Seyirci yasaklı ilk iç saha maçında 85.dakikaya gelinirken, yazıya atacağım başlığı kararlaştırmıştım.
Tatsız tuzsuz, ama 1 puan, demiştim.
Demez olaydım !.
Nereden bilirdim ki, ceza sahası içine gelen bir yüksek topta, Deniz'in gereksiz çıkarak, top yerine havayı tutacağını?
Bu maçı izlemeyenlere, Ankaraspor'un nasıl 3 puan alıp, evine mesut ve şen döndüğünü anlatamayız.
Oyunun tamamen kontrolümüzde olduğu ilk yarının, pozisyon üreten ve topu kullanan tarafın Bursaspor olduğunu, gol olması muhtemel iki net pozisyonun heba edilmesi ...
Cenk Şahin'in ve Furkan Emre'nin, biri ilk yarı başı, biri ilk yarı sonu sakatlanıp, çıkmaları ..
Merkez orta saha Kubilay'ın sol stopere geçirilip, yerine Emre Tepegöz'ün sokulması ..
Vs. Vs. Vs. ..
Taraftarın büyük itici güç ve motivasyon kaynağı olduğunu şüphesiz sağır sultan bile biliyor.
Ee tamam ama;
Bu kadar da değil arkadaş!
Tatsız, tuzsuz, hazırlık maçı kıvamı durumunda oynayacak takım mıyız, biz?
Oyunu, müsabakanın tamamı göz altında bulundurarak, yüzde 60 gibi bir oran ile kontrol altında tuttuğumuzu varsaysak bile; sonucun hüsran ile tamamlanması kabul edilemez !
Pamuk gibi, lokum gibi, bir puana eyvallah diyecek bir rakip bulmuşsun; tokatlayacaksın arkadaş!
Taraftar olmuş, olmamış, sorumluluk bilinciyle o lokum gibi takımı yiyeceksiniz.
Neyinize güveniyor da, böyle rahat olabiliyorsunuz?
Klasman düşmeme mücadelesi veren bir şehrin takımının oyuncularısınız siz!
Üst düzey mücadele, üst düzey istek, üst düzey sorumluluk bilinci, şunun şurasında sezon bitimine bir çeyrek kala, sizin karakteriniz olarak üstünüze yapışmalı.
Yapışmalı ki; taraftarsızlık açığını ancak böyle kapatalım.
Bugün bu sahada, Amed'e gösterdiğiniz reaksiyonun dörtte birini göstermiş olsaydınız, 3 puan hanemizdeydi.
Açıkçası, kötü oynadınız falan da demiyorum. Sadece, oynadınız ve mücadele ettiniz, demek istiyorum.
Oysa, istemeniz ve kaliteli mücadele etmeniz, rakibi yenmeniz, soluk aldırmamanız gerekliliği üzerinde duruyorum.
Üstelik salt bu maç için değil, kalan tüm maçlara işaret etmek adına, halleniyorum.
Seyretmeyenler için, vallahi bu maçın rakibe 3 puan yazması, hem inanılır hem de kabul edilebilir, değil!
40 bin küsür taraftarla Amed'ten aldığınız 3 puan, bu günkü şaşılası verilen maçla müzelik oldu.
O Türkiye gündemine oturtulan maçın üç puanını, bugün niye taçlandırmayalım da; lokum gibi bir rakibe hediye edelim?
Teknik kadro, yönetim, her kimse; bu çocuklara işin ciddiyetini aşılayıp, yapılacak en üst motivasyonu her maç için sağlayın.
İyi oynayıp, oyunu kontrol edene değil; azgınlar gibi isteyip, mücadele eden ve gol atana 3 puan yazılıyor.
Siz de bunu kafalara yazın.
Şartlar her ne olursa olsun, rakipten daha çok istediğini sahaya yansıtamazsan; bugün olduğu gibi, kim vurduya kurban gidip; ne olduğunu bile anlamazsın!.
Birkaç küçük ayrıntı ile yazının müsabaka ile ilgili tarafını kapatayım.
Ertuğrul, yandan gelen toplara ayak ile müdahalelerin köşe atışına dönüşürken; yüksek toplardaki kafa topu müdahalen ise, yanlara değil, merkeze, rakibe doğru gidiyor.
Deniz'e nazar mı değdirdik?
Özer, sanırım 20 dakikanın üstüne çıkacak kıvama gelmedi.
Ve...
Bu takımın yöneti, teknik adamlar ve oyuncu gurubu;
Özellikle, taraftar yoksunluğu baz alınarak; durumun ciddiyetinin önemine vakıf olunuz.
Deprem felaketi sonrası, oynadığınız maçların tamamında, bizlere daha olgun, daha bilinçli, daha oturmuş, daha planlı bir görüntü sergilediniz.
Bunun devam edeceğinden şüphem yok.
Ancak!
Daima, rakipten bi fazla isteyen, bi fazla ısıran, bi fazla koparan olmak kaydıyla.
Yoksa, serseri, seken bir kurşuna hedef olup, bu günkü gibi kahrolmak, kaçınılmaz olur!
Bursa'da oynanacak Hırvatistan milli maçımız ile ilgili kısa bir yazımı, duygu ve düşüncelerimi hafta içi yazacağım.
Yorumlar
Kalan Karakter: