“Beni ne doktorlar, ne mühendisler, ne mimarlar istedi de ben varmadım” cümlesi tarih oldu…
Artık bu cümleye karşılık verilebilecek en iyi yanıt sanırım “Zaten onlara varsaydın sürünürdün. İyi ki varmamışsın” olur.
Acı ama gerçek!..
Bu toplumun en elit kesimleriydi bir zamanlar doktorlar, mühendisler, mimarlar, öğretmenler…
Bu mesleği yapmak için üniversiteden mezun olanlar, seçkin azınlıktı adeta!..
Devletin ve toplumun her zaman onlara ihtiyacı vardı.
Peki ya şimdi?
Artık devletin hiçbir ihtiyacı yok!..
Çünkü haddinden fazla var her birinden.
Mesela öğretmenler…
Şu anda asgari ücretin altında maaş alan ücretli öğretmenler, asgari ücret alırsa öpüp başına koyacak ve işverenine teşekkür edecek özel okul öğretmenleri var. Kadrolu öğretmenlerin maaşları bile gün geçtikçe asgari ücrete yaklaşır oldu.
Doktorlar, hala kıymetli hazinemiz ama her birini teker teker yurtdışına gönderiyoruz. “Giderlerse gitsinler…” diyerek hem de.
Mühendislerin artık can güvenliği bile yok!.. Geçen haftalarda İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Ülkü Küçükkayalar açıklamadı mı, meslektaşlarının defalarca şiddete maruz kaldığını…
İtibarsızlaştırılan mimarlar artık iş bulamıyorlar. İş bulamayan mimar kendine ofis açıyor. Hiçbir yetkinliği olmamasına rağmen ofis açan mimarlar piyasayı düşürüyor. Düşen piyasanın altında ezilen mimarlar çeşitli ahlaksızlıklara, yani etik olmayan davranışlara başvuruyor. Mesai arkadaşım Gözde Şahin’in Mimarlar Odası Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek’le gerçekleştirdiği söyleşi sonrası 27 Aralık 2022 tarihinde yayınladığı ‘Mimarlar kısır döngüye girdi’ başlıklı yazısındaki ifadeler adeta meslek için kan dondurucu…
Okumadıysanız lütfen tıklayın…
https://www.nobetcigazete.com/yazarlar/gozde-sahin/mimarlar-kisir-donguye-girdi/530/
***
Peki Mimarlar Odası Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek’in anlatacakları bu kadar mıydı?
Mimarların korunması gerektiğine vurgu yaptığını söylemek gerek.
Her geçen yıl, meslek daha da gelişmesi gerekirken nedense hep geriye gitmiş. Bunda en önemli etken, meslek örgütlerinin etkinliğinin yitirilmesi olmuş. Yani önceden bir yaptırım gücü varken, bu yaptırım gücü yavaş yavaş azalmış.
Denetleme mekanizması ortadan kalkmış mesela.
Rodoplu Şimşek, “Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odası’nın belirlemiş olduğu bir asgari ücret oranı var. (Asgari ücret 5 bin 500 lira olduğu zaman) O da 11 bin 200 lira. Fakat bu ücret, sadece tavsiye niteliğinde. Evet kurumsal şirketler bu orana uyuyor ama birçok firma bu parayı vermekten kaçınıyor. Çeşitli yollara başvuruyorlar. Mesela ‘İmzacılık’ dediğimiz bir yöntem var. Bir ruhsat almak için şantiye şefi imzasına ihtiyacı var. Ayda 11 bin 200 lira ödememek için şantiye şefleri sadece imza atmak için 3-4 bin lira para veriliyor. Tabi burada şantiye şefi aynı anda 5 iş birden alabiliyor. Düşünün ki, günde 3 defa beton atılıyor inşaata. 3 beton atılışında da şantiye şefinin imzasına ihtiyaç duyuluyor. Fakat şantiye şefi bir kez geliyor. Kontrol dahi yapmadan 3’üne de aynı anda imza atıyor ve şantiyeden ayrılıyor.”
Şimdi bu inşaattan ne bekliyoruz?
Kağıt üzerinde her şey usulüne uygun yapılıyor ama gerçekten öyle mi?
İşte tam bu noktada işin denetlenmesi gerekiyor.
Ve ilk denetimin de SGK’da başlaması gerekiyor.
Şantiye Şefi unvanı olan kişiye gerçekten o para verilse zaten başka bir firmada çalışmaya yeltenmez. SGK da bu kişiye o paranın verilip verilmediğini gayet rahat bir şekilde denetleyebilir.
Kağıt üzerinde usule uygun olan fakat gerçekte usulsüzlüklerin kol gezdiği memleketimde bunu denetlemek bile bir zulüm gibi bir şey herhalde!..
Aslında 5 yere imza atmaya giden şantiye şefi farkında olarak veya olmayarak diğer arkadaşlarının da işini engellemiş oluyor.
Halbuki net bir direnç gösterilmiş olsa müteahhitler de onu tutmak zorunda kalacak.
Rodoplu Şimşek’e göre, bir inşaatın en ucuz kalemi mimar ve mühendisler.
Şimşek, “Bu çok önemli bir konu. Devlet destekli denetleme olmadığı için biz Mimarlar Odası olarak sadece SGK’ya ihbar yapabiliyoruz. Yaptığımız her ihbar da ne yazık ki değerlendirilmiyor. TMMOB olmak üzere şu şantiye şefliği ile ilgili kampanyalar yapıyoruz. Bunun sahada sabahtan akşama kadar denetlenebilir bir sistemle çipli kontrol yapın diyoruz” dedi.
Aslında günümüz teknolojisinde denetimler daha rahat bir şekilde yapılabiliyor. Nasıl ki, Yapı Denetim Firmaları ortak havuz üzerinden belirleniyorsa bu denetim de öyle bir şekilde yapılabilir.
Rodoplu Şimşek de aynı fikirde…
Konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Şu an UYDS diye bir yapı deneyim sistemi var online takip edilen. SGK’sını da takip edebilirler oradan, her betonda şantiye şefinin ya da mimarın imzasını isteyebilirler. Günde 3 kere beton dökülüyor. Hiçbir imzacı 3 kere gidemez oraya. O yüzden maaş istemek zorunda kalır. Aslında biz çok güzel önerilerde bulunuyoruz. ‘Takip edin, sahada dursun, mecbur edin’ diye. Veya ‘SGK gitsin baskın yapsın, şantiye şefi o an orada yoksa durdursun inşaatı’. O yüzden biz kendi kendimize sektörü kilitliyoruz. Zaten insanlarda denetleme olmadan bir öz farkındalıkla bu bilince ulaşmalarını beklemiyorum. Biz Akademik Odalar olarak kamu kurumlarını, kendi merkezlerimizi burada hareket etmeye zorlamaya çalışıyoruz. Şubeler olarak mesela merkezimize söylüyoruz bakanlıklarla temas kurun, SGK’ya gidin, çevre şehirciliğe gidin diye. Bunları yapı denetimler gibi zorunlu hale getirin.”
***
Maalesef, toplum olarak böyleyiz.
Bir şekilde sürekli olarak birilerinin bizi denetlemesini, dürtüklemesini istiyoruz.
Kendi başımıza kendi ahlaki değerimizi oluşturamıyor, oluşmuş bir ahlaki değeri de nasıl yok ederiz diye düşünüp duruyoruz.
***
Son Not!
Bir kaynakçı, mühendisten veya mimardan daha değerli olabilir mi?
Bunu küçümsemek için demiyorum, biri zanaat, diğeri akademik bilimsel bakış!..
Fakat bugün kaynakçıyı mumla ararken, elimizi sallasak mimar ve mühendise çarpıyoruz.
İşte bu nedenle zanaatini gerçekleştiren, bilim insanından daha değerli oluyor!..
Yorumlar 3
Kalan Karakter: