Coğrafya, içinde yaşayan insanların kaderi mi olur gerçekten,
Yoksa tıpkı sınırlarınızı kendilerine göre çizen o birileri, kaderinizi de mi yazar!
Son günlerde Filistin’de yaşanan olaylara baktığımızda, bu sorunun yanıtının da ayan beyan ortada olduğunu görüyoruz aslında...
Filistin’in yıllardır ilmek ilmek sınırlarını belirleyen işinin ehli proje mimarları, yıllardır bu bölge insanına da kan ve gözyaşı içinde bir hayatı kader diye sunanlar değil midir?
Ve belli ki artık projeyi tamamlama zamanı!
Dün, tüm dünyanın gözleri önünde işlenen bir savaş suçuydu.
Ve belki de Hitler Döneminden sonra gerçekleşen en büyük savaş suçu.
Ve şimdi içinde yüzlerce sivilin olduğu hastaneye saldırıp kan gölüne çevirdikten sonra utanmadan inkar eden asrın zalimleri, sadece kınama cezasıyla mı kurtulacaklar yine....
Ya sonra!
...
Bildiğimiz üzere, 7 Ekim sabahı Filistin direniş örgütü Hamas, İsrail’e karşı “Aksa Tufanı” adıyla bir saldırı düzenlemişti.
Ve ilginçtir ki birçok savaş strateji uzmanının da yorumladığı gibi bölgede kuş uçuşundan, karıncanın yürüyüşünden haberi olan “malum ülkelerin” onca istihbarat kaynaklarına rağmen 1 yıldır planlandığı söylenen bu saldırıdan kimsenin haberi dahi olmamıştı.
Kaldı ki, saldırının hemen arkasından İsrail’in muhalif medya kanadı ve barış yanlıları da İsrail Başbakanı Netanyahu’yu açık bir dille suçluyor ve eleştiriyordu yine ilginç şekilde!
Hamas’ın gerçekleştirdiği ve birçok İsrail vatandaşının öldüğü bu saldırının Filistin’e yansıyışının çok ağır olacağını anlamak için ise müneccim olmaya gerek yoktu.
Ve hemen akabinde korkunç kıyım başlamıştı bile!
Öyle ki, birkaç gün içinde aralarında 14 gazetecinin de olduğu 3 bin Filistinli hayatını kaybetmiş, yaralılar ise 15 bini bulmuştu.
Ve dün bu yaralılardan bazılarının da tedavi gördüğü ve bir kısım sivilin sığındığı Gazze’deki El-Ehli Baptist Hastanesine gerçekleştirilen saldırıda, yüzlerce insan daha hayatını kaybederken, sayının maalesef daha da artacağı söyleniyor.
Filistin Sağlık Bakanı Yardımcısı Ebu er-Riş'in, dünyaya bu vahşeti göstermek adına ölen Filistinlilerin cansız bedenleri arasında yaptığı basın toplantısında söyledikleri ise, oldukça üzücü ve düşündürücüydü;
Anadolu Ajansının verdiği habere göre; Ebu er-Riş;
Hastaneye 3 gün önce de 2 kez saldırarak tehdit edildiklerini, bunun üzerine hastane müdürünü arayarak neden hala hastaneyi boşaltmadıklarını sorduğunu,
Hastane yönetiminin ise, buna karşılık İngiltere’den gelen Hristiyan din adamlarıyla görüştüklerini ve hastanenin faaliyet göstermesi için uluslararası kurumlardan güvence aldıklarını belirtiyordu. Ve devamında İsrail’in sivilleri hedef almayı durdurması için çağrıda bulunuyordu.
Evet, İngiltere’yi temsilen din adamlarının verdiği güvence pek işe yaramamıştı nedense...!
Ve sonra ne mi oldu? Birçok dünya ülkesi ve yine her daim dünya barışını savunan, hatta dünya barış kriterlerini belirleyen uluslararası örgütler de kınadıkça kınadı aynaya bakmadan!
Dahası İsrail’in işlediği bu savaş suçu karşısında,
“Bu saldırıyı biz yapmadık, Hamas’ın başarısız saldırılarından biriydi” şeklindeki savunmasının ise akıllara zarar bir açıklama olduğu ortadayken, gerçekten inananlar olur mu bilemiyorum.
3 gün önce uyarı manasında İsrail’in bu hastaneye yaptığı saldırılar sonrası hem de!
Nasıl da kötü bir tesadüf olmuş düşünün...
Neyse ki atılan bu roketin kime ait olduğunun çözülmesi çok da zor olmasa gerek!
Muhtemelen saldırıya bunca tepki veren uluslararası barış elçileri, uzmanlarıyla bunu tespit edecektir...
Ve dünya barışı için bu durumun aciliyetinin onlar da farkındalardır mutlaka.
Aksi halde dünyanın gözü önünde işlenen bu katliam ve savaş suçuna sessiz kalınması halinde, özellikle Avrupa’ya iyice yayılan göçmen meselesinde, din ve ırkçılık akımlarını tetikleyeceği ve birçok ülkenin de bundan nasipleneceği aşikar...
Keza İsrail’in Türkiye dahil bazı ülkelerdeki vatandaşlarına o ülkelerden çıkma talimatı verdiği de gelen haberlerden.
Ve bu noktada şimdiye kadar gerek açık gerek örtülü olarak İsrail’e destek veren ülkeler, İsrail’de yanan ateşin kendilerine sıçramasını göze alabilecekler mi?
Yoksa “Fırtınalar iyidir, bazen tekneni yıpratır ama temizler de” mi diye düşünürler acaba?
Lakin genel olarak bakıldığında, içinde İsrail ve Filistinlilerin yaşadığı bu topraklar bir çokları için nasıl da değerli ve ulaşmanın hayalini kurdukları o madenlere ne kadar da yakın...
Bu arada dünkü İsrail saldırısından sonra Ürdün ziyareti iptal edilen ABD Başkanı Joe Biden, bugün İsrail’e gitti.
Ve uçaktan indiğinde Netanyahu ile birbirlerine hasret iki kardeşin kavuşmasını hatırlatan ve tokalaşmalarındaki,
“Seninle gurur duyuyorum” mesajı veren vücut dili,
Çoluk çocuk demeden yüzlerce insanın öldürüldüğü ve dünyayı sarsan görüntülerden ne kadar da kısa süre sonraydı değil mi?
“Karşılıklı güven ve esenlik, bütün dünya uluslarının üzerinde titremesi gereken bir mutluluk ilkesidir. Ancak bu ilke bütün uluslar için gerçekleşmedikçe genel bir barışma sağlamaktan çok, sömürülmek istenen bir takım uluslara karşı bir takım güçlü ulusların yeni davranış ve ayrıcalıklar kazanmasını sağlamak niteliğinde görülse yeridir. Hele uluslararası silah alışverişinin bir takım ulusların denetimi altında tutulmasını sağlayacak tedbirlerin alınması bu kuşkuyu artırmaktadır”
(TBMM-1 Kasım 1925) Mustafa Kemal Atatürk
Yorumlar
Kalan Karakter: