Yılın son günü yani 31 Aralık’ta başıma gelen bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Okuldan çıkınca servisle eve gelen kızımı cadde üzerinde beklerken, üstü başı toz toprak içinde, kucağında minicik bir bebekle dilenen Suriyeli sığınmacı gördüm.
Buz gibi soğukta bebeğin hayatını tehlikeye atarak dilenen adamı gözlerimle takip ederken, bir taraftan “Polise mi şikayet etmeliyim, yoksa başka bir yere mi başvurmalıyım” diye düşündüğüm sırada, adamın dikkatini çekmiş olmalıyım ki yanıma yaklaştı...
O sırada birazdan servisten inecek kızımın ve kendi canımın ne derece güvende olduğunun sorgusuyla ve tedirgin bir vaziyet haliyle birkaç adım geri çekildim!
Çat pat konuştuğu Türkçesiyle bebeğinin günlerdir pasta yiyemediğini söyledi ve bir pastanın fiyatının ne kadar olduğunu sorarak yardım istedi.
Çantamdan çıkarıp verdim. Dualar etti.
Eli yaralı ve sargılıydı. Ayakkabısı yoktu, çorapsızdı.
Çocuğu üşüteceğini, daha fazla dışarıda beklememesi gerektiğini söyledim.
Evde bir çocuğu daha olduğunu ama o çocuğun engelli olduğunu, annelerinin öldüğünü, çadırda (Soğanlı Mahallesi’nde) yengesi ile birlikte yaşadığını dile getirdi.
Ölen eşinden bahsettiği sırada yanımızdan geçen bir adam ve kadın kendisine 20 TL para vermek istedi.
Paraya baktı fakat almadı.
“Neden almadın, sana yardım etmek istediler” diye sorduğumda ise “Ölmüş eşime küfür etti onlar” şeklinde yanıt verdi.
Oysaki o esnada ben küfür edildiğine şahit olmadım...
Benim onunla olan sohbetimden cesaret bulmuş olacak ki, “Abla sen iyi bir insana benziyorsun, ne olur bana yardım et” dedi.
Kucağındaki çocuğa duyduğum derin hüzünle bir miktar daha para verdim.
Biraz düşündü ama aldı.
Kıyafet, erzak, çocuklar için yapabileceğim bir şey olursa beni araması gerektiğini söyleyerek telefonumu yazıp verdim.
Ağlamaya başladı ve “Abla ben Suriye’ye, memleketime gitmek istiyorum, ne olur bana daha çok para ver, istersen çocuğum senin olsun. Çocuğu sana veririm” dedi.
“Parayla çocuğunu bana mı vereceksin, nasıl kıyacaksın?” diye sorarken o anda adamı mutlaka ihbar etmem gerektiğini anlayarak, UCİM Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği Türkiye Hukuk Koordinatörü Avukat Mine Rana Kahramanoğlu’nu aradım.
Mine Hanım bana, hiç ama hiç vakit kaybetmeden, çok acil bir şekilde, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Çağrı Merkezi ALO 183’ü arayarak iletişime geçmem gerektiğini söyledi.
Derhal adamın fotoğrafını çektim ve bakanlığın Şiddetle Mücadele WhatsApp İhbar Hattı'na yazarak çektiğim fotoğrafı gönderdim.
Aynı dakika içinde bakanlıktan dönüş sağlandı ve benden görüşme kaydı oluşturabilmeleri için; ad, soy ad, TC kimlik numarası, il, ilçe ve doğum yılı bilgilerim gün,ay, yıl olacak şeklinde belirtmem istendi.
İstenilen bilgileri hemen gönderdim.
Bir sonraki adımda ise çocuğun bulunduğu açık adres bilgisini paylaşmam istendi.
Net bir şekilde ifade ettim fakat adam yer bildirimi yaptığım yerden ayrılmak ve gözden kaybolmak üzereydi...
Dilendirilme vakalarıyla ilgili Bakanlığın anlık olarak işlem yapabilmesi için, mağdur edilen çocuklar yetkililer gelene kadar belirtilen yerde ise harekete geçilebildiğini öğrenmiş bulundum.
Adam ve çocuk çoktan gözden kaybolmuştu.
Ve başıma gelen bu olay, hepi topu 5-6 dakika içinde olup bitmişti.
Kısacası çocukla dilenen birini görürseniz hiç vakit kaybetmeden hemen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Alo 183 Şiddetle Mücadele WhatsApp İhbar Hattı ve polisle iletişim kurun.
Fotoğraf çekin ve açık adres belirtin.
İhbar süresi boyunca saniyeler ve yer bildirimi kritik önem taşıyor.
Çocukların zarar görmeyeceği bir yıl olması umuduyla...
Yorumlar
Kalan Karakter: