Hafta sonu “İkinci Yüzyılda Demokrasi ve Birlik Kurultayı” sloganıyla gerçekleşecek olan CHP Kurultayı umuyoruz ki, ismine uygun demokratik bir şekilde nihayete erer.
Seçimlerin hemen ardından parti içinde yaşanan bölünmeler, akabinde genel başkanlık için yaşanan kıran kırana bir mücadele ve diğer partilerin bile konuya dahil olur hale gelmesi...
Kaldı ki nedeni meraktan öte; yerel seçimler için gerek ittifak gerek aday belirlemeleri noktasında diğer partileri de bağlayıcı olmasıydı.
Ve bu noktada okuyucularımdan gelen talep üzerine, kurultay hakkında bilmediğimiz bazı noktalara değinmek istiyorum bugün...
Öncelikle her ne kadar sadece Kemal Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel’in aday olacağı bir kurultaymış gibi düşünsek de,
Kurultayda adaylığını ilan etmiş grup başkanı Özgür Özel’le beraber, eski milletvekili İlhan Cihaner, eski PM üyesi Örsal Öymen gibi bildik isimlerin yanında eski milletvekili adayı Ünal Karahasan olmak üzere hali hazırda 4 aday mevcut!
“Kılıçdaroğlu yok mu?” derseniz...
Kılıçdaroğlu yılların verdiği özgüven ve tevazuyla;
“Ben aday değilim. Ama delegeler aday gösterirse olurum” şeklinde ifade etti adaylığını...
Peki aday belirleme nasıl oluyor?
Şöyle ki; Parti tüzüğü gereğince toplam 1368 delegenin yüzde 5’i, yani 69 delege imzası yeterli.
Burada hazır delegelerden söz açılmışken, kısa bir not düşmek istiyorum: Malum CHP’de mevcut delege sistemi ile seçimlerin gerçekleşmesi çokça eleştirilir. Nedeni ise şudur;
1368 delegenin 168’i; Genel Başkan, PM, MYK ve YDK üyeleri ve milletvekilleriyle beraber doğal delegeleri oluştururken,
Geri kalanı ise; Meclisteki 600 milletvekilinin iki katı, yani 1200 delegenin oluşturduğu kurultay delegeleridir..
Ve bu delegeler partinin milletvekili ağırlığına göre seçilmeleri nedeniyle, birbirlerine olan karşılıklı duygusal çıkarlar, çoğunlukta olan kurultay delegelerinin kime oy verecekleri noktasında oldukça etkilidir.
Yani doğal delegeler ve doğal delegelere bağlı seçimli delegeler şeklinde bir sistemin uygulanışı, haliyle eleştirilerinde hedefi oluyor.
...
Adaylık mevzusuna dönersek; Kılıçdaroğlu’nun aday gösterileceği ve 69 sınır sayıdan çok daha fazla oy alacağı zaten kesin olmakla beraber, kendisinden sonraki en güçlü rakibi ise Özgür Özel olarak görülmekte.
Diğer adayların bu sayıyı tutturması muallakta olsa da, siyaset bu diyerek 3. belki de 4. aday da çıkabilir kim bilir?
Malum bazen siyasette kazanmak için olmasa da birilerinin kaybetmesine bilinçli veya bilinç dışı vesile olan siyasetçiler de görmüşlüğümüz var.
Bu arada genel başkan adayları seçilmeden önce kurultayı doğal olarak Genel Başkan veya MYK üyesi açar. Sonrasında kurultay delegeleri ya da partililer arasından başkan,
Yine kurultay delegeleri arasından da yeter sayıda başkan yardımcısı ve yazman üye seçilerek başkanlık kurulu oluşturulur.
Yapılacak bu kurultayda, divan başkanlığı için de büyük bir kaos çıkacağı düşünülürken; Geçtiğimiz hafta divan başkanlığı için Kılıçdaroğlu’nun jestiyle, Ekrem İmamoğlu’na öneri götürüldü ve kendisi de memnuniyetle kabul etti.
Tabii bu arada her ne kadar Kılıçdaroğlu’nun bir zeytindalı uzatarak güzel bir tavır sergilediği yorumları yapılsa da,
Kimilerine göre ise; eski bir siyasi taktik olduğu, tehdit görülen ismin göz önünde saatlerce yerinden kalkmadan oturması için yapılan bir öneri olduğu üzerine de çokça yorumlar yapılmakta.
Yani Özgür Özel’le aynı saflarda olan güçlü bir isim, kurultay sonuna kadar tüm delegelerin bir arada olduğu salonda, kimlerle iletişime geçip kimleri ikna edebileceğini, kim bilebilirdi ki değil mi ama!
Tamam, belki kurultaya gelen delegeler seçeceği adayı kafasında belirlemiştir mutlaka! Fakat siyasette bazen bir vaat veya etkili bir sözün tüm dengeleri değiştirebileceğini de çoğumuz biliyoruz.
Ve günlerdir yapılan yorumlarda, kimileri il kongrelerinde değişimciler önde, kimileriyse 95 milletvekilinin Kılıçdaroğlu’nu destekleme ilanıyla bu iş tamamdır dese de,
Ya da 3 büyük şehrin yüzde 27’ye yakın bir delegeye sahip olması nedeniyle, umutlarını bu şehirlere bağlasa da birileri;
Güney, orta ve kuzey doğu bölgelerinin delege sayısıyla neredeyse eşit olduğu düşünüldüğünde, Sonucu 3 büyük il kadar bu illerden gelen oylarında etkileyeceği ve iki taraf için de sürpriz bir netice çıkabileceği olasılıklar dahilinde olduğunu da söyleyebiliriz.
...
Yarın ki kurultay;
Kuvvetle muhtemeldir ki, seçime katılacak 5 adaydan 2 aday arasında geçen bir yarış olacak.
Merak ettiğimiz ise şu; hangi aday seçilirse seçilsin değişim veya yenilenme ne üzerinden olacak!
Seçimlerden beri Türkiye gündeminden çok; koltuk, kurultay gündemiyle kaybettikleri zamanı,
Şimdiden sonra da Kasım ayı sonu gibi yapılması düşünülen, Parti Tüzüğü Kurultayı ile kamuoyunu meşgul ederek daha da tüketirler mi acaba?
Hazırlayamadık, anlaşamadık, düzeltemedik deyip yerel seçime kadar bu kez de onunla uğraşıp dururlar mı?
Veya partiyi biz sağa, siz sola çekelim diyerek, ha bire patinaj yaptırmaya devam ederler mi yine!
Yoksa silkelenip Atatürk’ün partisi ve ana muhalefet partisi olduklarını hatırlayarak, bunun sorumluluğunu alırlar mı?
Lakin aksi halde seçmenin gözünde; değişimcilerin sadece isim değişikliği, yenilikçilerin ise eski düzen’den başka bir anlamı olmayacaktır.
Yorumlar
Kalan Karakter: