Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın başkanlığını yürüttüğü Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği’nin 27 Ekim’de Ankara’da ofisi açıldı. Ana merkezi ise Bursa’da. Bu, merkezi Ankara dışında olan ilk birlik özelliğini de taşıyor.
Bu açılışa davet alan gazetecilerden biri oldum.
Tüm ayrıntıları adım adım yazmak istiyorum…
****
Öğlen saatlerinde vardık Ankara’ya. Öğlen yemeğinden sonra uzun uzun Ulucanlar Tutuk ve Cezaevi’ni gezdik.
Yaşım çok genç olduğu için bazı şeylerin farkına varamıyorum.
Mesela Ulucanlar Cezaevi’nin ne anlama geldiğini bilmiyordum oraya gidene kadar.
1923 yılında askeri depo olarak yapılan, 1925 yılında cezaevine çevrilen Ulucanlar’da ne canlar yanmış halbuki..
Aslında bir tutuk evi olmasına rağmen cezaevi olarak kullanılmış.
Kısaca arasındaki farkı açıklayayım: Tutukevi, mahkumun cezası kesinleşene kadar kalınan yer. Cezaevi ise mahkumun cezasını çektiği yer.
2006 yılında müze yapılmış…
Bence Ankara’ya gidildiğinde uğranılması gereken yerlerden biri. (Yakın tarih açısından büyük ders alınası bir mekan)
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan burada asıldı mesela.
Cüneyt Arcayürek, Mahmut Alınak, Fakir Baykurt, Hatip Dicle, Orhan Doğan, Bülent Ecevit, Yılmaz Güney, Nâzım Hikmet, Yaşar Kemal, Yavuz Öbekci, Selim Sadak, Sırrı Sakık, Kemal Tahir, Metin Toker, Muhsin Yazıcıoğlu gibi birçok ünlü isme kötü ev sahipliği yapmış bu duvarlar…
Onlarca kişinin ise cansız bedeni çıkmış bu duvarların içinden. Kimi asılarak ölmüş, kimi yakılarak!.. (Bknz… 29 Eylül 1999-Hayata Dönüş Operasyonu)
Gerçeğine yakın yapılan bal mumlu heykeller, tecritteki sesler, duvardaki izler, her biri sizi bambaşka diyarlara götürüyor.
Ulucanlar’ı gördükten sonra bir kez daha aklınıza geliyor, Bursa Cezaevi’nin müze olmayışı ve kahroluyorsunuz…
Başka bir yazıda size orayı yaşatmayı çok isterim. Ama şimdilik Ankara adımlarıma devam etmek istiyorum.
****
Sağlıklı Kentler Birliği’nin açılan ofisi Ankara Kalesi’nin içerisinde.
Yarım saatlik bir zaman dilimi içerisinde kalenin içerisini gezme fırsatı da yakaladım. Her ne kadar çok gezemesem de gördüklerim bana ‘bir şehir nasıl korunur’u ve ‘nasıl turist çekilir’i göstermiş oldu.
Tarihi doku, öylesine büyüleyiciydi ki, gerçekten zaman yolculuğu yaptığınızı düşünebilirsiniz, Ankara Kalesi’nde. Çarşılar, kafetaryalar, restoranlar…
Gezerken aklımdaki tek soru, “Hisar neden böyle değil?”
Osmanlı’nın en büyük şehirlerinden biriydi Bursa!.. Bursa dediğimiz nokta kale içi olan Hisar!..
Yüzlerce yıllık kültürümüz var bizim orada.
Surlara, yeni tadilat yapıldı. 2 sokak ise tarihe geri döndü. Peki ya sonrası?
Hisar’ın içindeki apartmanlar yakışıyor mu sizce?
Hadi zamanında korumamışız, tarih zamana yenilmiş ve anlamamışız. Ama ya şimdi!..
Bence tam anlamıyla yapılabilir.
Osmangazi Belediyesi’nin Hisar projesi nasıl gidiyor acaba?
Surlar ve 2 sokakla yetinecek miyiz!..
Hisar projesi bize kaybolan turizmimizi neden yeniden canlandırmasın?
Keşke, Sıcaksu bölgesine yapılması istenen otellere önem verenler, Bursa Kalesi’nin içine de aynı önemi göstermiş olsa!..
O çirkin binalar tek tek yıkılsa ve yerlerine tarihimize uygun olan Osmanlı mimarisinin güzelim evleri yapılsa. İnanın oradaki otellerde yatak bulamayacaklardır. Bursa o zaman gezilebilecek yerler arasında en üst sıralarda yer alacaktır. Kaldı ki, hiç kimse bir günde gezemeyecektir Bursa’nın her yerini. Bu şekliyle de konaklama süreleri artacaktır.
İlçe belediyesi, Büyükşehir Belediyesi, Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı’nın buraya ortak bir el atması gerektiğini düşünenlerdenim. Ya da Yap-İşlet-Devret modeli bile burada çok büyük işe yarayacaktır.
Hem şehir kazanır, hem de işletmeciler…
****
Sağlıklı Kentler Birliği açılışına, birçok belediye başkanı, milletvekili ve bakanlar katıldı. Cumhur İttifakı’na mensup olduklarını belirtmeme gerek yok sanırım.
Daha sonra, hayatımda ilk defa gördüğüm bir şey oldu.
Açılışın ardından hep beraber yürüyüşe geçildi.
Akşam yemeği yenilecek restorana kadar en az 600 metre kadar bir yol vardı. Ve belediye başkanları, millet vekilleri ile birlikte yürüdü.
Merdiven indi, dar sokaklardan geçti…
Evet, bunu ilk defa görüyordum. Çünkü, 100 metre öteye bile araçla gittiklerini bildiğimiz için ilginç geldi. Demek ki, yürüne biliniyormuş…
****
Akşam yemeğinden sonra yola çıkmadan önce birer çay içelim dedik meslektaşlarımızla.
Bu sırada Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş da misafirlerini uğurladıktan sonra yanımıza geldi.
Tabi fırsatını bulmuşken, soru bombardımanına tuttuk Sayın Başkan’ı…
Payıma düşen süre içerisinde…
Sağlıklı Kentler Birliği’nin temel hedeflerinden biri de yaşanılan şehirleri en sağlıklı yaşanabilir şehirler haline getirmektir. Fakat, Bursa’nın havasının kirli olduğunu, suyunun zehir aktığını biliyoruz. Hatta (Polemik yaratmak istedim biraz da) CHP’nin Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Bozbey, son dönemlerde önemli açıklamalar yapmıştı.
Nöbetçi Gazete yazarı Gözde Şahin’in “Bursa’da soluduğumuz hava bizi hasta mı ediyor?” başlıklı yazısından kopya çekerek, Uludağ Üniversitesinden araç tahsis edip sanayi çevrelerinde ölçüm yapıldığını ve sonucunda furan ve dioksine rastlanıldığını gündeme getirdim. Direkt olarak “Ne yapıyorsunuz” diye sordum.
Bahsettiğim açıklamadan da ölçümden de haberinin olmadığını dile getirdi Başkan Aktaş. Ama başka bir şey anlattı ki… Onu yazmak etik olmaz!..
Başkan Aktaş’ın anlattıklarını birebir yazacak değilim. Fakat anladığım şey şu:
“Bazen her şey istenildiği gibi gitmiyor. Her şeyin üstesinden geliyorsunuz ama hukuka takılan noktalar oluyor, onun üstesinden gelemiyorsunuz. Bunun en önemli örneği, fabrikaların filtre sisteminin zorunlu kılınması ama sürekli olarak son tarihin erteleniyor olması. Özellikle boyahane atıkları suları zehirliyor. Fabrikalar yer altından Bursa’nın suyunu sömürüyor. Ve daha bir sürü sorun…”
****
Son Not!..
Tüm bunların ötesinde bence ana sorun, şehrin kendi kendini yönetememesinden kaynaklanıyor.
Yani kanunlar buna uygun değil!..
Şehir kanunları getirilmesi gerekiyor.
Mesela devlet her fabrika için bir atık bırakma sınırı belirlemiş, her fabrika için havaya bırakabileceği sınır belirlemiş. Ama şehirde kaç fabrika olacağını, kaç organize sanayi bölgesi olması gerektiğini, kaç işletmenin yer altından ne kadar su çekebileceğini, bir akarsuya kaç fabrikanın atık bırakabileceğini belirlememiş.
Şehirler planlanırken bunların da önemli olduğunu bilmek gerekir. Bu da merkezden değil, yerelden yönetilmeli.
Her şehir, kendi kanununu çıkartabilirse eğer, yerel yönetimler daha bir anlamlı olabilir. Ve gerekirse merkezi yönetime karşı da söz hakkına sahip olabilir.
Yorumlar 1
Kalan Karakter: