Birkaç gün önce Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Ankara’da,
“Anayasa Mahkemesi, Sendikal Özgürlüğü Sınırlayan yüzde 2 Barajını İptal Ederek Adaleti Sağlamalıdır” şeklinde bir çağrı için toplandı.
Bursa’dan Konfedersyon’a bağlı BÜRO-İŞ Sendika temsilcilerinin de katıldığı eylemde,
“Torba yasa teklifiyle yasalaşan yüzde 2 sendikal baraj düzenlemesi yandaş ve yancı konfederasyonlar tarafından başarısızlıklarını örtmek, çalışanlarını nasıl sattıklarını gizlemek ve oluşacak üye kayıplarının önüne geçmek için sermayenin güdümündeki iktidarın desteğiyle hukuksuzca yasalaştığını” söylüyorlardı.
Peki onları bu kadar kızdıran yüzde 2 baraj düzenlemesinin anlamı neydi?
Büro-İş Sendikası Bursa Şubesi Hukuk işlerinden sorumlu Alper Şen’le söyleşimizde bize en özet haliyle şöyle anlatıyor:
2021 yılında üye sayımız yüzde 1’lere yavaş yavaş geldiğimiz vakitlerde de “Yüzde 1’in altında kalanlara sendikal baraj maddesi” konulmuştu.
Ama o zaman bu Toplu Sözleşme maddesi olarak koyulduğu için itirazlarımız daha rahat kabul görmüş ve iptal edilmişti.
1 yıl sonra yani 2022 yılında üye sayımız yüzde 2’yi bulmaya ramak kalmışken,
Bu kez üstelik torba yasayla yüzde 2’nin altında üye sayısı kalanlara sendikal baraj düzenlemesi yapıldı ve yasalaştı.
Bu ne demekti!
Yani herhangi bir hizmet kolunda çalışan kamu görevlilerinden, sendikaya üye olanların sayısı yüzde 2’nin altında kalırsa, 3 ayda bir verilen toplu sözleşme ikramiyesinin ancak yarısı kadarını alabileceklerdi.
Bu ikramiyelerin tutarı nedir diye sordum Alper Şen’e;
“900-1000 TL arasında bir meblağ olmakla beraber bağımsız olarak ayakta durmaya çalışan sendikalara karşı yapılan ve diğer sendikalardan bize geçmek isteyen üyelere bir gözdağıdır. Yani bu sendikalara geçerseniz gitgide dibe düşer birçok haktan mahrum edilirsiniz demektir aslında bu” diye yanıtladı.
Ve 2022 yılında çıkan bu yasa sonrası yasanın iptal gerekçesiyle CHP karara itiraz davası açıyor. Fakat 2022 Ocak ayında açılan dava sonrası raportörün araştırma sonrası lehlerine hazırladığı raporu sunmasına rağmen hala işleme dahi alınmamış.
Tüm bu nedenlerle birkaç gün önce Ankara’da Anayasa Mahkemesi önünde gerçekleştirdikleri ve mahkemenin kararı iptal etmesine yönelik eylemin ardından Anayasa Mahkemesi Başkan vekili Hasan Tahsin Gökcan ile nihayet görüşme sağlamayı başarmışlar. Gökcan konuyu AYM Başkanına ileteceğini ve bir an önce gündemlerine almak için çabalayacağını belirtmiş.
Bu açıklama ile biraz umutlansalar da aslında onların amacı;
“Sendikalı olsun olmasın 3 ayda bir bu tutarın tüm memurlara verilmesi.”
Ve Alper Şen açıklamasına şunu da ilave ediyor;
“Ya ayırt etmeden tüm memurlara verilsin veya hiçbir sendikaya verilmesin. Ve böylelikle bağımsız sendikalara yönelme anlamında çok daha iyi olabilir. Çalışanlar da bu tür dayatmalara maruz kalmadan, kararlarını belki daha özgürce verebilirler...”
...
Şimdi okuyunca kimileri;
“Bunca açıklama, eylem hepi topu 3 ayda bir verilen 3-5 kuruş için mi?” diyebilir.
Doğru, günümüz şartlarında 1000 TL artık bir zamanların 3-5 kuruşu halini aldı. Ve acıdır ki, o küçümsenen meblağa memurlar da diğer çalışanlar gibi muhtaç durumdalar maalesef.
Kaldı ki, emeklinin de Ekim’den beri beklediği kimi zaman henüz alamadığı 5 bin TL ikramiye için tepki göstermesi de bu nedenle değil mi?
Halbuki, 5 bin TL de ihtiyaçların ne kadarını karşılar ki değil mi?
Ancak tıpkı memurların eylemine neden olan tutar gibi 5 bin TL’ye de ihtiyaç duyan büyük bir kesimin olduğunu da günlerdir kızgın ve üzgün emeklilerin söylemlerinden görmekteyiz...
Ve gitgide kanaatkar olan toplumun emekçi ve emekli kesimini gördükçe,
Keşke toplumun diğer kesimi dediğimiz;
Bir asgari ücreti bir gecede harcayan, emeklinin eli titreyerek aldığı maaşı bir gömleğe vermekten çekinmeyen, bir memur maaşı kadar tutarla bir saatliğine girdiği salonda masaj yaptıran,
Toplumun vatansever varlıklı insanlarını tenzih ederek,
Havadan,sudan ama tam olarak nasıl olduğunu bilmediğimiz; zengin, müsrif ve bencil tabakasına da,
Kanaatkarlık ve emekle kazanmanın ne demek olduğunu öğretilebilseydi.
O zaman anlının teriyle çalışan da hakettiği itibara kavuşmaz mıydı?
...
Ve Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu torba yasayla artık 3 ayda bir alamadıkları ikramiye için eylem yaparken,
Konfederasyon olarak yaptıkları anket sonuçlarını da şu şekilde açıklıyorlardı:
“Ekim ayında Açlık sınırı 14 bin 542 liradan 15 bin 420 liraya, yoksulluk sınırı ise 2 bin 208 lira artışla 43 bin 859 lira olarak hesaplandı. Yoksulluk sınırı son 12 ayda, 19 bin 346 liralık artış gösterdi” diyor ve;
“En düşük memur maaşı yoksulluk sınırının üstünde olmalıdır” sözleriyle de yine taleplerini dile getiriyorlardı..
Tıpkı asgari ücretle çalışanların:
“Maaşlarımız açlık sınırının üstünde olmalıdır” dedikleri,
Ve emeklilerin de;
“En düşük emekli maaşı asgari ücret kadar olmalıdır” söylemleri, talepleri gibi...
Ve yukarıda değindiğim üzere, nasıl da kanaatkar bir millet olduk!
Emeğimizin karşılığını almaktan geçtik,
Sadece yaşamak için talep ettiklerimiz bile açlık ve yoksulluk sınırını geçmeyen, haddimizi iyi bilen çiçek gibi insanlar olduk hem de..
Yorumlar
Kalan Karakter: