Eril egemenliğinin had safhasında olduğu bir toplumda yaşıyoruz maalesef.
Hiçbir şekilde kadınları iş hayatına katmak istemiyoruz. Hatta bunun için bir deyişimiz bile var… “Elinin hamuruyla erkek işine karışma” derler.
Peki neden?
Ayrım insan doğarken yapılıyor…
Kız pembe, oğlan mavi… Gözlerimizi açtığımız anda bile renklerle ayrıştırılmamız bir tesadüf değil.
Buna karşı olmak, yani insan olmak en önemli özelliğimiz olması gerekirken kadın ve erkek olarak ayrılmak toplumun bize biçtiği yolda ilerlemek kaderimiz midir?
Bence değil!..
Ama etrafımıza bakalım.
Siyaset, gazetecilik, fabrikalar, yöneticiler… Gözümüzü nereye çevirirsek çevirelim bir erkek egemenliğiyle karşı karşıya kalıyoruz.
Kadının tek egemenlik alanı var. O da evi!..
Kapıdan dışarı adımını attığın anda, hatta bazen dışarı adımını atmasan bile erkek egemenliğine girmiş oluyorsunuz.
Eğitimle değişir mi?
Değişmiyor!..
Kadınsan şehir dışına bile çıkamıyorsun üniversite okumak için.
Zaten bu nedenle her şehirde üniversite açılmadı mı… Hatta o kadar ilerledi ki durum, her sokak başı üniversite… “Okuyacaksan burada okuyacaksın” mantığıyla hareket etmek…
Meslekleri de bölmüşüz mesela.
Mühendislik fakültelerine bakalım… Eğer kadınsan, gıda, kimya ve benzeri bölümlerde mühendis olabiliyorsunuz ama inşaat mühendisi, makine mühendisi olamıyorsunuz erkeklerin kafasında!
Mühendis olamıyorsunuz ama ilginçtir mimar olabiliyorsunuz.
Neden peki?
“İnşaatta kadının ne işi var?” mantığı mıdır?
Kadını sahanın her alanında görmemiz gerektiği için midir?
Kadınların iş kolları genelde ofis içerinde veya hizmet personelliği midir?
Bu algıyı ne zaman kıracağız!..
Bunu yaparken, kadını ötekileştirirken erkekleri de ötekileştirmiyor muyuz?
Mesela neden “Her başarılı erkeğin arkasında iyi bir kadın vardır” sözünü kullanıyoruz.
Ya da tam tersini düşünelim. Neden başarılı kadınlar, bu süreçte kendilerini destekleyen eşlerine teşekkür ediyor?
Bu söylem de zaten cinsiyet ayrımcılığını pekiştirmez mi?
İşte burada araya giriyorum…
Buraya kadar herkese katılıyorum ama bundan sonrasına katılmıyorum.
Bir kadın iş hayatını elbette götürebilir. Hatta büyük bir başarı bile sağlayabilir. Buna sonuna kadar potansiyeli de vardır. Fakat, kadının iç güdüleriyle erkeğin iç güdüleri aynı değildir.
Yani kadınlar iş dünyasında başarı yakalasın diye erkeklere olmadığı ve hiçbir zaman da olamayacağı annelik iç güdüsünü ekleyemezsiniz. Buna itirazım var.
Anne, kutsaldır, cefakardır ve hatta vefakardır. Ama kadının annelik güdüsü doğuştan gelir. Erkeğin babalık iç güdüsü ise doğuştan gelmez. Sonradan öğrenilir. Bir babadan, annelik iç güdüsüyle hareket etmesini bekleyemezsiniz, beklememelisiniz. Babanın iç güdüsü daha çok korumacı yaklaşımıdır. Kadını korur, çocuğunu korur, ailesini korur… Ama annelik güdülerini yerine getiremiyor diye ona kızamayız. Bu sefer erkeğe haksızlık yapılmış olmaz mı?
Burada aradan çıkarak konuyu tekrar kadınların iş hayatına getirmek istiyorum.
Bursa Mühendis Kadınlar Derneği (BUMKAD), kurulduktan kısa bir süre sonra Türkiye’de pandemi başladı. Bu nedenle de isimlerini çok duyuramadılar. Pandeminin etkisini yitirmesi nedeniyle biraz daha fazla göz önüne çıkmaya başladılar.
24 kadınla yola çıktılar, şimdi ise 74 üyeleri var.
Mühendis kadınların el ele vererek kurmuş olduğu derneğin asıl amacı bir başkaldırı değil aslında, feminist duygularla hareket etmiyorlar. Sadece meslekte birliktelik esastır düsturu ile hareket ediyorlar.
Mesela benim en çok ilgimi çeken faaliyeti, “Dönüşüm Bugün” projesi.
Bu projeyle, meslekten uzaklaşmak zorunda kalan kadınların (Hamilelik, hastalık veya çocuk bakımı nedenleriyle) mesleğe geri dönmek istediklerinde boşa geçen zamanı telafi etmeyi sağlıyor.
Mühendislik sürekli gelişen bir meslek olduğu için, özellikle teknoloji ve altyapı konularında işte olmadığı zamanların kapatılması gerekiyor. Bunu da “Dönüşüm Bugün” ismini verdikleri projeyle yapıyorlar.
Aynı zamanda gelecek yeni nesillere teşvik amacıyla hem üniversitede hem de lisede kadınlara burs veriyorlar. En önemlisi ise “Siz yapabilirsiniz” mesajını vermeleri oluyor.
****
Son Not!
Eğer bir gün, kadınların hakkını savunmamızı bitirebilirsek ülkemizde eşitlik sağlanmış olacak. Kadın kotalarının olmadığı, kadınlara özel yer ayrılmadığı, isminde kadın geçen derneklerin açılmadığı günler geldiğinde bizler için bu ötekileştirme ve ayrıştırma bitmiş olacak. Fakat, bu günlere gelebilmemiz için istatistiklere göre 150 ila 200 yıl geçmesi gerekiyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: