Son beş haftadır Bursaspor futbol takımımızda gözle görülür bir toparlanma, iyileşme, güzelleşme ve futbol oyunu adına bir iyiye gidişin işaretleri var.
Pazar günü deplasmanda Kırşehir SK. karşılaşmasında da bunu gördük.
Kazanmak tabi ki güzel. Ama esas olan kazanmaktan öte takım olabilmenin işaretlerini görmekti..
Peki bunu sağlayan ne oldu?
Önce yönetme biçiminin değişimi, güven faktörü, inanma faktörü, futbol aklının devreye girmesi ve teknik ekip başarısı..
Fikir jimnastiği ve doğruyu bulma adına sormak istiyorum.
Eğer, sezon başı bu havamız olsaydı;
“Acaba ne olurdu”?!
Önceki yönetim söz verdiği üzere elini biraz çabuk tutup, kongreye erken gitseydi farklı şeylerden söz ediyor olabilir miydik?!
Öncelikli hedef olarak, açılan davalara odaklanılıp, camianın dikkat ve enerjisi bu yöne kanalize edilmeseydi ve takım üzerine yoğunlaşılsaydı, acaba ne olurdu?!
Öncelikli hedef ve öncelikli realite Bursaspor takımının başarısı olmalıydı!
Birincil hedef sportif faaliyetlerdir.
Çünkü olayın öznesi sportif konular ile başarı ya da başarısızlıktır..
İşte sevgili Recep başkan ile yönetiminin ıskaladığı taraf burası..
Bursa’da bir Allah’ın kulu açılan davalara kamuoyu önünde karşı geldi mi?
Hayır. Tam tersine olabildiğince destek gördü.
Sadece, camianın içinden, durumun sonrası için endişe taşıyan bazı Bursasporlular ki buna ben de dahilim ihtiyatlı yaklaştılar.
“Davalar açıldı mı? Açıldı!
Peki tamam. Davalar bir yere kaçmıyor, süreç devam edecek.. Asli işlere bakıp, hatalar yapmayalım” dedik..
Mesela; tekrarı çok yapıldı ama bir daha yineleyeyim.
Eski oyuncumuz Kubilay’ın gönderilmesi ve üzerinden 1,5 milyon lira alınması, camiaya başarılı bir iş gibi sunuldu..
Oysa, saha içi bambaşka bir ambiyanstır..
Hele, hele Türkiye ligleri gibi, hakemle oynanılan müsabakaların her klasmanda yoğun olduğu bir ortamda saha içi büyük önem arzeder..
Bizi, net olarak, altı-yedi maçta doğrayıp, hakkımızı yiyenlere karşı Kubilay tarzı bir oyuncumuz var mıydı?!
Doğru ya da yanlışını tartışmadan;
Süper Ligde dahi, “Dikkat et, buradan çıkamazsın” denilerek baskı altına alınan hakemlere bu sezon kuzu gibi boynumuzu eğmedik mi?!
Üç hafta önce yazmıştım.
“Sezon başı gömleğin düğmelerini yanlış ilikleyerek başladık” diye..
Artık bunları konuşmanın, yazmanın kimseye bir yararı yok.
Sadece, durum değerlendirmesi için ve gelinen noktada, keşkeleri vurgulamak için hatırlatma ve zihin egzersizi olsun diye..
Bu saatten sonra olan oldu..
Hani deniliyor ya;
“Çıkmadık candan umut kesilmez” diye..
İnsanların umutlarını kırmak istemem.. Ama umut pompalamak da istemem..
“Görünen köy kılavuz istemez” denir hep..
Gerçekler acıdır maalesef..
Bursa’nın pek çok saygıdeğer profesyonel gazetecileri, bundan sonrasının ne olması ne yapılması gerektiği hususunda çok güzel yazılar kaleme alıp, işlerini layıkıyla yaptılar.
Bundan böyle;
Kıskanılmaktan, beğenilmekten geçip, alay edilme dönemine giren Bursa şehri ve markasına sahip çıkmak;
Bursa’da yaşayan, doğan, kazanan her Bursalının zorunlu görevidir.
Yorumlar
Kalan Karakter: