Hafta arası müsabakasında, 100.Yıl Atatürk stadyumunda Nazilli Belediyespor’u ağırladık.
Ligde tutunabilme adına, camianın başlattığı seferberliği 3 puan ile taçlandıramadık.
Ama kaybetmedik de..
Üstelik gol de yemedik.
Hem yiyebilir hem atabilirlik pozisyonlar olmadı değil.. Şüphesiz oldu tabii.
Hele hele uzatma dakikalarında rakip ceza alanının içinde oyuncumuza bir müdahale var mıydı?
Oyuncu rakibini geçmeye başlamışken niye düşsün?
Bu da mı penaltı değil be hakem bey..?!
Ahh ne iyi olurdu 3 puan. İlaç misali.
Yine de 1 puan almak ve gol yememek iyidir.
Yeterli değildir.. Ancak ilerisi için bir ışık ve moral kaynağıdır.
Çünkü takım üzerinde mutlak surette iyi çalışılmış olmanın işaretlerini aldık.
Ümit hoca ve teknik heyet ne kadar dokunulması gerekiyorsa fazlasını dokunmuş göründü.
Öncelikle, takımın kaybetmeme adına verdiği mücadele ile kazanma adına verdiği mücadeleyi ayrı değerlendirmek gerekir.
Şöyle ki;
Müsabakanın ilk yarısı ile ikinci yarısını analiz edersek, durumu daha iyi anlatmış oluruz.
İlk yarı boyunca rakibi önde karşılayıp, kazanılan toplarla üçüncü bölgede aksiyon yaratmak düşüncesi iyiydi.
Lakin bu durum bize pozisyon zenginliği yaratıp,rakip ceza sahasına akma eğilimini yaratamadı..
Sadece rakibin organize olmasını ciddi manada engellemiş olduk.
Fakat 45 dakikalık bu orta saha savaşı oyuncularımızı öylesine yordu ki;
Takım 60-65’lerden itibaren aleni yorgunluk belirtileri vermeye başladı.
Aylar sonra Ümit Şengül hoca ile forma bulabilen Abdullah Tazgel öne top taşıdığı 63.dakikada korner bayrağınına yakın yere yatıp kaldı.
Sol savunmacı olarak oynayan Kerem Dede’ye yardımcı olup, kademesini yaparken verdiği katkıyı ofansif olarak veremedi.
Bu maç için savunmanın sağında oynatılan Yiğit de sadece savunma amaçlı oynarken, sağ koridoru kullanma adına pek varlık gösteremedi.
Tabi ki mevkisi olmayan bölge. Eleştirmek için yazmıyorum.
Eldeki oyuncuları mecburen kullanma durumunda olan teknik ekip ile oyuncuların çaresizliğini vurgulamak istiyorum.
Bu kadar yoklukların içinde orijinal görev yeri olmayan kanat oyuncuları ile nasıl hücuma çıkar, nasıl çoğalabilir siniz ki?
Orta sahanızda takımı öne taşıyacak yaratıcı oyuncu eksiği ile bölge geçişlerini sağlayıp, rakibi peşine takacak kaliteli siprinterin yoksa; golü başka türlü aramak gerekecek..
Takımın oyundan düşüp, rakibin vites arttırdığı ikinci yarının ikinci evrelerinde, arkada kalan büyük boşlukları değerlendirme konusunda Enes oyuna daha erken alınabilir miydi..?!
Orta sahadaki yorgunluklar için oyuncu değişimlerine biraz geç kalmadık mı?
Rakip oyuncuları izlerken, tecrübe eksikliğinin ne olduğunu daha iyi görebiliyoruz..
Bu zaafı daha çok koşarak daha çok mücadele ederek kapatmak gerekiyor.. Ama o zaman da takım yoruluyor.
Topu koşturmak yerine kendimizi koşturmaya kaptırdığımızda, işte o zaman, kazanma gayreti yerine, kaybetmeme gayreti devreye girmiş oluyor.
Oysa, bu çocukların içine bir tane tecrübeli abi koyabilmiş, tutabilmiş olsaydık; emin olun çok farklı şeyler olurdu..
Ümit hocanın dediği gibi, bu oyuncu grubu içinde tek tek baktığınızda, gerçekten kalite olan oyuncular fazlasıyla var.
Ancak bu çocukları saha içinde sevk ve idare edecek bir lidere bir ustaya da fazlasıyla gereksinim var.
Keşke bu kadar zaman kaybetmeseydik..
Keşke enerjimizi “önce takım” mottosu ile destekleyip; diğer işlere ayrı zaman tanısaydık..
Bu işlere şimdilik pek girmeden, keşkeleri çoğaltmadan , mevcut durum üzerinde yoğunlaşalım.
Hesaplaşmayı sonra da yaparız..
Değerli dostlar, sevgili Yeşil-Beyaz sevdalılar.
Hafta sonu, bizim gibi zor durumda olan Altınordu’ya misafir oluyoruz.
Her türlü sonuca açık bir karşılaşma olacak.
Ne çıkarırız, ne buluruz? Yaşayıp, oynayıp göreceğiz.
İnşallah, hakederek kazanır, elimizi güçlendiririz.
Yorumlar
Kalan Karakter: