Deprem’i felakete dönüştüren; tedbirsizlikler, usulsüzlükler, sözde denetim ve sözde kontrollerin ayyuka çıkması, insanları haliyle tedirgin ettiği ortada!
Belki de biraz tedirgin olmak, telaşlanmak; önlem almak adına veya önlem alacak kişileri harekete geçirmek adına olması gerekendir.
Tabii burada; her mecrada verileri dile getiren, riskli bölgeler hakkında;
Uyarılar, açıklamalar yapmaktan vazgeçmeyen bilim insanlarının da hakkını vermek lazım!
Bazı kişiler her ne kadar, halkı telaşlandırmalarını uygun görmese de;
Kimse kusura bakmasın!
Aynı kişiler Kahramanmaraş depremi öncesi de, aynı şekilde konuşuyorlardı!
Ve sonuçta “telaşa girmesinler” dediğiniz insanlar;
“Rahat olun” diyen insanlar yüzünden toprağa girdiler!
O yüzden, biz ancak kendimizi güvenli hissettiğimiz kadar rahat olacağımızı bilmeli cümle umursamazlar!
…
İki gün önce Bursa Büyükşehir Belediyesi bu anlamda, insanların yükselen telaşlarına ses vererek;
Bazı belediyeler, Akademik Odalar, Uludağ Üniversitesi ve BTÜ ile işbirliği protokolü imzaladı.
Amaç; bir an önce binaların sağlamlığıyla ilgili denetimlerin başlatılıp, raporlandırılması ve gerekli tedbirlerin alınması...
Üstelik bu denetimler için vatandaştan da hiçbir ücret talep edilmeyecek!
Bu tabii ki güzel!
Çünkü bazı vatandaşlar; özel yapı denetim firmalarıyla konuşup, fiyat alınca gözleri hayli korkmuş, denetim konusunda kararsız kalmıştı.
Şimdi sırada ise nasıl bir sıralamayla başlanacak!
Fay hattı üzerinde ki yapılardan mı, eski binalardan mı, zemin sıvılaşmasının olduğu yerlerden mi?
Veya okul ve hastanelerin bu denetimde önem sırası nasıl belirlenecek?
Malum deprem sonrasında bu binaların, barınma ve acil sağlık hizmetleri anlamında hayati önemde...
…
DOĞANBEY TOKİ VE…
Denetlemeler için nasıl bir sıra belirleneceği, doğru bir sıralamanın yapılmasının önemi büyükken;
Bazı yerler var ki;
Kimisi uzun zamandır üstü kapatılmış bildik bir mevzuu iken;
Kimisinin üstü ise; gerçekten çör çöple kapatılıp üstü ışıklarla süslenmiş!
Ve denetlenme sırasında belki listenin sonlarında görebileceğimiz yerler…
İki gün önce Yunuseli TOKİ Konutlarındaki riskli durumları köşe yazıma taşımıştım.
Sonrasında Doğanbey TOKİ’yi de ele almamızı isteyen birçok okurumuz bize ulaştı!
Evet, bu konu gerçekten önemliydi ve bir süredir gündemin dışında kalmıştı.
Doğanbey TOKİ; yapıldığı günden itibaren, en başta yapıldığı lokasyondan dolayı birçok eleştiri almıştı!
Bu eleştirilerin haklılık sebebi ise çoktu!
Çünkü şehir her ne kadar büyüse, her ne kadar geniş bir alana yayılsa, her ne kadar daha göze hoş gelen yerler yapılansa da;
Bu bölge yüzyıllardır Bursa’nın kalbi diyebileceğimiz öneme sahipti ve bu gökdelenler hançer gibi saplanmıştı tam yüreğinin ortasına maalesef!
Halbuki ilk yapılmaya başlandığında, insanları sakinleştirmek için;
“Telaş etmeyin, 10 katı geçmeyecek ve görüntü kirliliğine de sebep olmayacak mimaride yapılacak” demişti birileri!
Hatta o dönem yapımına henüz başladıkları esnada; birebir yapımında çalışan bazı şahitler, 10 kata göre temel atıldığına yemin ediyordu neredeyse…
Fakat çıktıkça çıktı, yükseldikçe yükseldi!
20,24,25,26…
Gülyabani gibi ürperten bir hal aldı!
E peki 10 katlık temelin üstüne mi yapılmıştı bu gökdelenler!
Yoksa zaten baştan beri Bursa’nın kalbine saplanan bu hançerlerin derinliği hesaplanmış mıydı zaten!
Sonrasında; dikkat çektikçe, tepkiler büyüdükçe, yetkili ağızlardan söylemler duymaya başladık mecburen!
Kamulaştırılacak dendi!
Hatta 2018 yılında Alinur Aktaş: “Allah ömür verirse o konutları yıkacağım” dedi.
Ama öyle bir maliyet çıktı ki;
Belediyenin Bütçesini ikiye çarpıp dörde bölecek kadar!
Sonra üst katlardan birkaç katı tıraşlayabiliriz dendi!
Yok! O işin de maliyetini karşılayamayız deyip, yine vaz geçildi!
Ne yapsak diye düşünülmeye başlandı; yaparken hiç düşünmeyip, sonradan tehlikeyi fark eden birileri!
Hah, bulduk dediler sonra!
“Yunuseli Havalimanı’na gerek yok!
Kapatalım, Doğanbey TOKİ Konutlarını oraya taşıyalım”dendi.
Fakat başta muhalefet partisi olmak üzere bir çok vatandaş:
“ Bu kez burayı mı bitireceksiniz!” diye tepkilerini yükseltince geri adım atıldı.
Ve şu an, artık pek ses seda yok!
İyi de karşımızda bir deprem gerçeği varken;
Bıraktık göz estetiğimizi bozmasını;
3 bin 200 konutun olduğu Doğanbey TOKİ’lerde ki büyük risk konusu hakkında, ne düşünülüyor veya düşünülüyor mu?
İddialara göre 10 katlı temel üzerine inşa edilen bu binalarda;
Yapıldığı günden beri, birçok blokta zeminler devamlı su içinde!
Bazen öyle bir hal alıyor ki hatta; içine kayık koysanız yere deymeyecek kadar!
İnanın şaka değil söylediklerim...
Bu yüzden her blok; bodrum katlarına apartman demirbaşı olarak, su çekmek için ikişer su pompası koymuş;
Zeminde temelden devamlı gelen su, proje dışında yapıldığı iddia edilen onlarca kat, yüzlerce ev, yaşayan binlerce insan ve olası deprem…
…
ODUNLUK MAHALLESİ İYİ GÜZEL DE…
Odunluk; Nilüfer ilçesinin güzel, nezih ve özellikle son yıllarda oldukça rağbet gören mahallelerinden…
Mahallede yapılan evlerin güzelliği ve fiyatları;
Mekanların göz alıcılığı ve fiyatları;
Birbirinden ünlü marka mağazalar ve fiyatları;
Bol yıldızlı otelleri, plazaları ile hitap ettiği kesimle beraber gitgide yıldızı parlayan bir mahalle…
Odunluk; yıllar öncesi İzmir yolu ile Orhaneli Caddesi’nin kesiştiği bölgede yer alan bir köydü.
Uludağ’dan toplanan odunlar köyün hemen yanından geçen dere yönüne bırakılır ve köyün deresine geldiğinde toplanarak depolanırmış.
Orda doğup, büyümüş mahalle sakinlerinden mimar bir arkadaşımız ve yine aynı mahalleden bir arkadaşımız üzülerek, Odunluk mahallesinin“en gözde”yerleri için şunları anlattılar:
“BURULAŞ ana binasının dahil yüzlerce yapının içinde olduğu büyük alan; şeftali ve sebze bahçeleriyle dolu bu sulak araziye;
Öncelikle yeşil alan olarak şuyulandırma yapılıyor yıllar önce…
Şuyulandırma; belediyeler imar hududu içinde bulunan binalı yada binasız arsa ya da arazileri birbirleriyle ve kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirme yetkisidir diyebiliriz.
Bu arazi, köylü ile anlaşarak tarlaların altındaki kum beton fabrikaları tarafından yıllarca çıkarılıyor. 100-150 metre derinliğinde büyük çukurlar, oyuklar oluşuyor.
Hatta yerin altından gelen sularla bayağı bir büyük göletler oluşuyor. Öyle ki,balıklar bile yaşıyor içinde!
Artık kum kalmamış olacak veya daha karlı yatırımlara yönelmeyi düşünüyor olacaklar ki;
Bu derin oyuklar ve göletler 15-20 yıl sonra çer, çöp, inşaat hafriyatlarıyla dolduruluyor aylarca!
Üstüne de toprak dökülüp, iş makineleriyle güzelce üstünden geçiliyor.
Sonrasında ise; nasıl oluyorsa doldurulan bu araziler, imara açılıyor! ve hakkı olan köylülere de kat karşılığı veya değeri karşılığında anlaşılarak büyük bir yapılaşma atağı başlıyor.”
Yani mesele şu ki; şu anda bu bölgeye yapılan çok katlı oteller, plazalar, lüks siteler, eğlence mekanları ve daha bir çok bina bu belirtilen zemin üzerine inşa edilmiş!
Bu anlamda konuyu konuştuğum mimar arkadaşımız,bu binaların güvenirliğinden oldukça endişeli!
Ve diyor ki;
“Bu bölgenin insanı olarak, bu sulak arazilerin, göletlerin nasıl kapatıldığına ve yapım aşamalarına birebir şahitlik ettim.
Kaldı ki; mesleğim sebebiyle, teknik açıdan da burada yapılan binaların acilen denetlenmesi gerektiğini düşünüyorum” diyor ve ekliyor:
“Tüm bunları kabullenemeyen ve aynı bölgede arsası olan bir köylümüz mahkemelik olma pahasına arsasını satmamıştı o dönem.
Sebebi için söylediği söz ise şuydu:
Ben bu vebale ortak olmam!”
Yorumlar 1
Kalan Karakter: