Türk futbolu ve Süper Lig hakkında bir ay öncesi bir yazı kaleme almış ve gidişat konusunda bazı tespitlerde bulunup, siz kıymetli okurlarımla paylaşmıştım..
Bu yazıda da yine öneme binaen bazı görüş ve analizlerimi yazmak istiyorum.
Ama ;
Önce, yine Bursaspor ile ilgili güzel olaylardan birkaçının altını çizip, üstünü açmak isterim…
Şöyle ki ;
Dün Özlüce kulüp binasında sevgili Enes Çelik başkan ile yaptığımız bir görüşme sırasında, kendisinden duymuş olduğum bir haber üzerine sevinmiştim..
Daha sonrasında, kıymetli başkan şahsi Twitter hesabından bu haberi camiamıza duyurdu..
Bursaspor ;
2025-2026 sezonundan geçerli olmak üzere, Nilüfer Futbol Kulübü ile pilot takımı olmak üzere anlaşma sağladı!
3.Lig 4. Grup takımı olarak halen mücadelesini sürdürmekte olan Nilüfer Futbol Kulübü, sezon sonu itibarıyla, yapılan anlaşma gereğince, tüm hisselerini Bursaspor Vakfına devredecek ve yönetimi görevlerini yapmaya devam edecekler !
Harika bir anlaşma olduğunu ve Bursaspor’un geleceği adına önemli bir kazanım yaratacağını düşünüyor ve umuyorum !
Bu bağlamda ;
Enes başkan ve ekip arkadaşlarını bir kez daha kutluyor ve Bursaspor için yapacakları daha çok güzel işler olduğunu biliyorum..
Bir diğer güzel haber de, Altınordu FK’dan 2008 doğumlu dört oyuncunun yapılan sözleşme sonucu Bursaspor alt yapısına dahil edilmiş olması ..
Bir kutlama da,
Sevgili Coşkun Yavuz ile Mesut Ünal hocaya gitsin ..
Bursaspor kulübünde güzel hareketler görmeye devam edeceğiz inşallah..
_ _ _ _ _ _ _ _ _
Süper Lig Futbol
Özellikle, son dört yıl Süper Ligin havası, tadı, tuzu zaten kalmamıştı..
Türkiye Futbol Federasyonu özerk yapıya sahip olması gereken bir kurum olarak, lakin, özerkliğin kapsayıcı vasıflarına bir türlü sahip olamayarak işin en tepe noktası konumunda ..
Bu konumun içini doldurup, başını çekecek, nitelik ve nicelik anlamında değer sahibi, ilkeli, ahlaklı, adaletli, mesafeli, ehil kişi ve kişiler ile tahkim edilmezse ;
Türk futbolu “Hisseli harikalar kumpanyası” na döner..!?
Türk futbolunun başı baş olmaz, ya da olamazsa, o boşluğu İstanbul’un üç önemli kulübü, başkanları, yöneticileri, Sözcü diye nitelenen sözcü tetikçileri doldurur..
Son iki yıl ve bu sezonla birlikte üç yıldır çadır tiyatrosuna maruz bırakılan bir Süper Lig tiyatrosu izliyoruz..
Bir yanda İstanbul’un mahalle ve semt takımları, bir yandaysa düşük bütçeleriyle ayakta kalmaya çalışan Anadolu takımları..
Senaryo yazılıyor, prodüksiyon yapılıyor, başrol oyuncular belli, figüranlar belli olmakla birlikte zaman, zaman değişiyor..
Ve oyun başlıyor..
Her hafta sonunda, başroldeki oyuncular başlıyorlar rol çalmaya..
Senin dibin kara..
Ee senin ki benden kara be ya..
Her birinin hırsızı, diğerinden daha iyi hırsız..
Görüyorlar, izliyorlar, biliyorlar…
Vee
Soruyorlar bir de ;
Hırsızın hiç mi suçu yok ?!
Öbür başrol, cart dayıyor videoyu..
Bak, al, bunlar da senin hırsızlar..
Vallahi tam kumpanya..
İşin en ilginç yanıysa, Doktor, Mühendis, Avukat, Sanayici, İş insanı, Prof.,Doçent ve daha bir çoğu da ;
Sevdikleri bu başrollerin kumpanyasına taraf oluyor ve tetikçilerinin ağzından kendi taraflarını tahkim etmeye çalışıyorlar..
İşinde, gücünde,liyakat sahibi olmuş ve aklı ile fikri ile zekası ile üreten kişi konumundaki bu statü sahipleri , başroldeki sevdalılarına sıra gelince, o müthiş akıl, zeka, fikir ve liyakatlerini kiraya veriyorlar..
Yapmayın abim ya..!?
Yapmayın gözüm..!
Biraz tarafsız, biraz duygusallık dışı, biraz akılcı, çokça da realist yaklaşın olaylara..
Sonuç itibarıyla ;
Bu işin cılkı da cıvığı da çıktı..
Bu kafalarla, bu mantıkla, bu hal ve gidişle ..
Kurun aranızda bir mahalli lig.
Siz çalın, siz oynayın arkadaş..
Hatta
Oynamasanız da olur bence..
Aldım, verdim.
Ben seni yendim !
Yaparsınız, daha iyi..
Haa bu arada bizler mi ..?!
Bizler ;
Şampiyon olanı tutmadık ki ..
Tuttuğumuzu şampiyon yaptık..
Bizler var ya bizler ;
Şehrinin takımının sevdalılarıyız..
Doğruya, doğru..
Eğriye de eğri demeyi pek ala iyi biliriz..!
Zafer bey, hislerimize tercüman olmuşsunuz. Teşekkür ederim.