Güzel bir gün, güzel bir saha ve her zamankinden daha güzel bir taraftar topluluğu...
Lig Beyaz Grup 18. hafta müsabakasında, Bursaspor ile Diyarbekirspor arasındaki oyun güzel başladı ve iyi devam etti.
Müsabaka öncesi Bursaspor yönetim kanadının yapmış olduğu sağduyulu açıklamalar da olumlu bir şekilde yerindeydi.
Taa ki 80. dakikaya doğru gelene kadar...
Önce, oyun ile ilgili bazı değerlendirmelerde bulunup, 80. dakikaya öyle geri dönüş yapayım.
Ki seyredemeyen Bursaspor sevdalıları da bir fikir edinebilsin.
Öncelikle, 90+ dakika içerisinde yazıma koyacağım başlığı tam üç kere değiştirdiğimi belirterek ve başlıkları zikrederek başlayayım.
1- Plan iyi, uygulama kötü
2- Yenilmeyi hak etmedik
3- Sadece mücadele yetmiyor.
Dördüncü başlık ise, "Oyuncu provoke ederse" ...
Şimdi, gelin oyunun içine birlikte girelim.
Oyuna, Ertuğrul-Yiğit merkez savunmada, Yusuf-E.Tepegöz merkez orta sahada, önlerinde Ömer Turan ve onun önünde Çağatay ile başlayan Murat hoca; savunma kanatlarına Hamza'yı sağ, Ozan İsmail'i sol olarak düşünmüş.
Hamza'nın önüne Berat'ı, Ozan İsmail'in önüne Bilal'i koyarak, kanat savunucularına hızlı ve kuvvetli iki isimle yardımcı olmayı düşünmüş.
İyi de düşünmüşler... Ama, Berat sağ tarafta Hamza'yı müthiş desteklerken ve koridoru kilitlerken; aynı şey sol tarafta hayat bulamadı.
Ozan İsmail kötünün kötüsü bir performans sergilerken, Bilâl ise idare etti."
Aslında, 25. dakikadaki yediğimiz gole gelene kadar iyiydik..
Sahaya iyi yayılıp, pas oyununu da fena yapmadığımızı söyleyebilirim.
Bu zaman dahilinde net bir gol kaçırıp, iki serbest atış kullandığımızı, oyunu kontrol ettiğimizi söylemek mümkün.
Gelin görün ki, yine sol tarafımızdan gelen bir atakta, ceza sahası dışına paralel çıkarılan topa yapılan sert bir vuruşla golü yedik.
Rakibin kalemize ilk ciddi gelişinde, ceza sahasının hemen önünde, adam vuracak, top kaleyi bulacak, fena da yere gitmeyerek gol olacak...
Gol, Güneş gören Kuzey kaleye oldu. Kuvvetle muhtemel Deniz topu iyi takip edemedi. Çıkarabileceği bir toptu.
İşte, işin ayarı o zaman kaçtı...
Oysa, oyunun gelişmesi yönünden bakınca, bugün 3 puan çıkarabiliriz hissi hakim olmuştu.
Ancak, Süper Lig deneyimli oyuncularının olduğu Diyarbekirspor kadrosu morallenip, rahatlayınca, oyunun da içine aktif olarak girmeye ve ağırlık yapmaya başladılar.
Özellikle, Eskişehir ve Kayserispor'dan bildiğimiz Hasan Hüseyin Acar takımını bir maestro gibi yönetti. Oynadı, oynattı...
Her haliyle, bu klasmanın oyuncusu olmadığını gözümüze soktu adeta...
Eski oyuncumuz İsmail Konuk da savunma merkezinde hatasız oynadı.
Üretken, yaratıcı bir oyuncun varsa eğer; o sadece bir oyuncu olmaktan çıkıp, daha fazlası bir durum haline gelebiliyor...
Klasmanın orta sıralarında olup, futbol oyununun temel gereklerini yerine getiren, haddini bilerek oynayan bir takımda, yaratıcı oyuncu tipi fark yaratıp, sonuca gitmede etken oluyor.
Diyarbakırspor ve Hasan Hüseyin gibi.
Ya da, yakın zamanlarda, şerefli mazimizdeki Pablo Batalla gibi...
Müsabakanın ikinci yarısına üç oyuncu değişikliği ile başladık.
Merkez orta sahada Yusuf'un yerine oyuna giren Barış Dalkıran, takıma hareketlilik ve üretkenlik getirdi.
Yanında oynayan Emre Tepegöz de yorulana kadar her şeyini verdi, iyi mücadele etti.
İlk yarının kötüsü Ozan İsmail çıkmış, Bilâl savunmaya gelmişti. Önüne de Mustafa Genç.
Ömer Turan'ın yerine giren Enes ofansın en ucundaki isim olurken; bu defa Çağatay onun arkasındaki isim oldu.
Açıkçası, oyunu domine edip, rakibi baskıya aldığımız ikinci devrenin ilk yarım saatlik diliminde, sonuca gitmekte zayıf kaldık.
Kanat savunucularının yarı sahayı geçmediği ilk devreye nazaran, yapılan değişikliklerle, kanatlarımızı da oyuna soktuğumuz ikinci yarımda, bir türlü finali yapamadık. Sonuç getiren bitirici aksiyonları yapamıyoruz.
Takımımız; kademeli, doğru savunma yapıp, kapanan takımlara çare üretemiyor.
Sabaha kadar oynasak golü böyle bulamayacağımız aşikâr...
Bulduğumuz goller ise, yakaladığımız geniş alan çıkışlı goller. Ya da duran top.
Geleyim 80. dakikaya...
Centilmence, herşeyin güzel gittiği, belki de bir gol çıkarıp, 1 puan alır mıyız düşüncesinin oluştuğu sırada, savunmada risk alırken yediğimiz ikinci gol ve sonrası, tüm güzelliklerin önüne geçti.
Kontrada yakalandığımız anda, oyuna sonradan giren 20 numaralı Diyarbekirspor'lu oyuncu golü attıktan sonra Teksas tarafına hareket yaparak, olayların pimini çekti.
Eski oyuncumuz İsmail Konuk'un kendisini uyarmasına dahi, sert tepkiler vererek, saha ortasında takım arkadaşıyla dalaştı.
Yetmedi, bitime az kala, sol taraftan top süren Çağatay'a arkadan gelip, orantısız kuvvet uygulayarak faul yaptı. Yetmedi, faule isyan etti.
İşte, ne olduysa, tüm kötü olaylar bundan sonra oldu.
Oyuncunun ahlâklısı ile ahlâksızını tribünden bile sezebiliyorken; provoke amaçlı bu tiplere gencecik çocuklar nasıl dayanabilsin?
İki gol atmışsın, kötü bir muamele görmemişsin...
Senin derdin ne..?
Haa. Devre arası Maraton tarafından, ısınan rakip oyuncular ile bir söz dalaşı oldu.
Nedir bilemem...
Ama, sen oyuncusun, tribüne kulak vermeyeceksin...
Yine Türkiye gündemine girdik.
Bundan sonra neler olur tahmin edemiyorum...
Futbol'un şirazesi kaydı...
20 Aralık Çarşamba Bursasporumuz için olumsuz yönde bir milat olabilir...
Yorumlar
Kalan Karakter: