2022’nin son günlerinde Bursa Akademik Odalar Birliği’nde çok önemli bir panele katılmıştık.
Hayatımızı sürdürebilmemiz için en hayati kaynağımız olan suyun bitme ve kirlenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu öğrenmiştik mesela…
O gün söylenene göre Bursa’nın sadece 70 günlük suyu kalmıştı.
28 Aralık’ta gerçekleştirilen panelin üzerinden 23 gün geçti.
23 günde sadece 1 kere yağmur yağdı…
O da varla yok arasıydı sanırım.
Dişe dokunur bir yağmur değildi diyebiliriz.
Barajlarda su her geçen gün tükeniyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, bu panelde “Derin kuyularla alakalı belirli kriterler var mı?” sorusunu şöyle yanıtlamıştı:
“Tabi ki var. Bunlar bir plan dahilinde yapılıyor. Bu bir tedbir amaçlı yapılıyor. İyi ki açmışız. Açmasaydık sıkıntı olacaktı. Bu arada ciddi sanayi kuruluşlarından da ciddi ciddi kuyular açıp zamanında yine bu yer altı suyunu çekenler de var. Bu verimliliği de iklimi de etkileyecek olaylardır. Bu olaylara da bugünler olarak bakmayalım. 10 yıl sonrasını, 20 yıl sonrasını düşünelim.”
***
Yer altı sularının kullanılması çok önemli bir krizde olduğumuzun açık kanıtı değil midir?
Barajlar bitti, yer altına iniyoruz. Yer altı biterse ne olacak?
Toprak artık eskisi kadar beslenemiyor yağmurdan, kardan…
Toprak artık suyu ememiyor.
Suyu ememeyen toprak, yer altı sularını da besleyemiyor haliyle…
Bu da gerçekten önemli bir krize neden olacak gibi duruyor.
Peki hal böyle olunca yer altı sularını kullanmak ne kadar doğru?
***
Jeoloji Mühendisleri Odası Engin Er’le, yer altı suları hakkında konuştuk.
Engin Er, yer altı sularının sadece kriz anlarında kullanılması gerektiğine vurgu yapıyor.
Ve diyor ki: “Yer altı sularını şimdi biz kullanıyoruz. Halbuki bunlar çok önemli. Savaş durumunda kullanabileceğimiz stratejik öneme sahip kaynaklar. Ama şu anda bu suları kullanıyoruz. Mecbur kalmadığımız sürece kullanmamalıyız. Fakat şu an kullanıyorsak mutlaka mecbur kalmışız demektir. Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş da ‘gerekli değil ama biz bunu kullanıyoruz’ demiyor. Kullanmak zorunda.”
Durum bu kadar vahim mi?
Evet vahim…
Peki ne yapmalıyız?
Sakın biri bana çıkıp demesin evde az kullanın diye!..
Tasarruf önce fabrikalardan başlasın.
Her zaman bunu söylüyorum… Sonra gerekirse biz de tasarruf ederiz.
***
Yer altı suları biterse ne olur?
Bursa’da, Konya’daki gibi obruklar oluşur mu sizce?
“30 metre yer altı sularında aşağıya doğru bir akış var. 60 metreye indiğiniz zaman ise yer altı sularına ulaşmış oluyorsunuz. Buralardan sular çekildiği zaman ve bu suların yerine yenileri gelmediği zaman o bölgelerde su seviyesi düşer, o bölgelerde obruklar oluşabilir, hatta oluştu bile bazı yerlerde. Ne yazık ki, yer altı sularının azaldığını da gözlemleyebiliyoruz.”
***
Yer altı sularından önce yüzey sularını yeterince değerlendirdiğimizi söyleyebilir miyiz?
Tarımda vahşi sulama hala daha çok fazla, barajlardan ve göllerden fabrikalar için sular çekiliyor. Akarsuların suları eksiliyor… Bunları daha iyi değerlendirebilmeliyiz bence…
Aslında bu soruları oda başkanı Engin Er de soruyor…
“Bütüncül bir plana ihtiyacımız var. Yüzey sularını, yer altı sularını birlikte planlamalıyız. Sanayi ne kadar kullanacak, tarım ne kadar kullanacak, insanlar ne kadar kullanacak bunlar planlanmalı. Bakın, Çınarcık Barajı’ndan Bursa’ya su getirilmesi planlanıyor değil mi? O suların buraya gelmesinin maliyetini düşünün… Milyon dolar!.. Demek ki su uğruna bunca para harcanabilecek bir kaynak. O halde bu kaynak doğru kullanılmalı. Planlama yapılmazsa günlük çıkarımlarla bugünün sorununu ertesi güne taşırsınız…”
***
Hadi son sorumuzu da soralım o zaman…
“Akademik Odalar bu projenin neresinde yer almalı?”
Derin bir iç çekerek başladı cevap vermeye…
“Bakın siz bize bu konularla ilgili sorular soruyorsunuz ve cevap bekliyorsunuz. Sizden önce başka bir programda soruları cevapladım, yarın da başka bir programda soruları cevaplayacağım. Siz bu kadar bize önem verip, bilir kişiler olarak görüşlerimizi isterken bu şehri veya ülkeyi yönetenler bizim görüşlerimize başvurmuyor. Akademik Odaları sürekli dışarıda bırakıyor. Aslında Akademik Odalar tam da bu iş içinde olması lazım. Jeoloji ile bu iş bitmez. Çevre, inşaat, jeofizik, şehir planlama… Hepsinin bu işin içinde olup birlikte plan yapması gerekiyor. Bizler burada gönüllülük esasına göre çalışan kurumlarız. Çalışma yaparken sadece bizler değil, çok değerli hocalarımız da görüşlerini bildirmeli. Bu konuda da köprü olabiliriz. Ama maalesef devre dışı bırakıldık.”
***
Son Not!
İçilecek son damla suyumuz tükenene kadar sanırım tehlikenin farkına varmayacağız.
Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Engin Er’in dikkat çektiği en büyük tehlikeyi anlatarak bitireyim yazımı.
Bugün akarsulardaki görünen kirliliğin çok daha fazlası görünmeyen suların kirlenmesi.
Daha da açık olmak gerekirse.
Fabrikaların açtıkları kuyulardan çekilen sular, ne kadar zararlıysa ondan bin kat daha zararlı olan bir şey daha var.
O da atık suların yer altına verilmesi!..
Yani kullanılmış suların yer altı sularına karışıyor olması.
İşte tam da bu noktada, zaten az kalan içme suyumuzun atık sularla zehirlenmesi konusunda elimizden bir şey gelmeden bekliyoruz, bekleyeceğiz!..
Yorumlar
Kalan Karakter: