Yerel seçimlere doğru adaylık için bazı isimler ağır ağır gün yüzüne çıkarken, bazı seçim bölgeleri için ise siyasi partiler hala kimlerin olabileceği konusunda ser verip sır vermiyor...
Gerçi kendilerinin de bu konuda bir kafa karışıklığı yaşadığı ortada.
Çünkü adayların ötesinde, en çok ittifak veya işbirliği ile mi?
Veya kendi logolarıyla bağımsız olarak mı seçimlere gireceklerinin dahi henüz netleşmediğini biliyoruz.
Kaldı ki parti liderlerinin konuşmalarına baktığımızda da, ne düşündüklerine dair çoğu kimsenin bir şey anladığını sanmıyorum.
Bir öyle bir böyle, birilerine göz mü kırpıyorlar ya da gözlerine bir şey mi kaçmış,
Belki de üst üste gelen seçim kaosunda hepsinde tik mi hasıl oldu ya da “Sen gününü görürsün” mü demek istiyorlar anlamak zor.
Misal; Her ne kadar karmaşık bir ilişki yaşasalar da ve her şeye rağmen seçimlere kadar ittifakı devam ettirseler de, 6 parti de seçim yenilgisinden sonra birbirlerini suçlayıcı birçok söz sarfettiler.
Olur böyle dedik!
İnsanlar üzüldüğünde, sinirlendiğinde bazen en yakınındakilere bile istemediği sözleri söyleyebilir. Ama akabinde pişman olur.
Ve aslında altılı masada da kısmen öyle oldu.
Masanın favorileri olan CHP ve İYİ Parti hariç tabii !
Tabii diyorum. Malumunuz üzere bu iki partinin masadayken bile arada atışmaları oluyordu.
Fakat her ne kadar Kılıçdaroğlu’nun seçim sonrası ve yine genel başkan adaylık sürecinde takındığı tutum sebebiyle eleştirsek de, bu mevzuda Akşener’in çok daha sert bir üsluba sahip olduğunu da söylemek gerek ve biraz da “anlaşılmaz sert” de diyebiliriz hatta.
Nedenine gelince, seçim sürecinde bazı partililerinden ve seçmeninden aldığı eleştirilerden olsa gerek;
Sanki sağ kanattan olduğunu ispatlamak adına, yıllardır eleştirdiği iktidara karşı şimdilerde biraz daha tedbirli ve insaflı bir tutum sergilediğini,
Hatta zaman zaman hükümet kanadındaki bazı isimlere beklenmedik şekilde methiyeler dizdiğine şahit olurken,
Özellikle solcular olarak tabir ettiği kesime yönelik ise,
Sağ gösterip, sola vurdukça vuran bir taktik sergilediğini görüyoruz.
Düşünün; durum öyle bir hal almış durumda ki, özellikle eski ortakları CHP’nin hazırladığı programlara milletvekilleri ve il başkanlarına katılmama talimatı bile verdiği söyleniyor.
Yalnız şunu da ifade edeyim, bu tavırlarına binaen;
“Acaba muhalef partileriyle olmak yerine artık iktidar kanadında mı yer almak istiyor” yorumlarına yönelik şunu söyleyeyim:
Öyle bir şey olamayacağını kendisine yakın isimler dile getirirken, ilave olarak da,
“Olmaz ya! Şayet öyle bir şey olursa da partide toplu istifaların olacağını da söyleyebiliriz” diyerek kesin bir dille böyle bir ittifakta olmayacaklarını ifade ediyorlar.
...
Tamam! Akşener 81 ilde ve 922 ilçede kendi adaylarıyla gireceğini bağıra bağıra ilan etti.
Ama 3 Mart’ta da bağıra bağıra ve hatta saydıra saydıra benzer şekilde bağımsız seçime gireceklerini söylememiş miydi?
Bu acele fevri çıkışı akabinde,
Birkaç gün sonra masaya geri dönse de ve ne kadar inkar etse de, hem kendi partisi hem CHP’de büyük bir oy kaybına neden olmamış mıydı?
Ve iki gün önce partisinin grup toplantısında Einstein’ın:
“Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp, farklı sonuçlar beklemektir” sözüyle birilerine atıfta bulunurken,
Teşbihte hata olmaz diyerek; acaba bu sözü kendisiyle de içselleştirmeyi düşündü mü hiç diye de merak etmedik değil!
Şaka bir yana; sonuçta Meral Akşener’in yıllardır tecrübeli ve zeki bir siyasetçi olduğunu ve siyasetin bir strateji sanatı olduğundan mütevellit bu taktiklerinin çocuksu kızgınlıklar veya düşünmeden söylenen sözler olmadığından da kuşkumuz yok!
Ve tabii tüm bunların yanında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da seçim sürecinde kapalı kapılar arkasında seçimi kazanmak uğruna yaptığı pazarlık iddiaları, detaylı düşünmeden hazırlanan listeler ve sonrasında parti üyelerini hiçe sayan tavırlarına baktığımızda, o da sütten çıkmış ak kaşık olmadığını gösterdi aslında...
Ve belki de Akşener’in şu an ki tavrı tekrar işbirliği yapmaya hazır Kılıçdaroğlu’na karşı bir göz dağı verme hali ve daha sağlam bir pazarlık ortamı yaratma adına olabilir.
Lakin kulis haberlerine baktığımızda, Kılıçdaroğlu’nun birkaç yıl öncesinde Bursa Büyükşehir adayı olarak ilan ettiği Mustafa Bozbey bile üstelik İYİ Parti yönetim kademesinden bazı isimlerin de olduğu bir ortamda;
“İYİ Parti’yle işbirliği yapmadığımız noktada kazanmamız çok zor” dediği ve böyle bir durumda adaylıktan çekilmeyi veya kazanması muhtemel Nilüfer’den aday olma şartıyla devam edeceğini söylediği iddia ediliyor.
Yine İYİ Partide 2019 seçimlerinde aktif olarak çalışan ve hala yönetim kademesinde görev alan bir partili ise;
“Şu aralar Gemlik Belediye Başkanı Uğur Sertaslan’ın ittifakı desteklediği söylemlerini duyduklarını fakat önceki dönem yerel seçim sürecinde;
CHP ile Belediye Başkanlıklarında destek verirken, bir başkan yardımcısı bizden olacağıyla ilgili aramızda bir anlaşma yapmıştık.
Her ne kadar bu anlaşmaya pek sadık kalınmasa da, mevzuyla ilgili en sert tepkiyi Uğur bey vermiş, hatta vefat eden bir yardımcısının boşalan yeriyle ilgili görüşmede bile ‘o koltuğu boş bırakırım ama sizden birini oraya oturtmam’ demişti.
Bu nedenle şimdi söyledikleri bizim için önem teşkil etmediği gibi zaten onun aday olduğu bir yerde bizim destek vermemiz de mümkün değil!”
Devamında ise şunu söylüyordu:
“Yine 2019 seçimlerinde Bursa’da bizim desteğimiz yadsınamaz. O dönem Osmangazi’den bizim adayımızla girelim dediğimiz halde kabul görmemişti. Halbu ki o bölgede ki oy oranlarımız netti ve bizim adayımızın olması halinde açık ara önde kazanmamız mümkündü.”
...
İzlenimlerime dayanarak; 2019 yerel seçimleri ve mayıs genel seçimlerinde ki bazı hesaplar henüz kapatılamamış.
Ve yerel seçim sürecinde de İYİ Parti, kimin kimde ne kadar alacağı var, indirim yapılır mı, ötelenir mi, helalleşmeli mi gibi hesapların askıda kalmasını istemiyor.
Üstelik CHP’de de hazır böylesi bir işbirliği hevesi varken,
Biraz naz, biraz niyaz ve net şartlarla, belli ki sağlam adımlar atmak niyetinde gibiler...
Yorumlar 1
Kalan Karakter: