadın Meclisi ve Nilüfer Kent Konseyi Kadın Meclisi iş birliği ile kadınlar seslerini daha etkili bir yöntemle duyuracaklar.
Açık mikrofon, mesaj duvarı, kuyu etkinliği, ateş çemberi gibi etkinliklerle kadınlar duygularını, düşüncelerini, şikayetlerini ve taleplerini özgürce anlatabilecekler.
“Öyleyse çıkın, her neredeyseniz dışarı çıkın. Derin ayak izleri bırakın. Çünkü bunu yapabilirsiniz. “Hilal Ayısı’ndaki yanılsamaları anlamayı öğrenen cesur ve sabırlı kadın olun. Küçük Kibritçi Kız gibi yanan kibritlere ve fantazilere aldanmayın…”
‘Kurtlarla Koşan Kadınlar’ kitabında özünü, gücünü, ışığını, kısacası yaşama geliş amacını tekrar hatırlayan kadın için şöyle bir cümle de geçiyor.
“Kadınlar onu yitirip tekrar buldular mı, ne pahasına olursa olsun korumaya çalışırlar. Tekrar ele geçirince onu korumak için çok çetin savaşlara girerler. Çünkü onunla birlikte (vahşi doğaları) yaratıcı hayatları çiçek açar; ilişkileri anlam, derinlik ve sağlık kazanır. Cinsellik, yaratıcılık, iş ve oyun döngüleri yeniden kurulur. Artık başkalarının yıkıcılıklarına hedef olmazlar; doğanın büyüyüp serpilme yasaları nezdinde eşit haklara sahiptirler. Artık gün sonu yorgunlarının sebebi çok küçük bir zihinsel alanda, iş ya da insan ilişkilerinde kısılıp kalmaları değil, doyurucu çalışma ve çabalardır.”
Hadi tut elimi kız kardeşim, birbirimizden güç, cesaret ve ilham alarak, birlikte parlamayı başarabiliriz biz…
8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun!
Yorumlar 1
Kalan Karakter: