Müteahhit; üstlenici ve yüklenici anlamını taşır.
Aslında taahhüt eden demektir.
Yani bir işi aldığınızda, o işi bitireceğinize dair söz vermişsiniz demektir.
Ancak…
Türkiye’de öyle çok yan anlam çağrışımı yapar ki…
En sık kullanılanları ise; dolandırıcılık, güvensizlik, yalancılık!
Tabii ki bu sıfatların bir geçmişi var.
Özellikle 17 Ağustos 1999 depreminin ardından müteahhitlere bakış açısı bambaşka hal aldı…
Peki tüm müteahhitler gerçekten de söylenildiği gibi miydi?
Ya da başlıktaki gibi sorayım!..
Müteahhitler öcü mü?
***
Bu sorunun yanıtını elbette İnşaat Müteahhitleri ve Sanayicileri Derneği (İMSİAD) Başkanı Mustafa Andıç’tan alacağız…
“Tabii ki değil!” diye başladı cevabına Andıç…
Sonra da ekledi: “Biz, insanların hayatları boyunca çalışıp, biriktirdikleri paralarla ve ya uzun yıllar boyunca borç altına girerek almaya çalıştıkları bir ürün satıyoruz. Hani bir telefon alırsınız da sizi dolandırırlar ve elinizdekinden olursunuz ya… Bizim iş ondan kat kat daha fazla büyük bir iş. Bizim üretimimiz insanın canını yıllar yılı yakabilecek bir boyutta. Bu nedenle de acı ne kadar büyük olursa, algı da o kadar büyük oluyor. Her meslekte olduğu gibi bizim mesleğimizde de yanlış ve ahlaka uygun olmayan insanlar iş yapıyor maalesef. Ancak, birkaç müteahhit böyle şeyler yaptı diye işini düzgün, eksiksiz, namuslu müteahhitleri de dolandırıcı, yalancı veya bunun gibi suçlayıcı ifadeler içine almak çok yanlış…”
***
Maalesef müteahhitliğin bir okulu yok!..
Yani işin etik tarafını öğretecek, sağlam binalar yapmayı sağlayacak, satılan ürünün arkasında durması gerektiğini bilecek bir eğitim de yok!..
Müteahhit olabilmenin tek yolu, yatırım yapabilecek paranın olabilmesi.
Kârlı kazançlar olduğu sürece de herkes müteahhit olabilecek kapasiteye sahip.
Fakat bu durum Mustafa Andıç’a göre değişmiş…
“Şimdi müteahhitlik sınıflandırması var. Eskiden paranız varsa müteahhitlik yapabilirdiniz. Şimdi o yok. İş mali gücünüz, çalıştırdığınız personel ve sorumluluklar… Çok fazla artık. İnşaatta oluşabilecek herhangi bir sorundan bile sorumluyuz. Bu nedenle artık herkes müteahhitlik yapamıyor. Müteahhitlik riskli bir iştir. Yanlış yapanların tüm camiaya yansıtılması büyük bir hatadır.”
***
Ama şu bir gerçek ki…
Hiçbir müteahhit, kazanç sağlamayacağı bir işe girmez.
Özellikle bugünkü gibi enflasyon günlerinde projeye başlarken 1 milyon TL olan bir daire fiyatı, proje bitiminde 7-8 milyon olabiliyor…
Piyasayı bu kadar hareketlendiren gerçekten müteahhitlerin daha fazla para kazanmak istemesi mi?
“Aslında bu soruya en başından başlayarak cevaplamalıyım” diyerek arsa sürecinden anahtar teslimine kadar her şeyi şu cümlelerle anlattı Andıç:
“Biz işi bugün üretip, yarın satmıyoruz. Önce arsa bulma faslı var… Arsa bulunduktan sonra projenin çizilmesi var, ardından ruhsatlandırma faslı var, inşaata başlama süreci var. İnşaat devam ederken çıkabilecek sorunlar var. Her noktası denetlenmesi gerekiyor. İnce işi var. Bitirdiğinizde tekrar ruhsatlandırma süreci var. Bunların hepsi 3 yıl sürüyor. Yani 3 yıl boyunca para harcıyorsunuz.
Mesela bu süreç içerisinde istenmeyen olaylar da yaşanıyor. Mesela iş kazası yaşandığında astronomik rakamlarda cezalar ödeyebiliyorsunuz. Hatalı bir iş yapıldığında mesela sökülüp tekrar yapılması gerekiyor. Çünkü burada insan oturacak onların can güvenliğini sağlamak durumdasınız. Neresinden bakarsanız riskler yumağı.
Geldiğimiz noktada kar marjları her sektörde olduğu gibi düşmüş durumda.
Yani bizler öyle dışarıdan görüldüğü gibi bir tane inşaat yapıp hemen kapıya Mercedes, BMW çekmiyoruz. Bilakis bugün ‘bu kadar riske girilir mi?’ sorusunu sormaya başladık.
Bir taraftan da az önce konuştuğumuz gibi müteahhit illegal iş yapar algısı var. Bir taraftan çok para kazanır algısı var.
Bunlar somut her an olabilecek riskler…
Bir de bunların dışında yapısal değişiklikler var.
Yani bir inşaata başlayacaksınız. Her şeyi hazırlamışsınız. Mesela ‘ben buraya 12 daire yaparım’ diyorsunuz. Buna göre hazırlık yapıyorsunuz. Sonra bir imar yönetmeliği değişiyor o kadar daire yapamıyorsunuz. Düşünün bir kere Cumhuriyet tarihinde imar yönetmeliğinin yüzde 80 oranında değişti.
Mesela asansör yönetmeliği neredeyse her sene değişiyor.
Yönetmeliklerin değişmesi bizim tüm planlarımızı alt-üst ediyor.
Pandemiden sonrasına geldiğinizde zaten bambaşka bir dünya var. Bu sefer tedarik zincirinin bozulması nedeniyle malzemeye ulaşamamışsınız. İşçi, İşçilik sıkıntıya düşmüş. İşçi, gelememiş, gidememiş, imalatı yapamamışsınız. Ama sizin arsa sahibiyle, termininiz var. Anlaşma yapmışsanız. Efendim daire satmışsınız. Sattığınız kişi bekliyor ki kiradan kurtulayım evime gireyim. Yani yönetilmesi gerçekten çok zor bir süreç…
Maaliyete geldiğimizde ise işe başlarken demir fiyatı 10 liraysa iş biterken demir fiyatı 40 liraya çıkmış. İnşaat dinamik bir süreç… Toplu alışveriş yapıp işe girişmiyorsunuz. Adım adım ilerliyorsunuz. Haliyle masraflar arttıkça bu işi devam ettirebilmek için daire fiyatları da artmış oluyor.”
Son Not!..
‘Bir dokun bin ah işit’ derler ya hani. Ülkemizde en fazla kazanan meslek gurubunun bile ne kadar çok sıkıntısı var…
Yakında 5 yıldır sürdürdüğü İMSİAD’daki başkanlığından ayrılacak olan Mustafa Andıç’la yaklaşık 2 buçuk saat sohbet ettik. Zamanı geldikçe Andıç’ın sözlerinden tekrar tekrar yararlanacağım…
Yorumlar 3
Kalan Karakter: