Hafta sonunun Cumartesi gününde sezonun son maçını oynadık..
Oynamaz olaydık !?
Son yıllarda, sosyal medyanın da gücüyle, ortadan bölünmüş halk topluluğu imajımız iyice oturup, kök saldı..
Toplum olarak, uç noktalarda sörf yapmaya bayılıyor, normalde uzlaşabilmeye ise olanak tanımıyoruz..
Ülkenin normali bozuldu..
Bozdular..
Taammüden..
Bu durumda, kayış attı koca ülke..
Moda, takip ister..
Kaçar mı ?!
Uymadan olmaz !
Bizler de ;
Anormaller üzerinden idrar yarıştırmaya bayılır olduk..
Ama her konuda, her hususta..
Siyasi, politik, ekonomik, sosyolojik, psikolojik, patolojik her manada..
En çok da ;
Uzmanlık istemeyen sportif konularda..
Peki ; iyi mi, güzel mi bu hâl ve gidiş?
Bence; doğru şeylere temas edip, bilinmeyen ve görünmeyenlere sentez olabildiği oranda, güzel..
Ötesi; duygusallık ve karmaşa üzerinden rüzgar yapmaya evrilir ki sonuca götürmeyip, ruhi sıkıntılara yol açar..
Sentezci yaklaşımda, ne akıl ne de deneyim tek başına belirleyici değil, her ikisinin de ortak ürünü olarak karşımıza çıkar..
Şimdi ;
Yazının giriş paragrafı üzerinden, yaptığım girizgahın amacına doğru yol alalım..
Konu : Bursaspor’un, İzmir’in yaka takımı ile yaptığı ve sezonun son müsabakası.
Öncelikle;
Bursaspor olarak, bu takıma 10 puan fark atarak şampiyon olmuş muyuz?
Olmuşuz!
Üstelik, o maç öncesindeki hafta, evimizde kupayı havaya kaldırarak, gündeme de girmiş miyiz?
Fena halde girmişiz hem de !
Moda tabirle, Turp’un büyüğü heybemizde..
Peki; bahse konu takım ile Bursaspor’ umuzun başarı kriterleri aynı mı?
O hoo oo ..
Hangi başarının kriterleri diye sorduğunuzu duyar gibiyim..
Ya, adamların sahası yok sahası.. Daha ne?
Hiç bir kriterleri Bursa ve Bursaspor ile mukayeseye tabi değil ve olamaz !
Buradan hareketle;
Bu takıma karşı aldığımız yenilgi üzerinden, tezvirata girmenin anlamı var mı Allah aşkına..?
Sezon başı, bir idman sırasında, yanlarına çağırdıkları bir oyuncu üzerinden Bursaspor’a küfür ederek başlatılan cehennem ateşine ortak olmadık mı?
Hak etmedikleri önemi onlara atfederek, ekmeklerine yağ sürmedik mi?
Bu süreci daha iyi ve akıllı yönetebilirdik!
Ki; buradaki en önemli unsur, taraftar yöneticileri olmalıydı..
Ya yapmadık, ya da yapamadık!?
Yakıştı mı koro halinde o güzelim ambiyanslara o küfürler ?!
Dengimiz olmayanlara paye vermemeyi becerebilseydik, bu yenilgi, ruhumuzda bu kadar derin yara açmazdı..
Bu derin yaranın yarattığı harabiyet ve psikoloji ile de bizleri şampiyon yapan oyuncu ve hocalara bu kadar sarmazdık..
Kolay mı zannediyorsunuz bu işleri?
Emin olunuz ki hiç kolay değil!
Parçaları bir bütün haline getirip, başarı için gerekli olan en küçük ayrıntıları hesaplayıp, istenileni elde etmek, sanıldığının aksine büyük zorlukları aşabilme becerisi sonucudur!
Evet. Hep üzüldük, kahrolduk bu yenilgiye !
Adım gibi biliyor ve tahmin edebiliyordum olabilecekleri ..
Onun için yazdım dört hafta önce ;
Bu yaka takımına karşı gençler ile çıkalım, diye..
Lakin, şartlar öyle el vermedi maalesef..
Cuma günü, İzmir yolculuğu öncesi, otobüs başında sevgili Ahmet İlhan ile konuştum :
“Her şeyin farkında ve idrakindeyiz abi. Gerekli cevabı sahada vereceğiz” dedi!
Vermediler mi ?
Mücadele etmediler mi?
Kırık parmaklarıyla son haftaya kadar takım içinde kalmadılar mı?
Olmadı işte !
Futbol oyununun kesin hükümleri yok ki uygulayıp silindir gibi ezip, geçesin..
Üç ihtimalli bir oyunun, şans gülen tarafı olamadık. Hepsi bu!
Sevgili Pablo hocamızı yakan bireysel hatalardan birine maruz kalan Adem hocayı da mı yakalım şimdi ?!
Bu maç ve oyun üzerinden;
Pablo-Adem tezviratı mı çevirelim ?
Yazılarımda, keskin hatları kullanmadan, satır arası eleştiriler ile mesajlarımı muhatapları anlıyor!
Futbol oyununa baktıkları pencereyi bildiğim değerler anlıyor!
Anlayamayanlar, keskin dil ve kalem bekliyor..
Hiç gerek yok !
Futbolun dili birdir.
Klişelere takılıp, klişeler üzerinden yürümek sağlıklı değildir!
Mou’nun haklı olarak eleştirildiği Türk futbol ikliminde, Adem hoca da, Pablo da pekâlâ eleştirilebilir..
Ama
Vurmadan, gömmeden..
Dün sevgili Pablo’yu gönderdik..
Üstelik diploması olmadığını yüzüne vura vura..
Çiğnediği sakıza, kenardaki duruşuna..
Evet! Diploma bir şeydir! Ama her şey değildir!
Bugün, Adem hocayı göndermek istiyorlar..
Üstelik, kapı gibi de diploması var!
Biz bu hareketleri bir yerden biliyoruz da;
Sanıyorum hatırlamıyoruz!
Bi durun abi ya ?!
Daha şunun şurasında üçüncü batak kuyudan çıkabilmeyi becerdik..
Diğer kuyulardan çıkmak için neler ile uğraşılacağını bilmiyorsunuz bile..
Hiç olmazsa, gölge yapmayın ne olursunuz..
Yorumlar
Kalan Karakter: