Çok cepheli siyasi ve askeri bir Kurtuluş Savaşı mücadelesinden sonra tam bağımsız ve özgür bir devlet hedefiyle Cumhuriyet’i kuran Atatürk, kadın hakları konusunda attığı öncü adımlarla da dünyaya örnek oldu.
Kadınlarını geride bırakan toplumun geride kalacağını, yeryüzündeki her şeyin kadının eseri olduğunu söyleyerek, Türk kadınının daima yükselmesi gerektiğini düşünen Atatürk, kadın hakları konusunda geçekleştirdiği ilke ve devrimlerini adım adım, sistematik bir şekilde, toplumu da bu duruma hazırlayarak uyguladı.
Dün 90. yıl dönümünü andık. Bildiğiniz üzere 5 Aralık 1934 yılında gerçekleşen anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı.
1935 genel seçimlerinde ise kadınlar, mecliste yerini aldı.
Ve bu hak, Avrupa’nın birçok ülkesinden önce Türk kadınına tanındı.
Aslında bu devrimin ayak sesleri 4 Ekim 1926 yılında yürürlüğe giren Türk Kanunu Medenisi ile başladı.
Kadınlar, ailede eşitliğin sağlanması, tek eşle evlilik esası, istedikleri mesleğe girebilme hakkı, miras ve boşanma konularında eşitliğinin sağlanması gibi kararlarla birlikte hukuki olarak özgürlüğe ve eşitliğe kavuştu.
Hukukçu Müjde Kaya ile 5 Aralık 1934 yılı özelinde gerçekleştirdiğimiz programda, kadınların günümüzde verdiği toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesini de masaya yatırdık.
Kaya, her ne kadar 1934 yılında seçme ve seçilme hakkına kavuşulsa da, bugün kadınların meclisteki temsiliyet oranın yalnızca yüzde 17 olduğunu söyledi.
Milletvekili seçilme süreçlerinde bir kadın kotasının olmadığını ve bu durumun tamamen siyasi partilerin inisiyatifinde olduğunu vurgulayan Kaya, “Ataerkil bir topluma sahibiz. Her ne kadar toplumsal cinsiyet eşitliğine dair eğitimler verilip, bu konuda farkındalık çalışmaları yapılsa da, burada önemli olan unsur, toplumsal direncin kırılabilmesi ve bu zihniyetten çıkılması” ifadelerini kullandı.
Kadınların Türkiye’de cam tavan sendromuyla da mücadele ettiğini belirten Hukukçu Kaya, kadınların iş hayatında ne kadar iyi çalışıyor olsalar da, bir türlü üst pozisyonlara geçemediklerini, görünmez bariyerlerle karşılaştıklarını söyledi.
Özetlemek gerekirse, kadınlar bugün, eşit işe bile eşit ücretin verilmediği, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmadığı, kazanılmış haklarının hayata geçirilemediği ve her geçen gün artan şiddet ortamında, var olma savaşı veriyor.
Kadının günümüzde mücadele etmek zorunda olduğu sorunlara baktığımızda, kuşkusuz Atatürk’ün 90 yıl önce toplumda hedeflediği kadın rolünün bu olmadığını söyleyebiliriz.
Fakat her şeye rağmen, tüm kazanımların bir emek sonucu oluştuğunu, örgütlü mücadelenin çoğu zaman kazandırdığının da unutulmaması gerekiyor.
Şiddetin artık çocuklarımıza ulaştığı bir dünyada, kötülüğe karşı örgütlenme zamanı geldi de geçiyor!
Yorumlar
Kalan Karakter: