Sezon yarısına girmeden önce son maçımızı Karşıyaka ile oynamış ve golsüz beraberlikle bir puan ile yetinmiş, tepe rakiplerimizden birine kaybetmemenin avuntusunu yaşamıştık..
Bu defa da yine evimizde sezonun ikinci yarısının başlangıç maçını Düzcespor ile yaptık.
Arada geçen zaman, değişen kadro yapısı, Antalya’da yapılan hazırlıklar sonrası göz önüne alındığında ..
Sanki ;
Pazar günkü Düzcespor maçının da golsüz beraberlikle sonuçlanması nedeniyle, “kaldığımız yerden devam” gibi bir negatif düşünce oluştu..
Tabii ;
Durumu pozitif anlama çevirmek de mümkün...
Şöyle ki ;
Muhtemel tepe takımı diye düşündüğümüz Düzcespor ile iki maç sonucu 4 puan yaptık..
Aramızdaki 11 puanlık farkı koruduk.
Karşıyaka takımına gelecek olursak, aramızdaki puan farkı 9’a inmiş oldu.
Sezon kapanışını Karşıyaka takımı ile yapacak olduğumuz için, dereden akacak suların nasıl olacağını yaşayıp hep beraber göreceğiz...
Her iki takım ile evimizde oynadığımız oyunun benzer özellikler göstermesi, oyunsal anlamda canımızı sıksa da, kötü oynayarak sonuca gitme kredimizi de kullanmamıza olanak tanımadı.
Her iki müsabakayı da, birinin devre sonu diğerinin devre başı olması mazeretine bağlayıp, gelecek haftalar için umutlarımızı diri tutmak daha hayırlı olur...
Bu girişten sonra, artık sahanın içine girelim şimdi...
Alışık olduğumuz kadro dışında, farklı isimler ile zemine çıktık...
Bu arada, zemin demişken, devre arasının en çok zemine yaramış olduğunu farkettik...
Hibrit çimli zeminimizin Avrupa standartlarında olup, futbol oynamaya son derece elverişli olduğunun altını çizmeden geçmek olmaz.
Saha dizilişinde geri dörtlü yerli yerindeyken, Musa’nın olmadığı merkez orta saha Yiğit Ali ve Furkan Özyapı’nın ayaklarına bırakılmıştı.
Hemen önlerinde ise, genç kontenjanına uygun, devre arası transfer eski oyuncumuz Vefa Temel yer alıyordu.
Kanatlar Depe ve Özek ile değişerek kullanılırken, en öndeyse merkez forvet olarak Muhammet yer almıştı.
Taraftarların yine doldurmuş olduğu tribünler önünde, temposuz bir oyun anlayışı içinde ilk 15 dk.dolarken, bu yarıdan, futbol ve gol beklentisinin çok aşağılarda olduğu izlenimi apaçık ortaya çıkmıştı bile...
Rakibin, oyunu ikinci bölge üzerinden oynama niyeti ve çabasını bir türlü değerlendirme yoluna giremedik...
Çünkü ;
Musa’sız merkez;
Merkez orta olmaktan çıkıyor ve çok sıkışıyor...
Eksikliğinde ; köprüsüz kalıp, karşı tarafa geçmekte zorlandığımız gibi, aynı zamanda, ikinci bölgedeki rakip baskısında çaresiz kalıp, oyunu rahatlatma ve kontrol etme noktasında yetersizlik yaşadık..
Bu takımın, mevcut haliyle, olmazsa olmazı Musa Çağıran’dır!
Gölgesi yeter!
Pamuklara sarıp, saklamalı ve kollamalıyız!
45 dakikalık koca devrede takımın iler, tutar yeri yoktu..
Savunma hattı ile Yiğit Ali’nin çabalaması dışında, diğer tellerin tamamı bozuk ses çıkararak akort sıkıntısını gösterdi...
Vefa Temel bildiğimiz yeteneklerinden körelmiş bir görüntü içinde rakip arasında sıkışıp, kaldı..
Oysa ;
Ondan beklenen, merkezden alacağı topları enine ve boyuna kullanmak, adam eksiltmek, gerektiğinde dripling çekmek, şut atmak, oyunu rahatlatmaktı...
Vefa, oynadığı sürece önüne bile dönemedi ve az sayıda buluştuğu topun yarıdan fazlasını aynı bölgeden , aynı şekilde rakibe verdi...
Orta sahada beklenti içinde olduğumuz bir başka isim olan Furkan Özyapı’da sadece koştu, mücadele etti...
Hepsi o…
Bu genç oyuncu mecburiyeti elimizi, kolumuzu bağlıyor..
Vefa Temel’in bu müsabaka içindeki görüntüsü; acaba, Pablo hocanın farklı bir genç tercihi kullanabilir miydi sorusunu da akıllara getirdi...
Ancak, şüphesiz ki yapılan çalışmalar ışığında, Vefa, hocasına bu güveni vermiş ki;
İkinci yarıda muhakkak değişir diye beklediğimiz Vefa 10 dakika daha oyunda kalıp, birşey üretemeyince, hocasını da mahcup etmiş oldu...
Oysa ;
Futbol virtüözü hocası onun yapamadığını gördü.. Buna rağmen rencide etmemek adına ikinci yarıya da onunla başladı..
Duygusal yönleri kuvvetli olan taraftar sevgilisi Pablo, bu anlamda, 10 dakikamızı heba ederek, Vefa Temel’e, insani yanları ön planda tutan bir teknik adam duruşu gösterdi..
Orta sahanın yetersiz kaldığı 55 dakikalık oyun, Sedat ve Mücahit’in biraz geç de olsa, oyuna girmesiyle şekillendi..
Bu sırada, rakip ise o dakikaya kadar oynadığı oyun anlayışını terkedip, kendi kalesine yaslanarak, bloklar oluşturup, alan kapatma ve hızlı geçiş yakalama rolüne büründü..
İşte bu anlarda oyun biraz hareketlenip, heyecan yaratmaya başladı...
Orta sahalar devreden çıkıp ; bizim için set oyunu, rakip için kontraya dönüştü...
Hem biz hem misafir ekip bu sıralarda golü bulabilirdi...
Genel bakış itibarıyla, fiziksel anlamda güçsüz olduğumuz ve kondisyon yetersizliğimiz var gibi duruyor...
Takım ritmini kazanmak ve tempoyu arttırmak zorundayız..
Oyuncu kadrosunun iyi niyetinden asla şüphe duymamakla birlikte;
Eğer varsa ;
Rehavet ve “biz nasıl olsa yaparız” özgüveni, ileriki maçlarda sıkıntılı tarafımız olabilir...
O zaman ;
Haftaya, sıkı bir müsabaka olacağı aşikâr olan Tokat maçının gerekli olan tüm önlemleri alınmalı ve sezonun geri kalan tarafı için, rakiplere naif bir yön ve intiba bırakılmamalı..
Sezonun ikinci yarıları her zaman farklı olur ve fark yaratır...
Ummadık taşlar, baş yarabilir..
Futbolun da binbir hali olduğunu kuvvetle idrak ederek, daha iyi oyun, daha iyi maçlar ve bol goller ile bu şehrin ve camianın beklentisini üst düzeyde gerçekleştirin..
Haydi kolay gelsin...
Yorumlar
Kalan Karakter: