“Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse, bilimi seçin.”
Mustafa Kemal Atatürk...
Birkaç gündür eğitim sendikalarının ve Atatürkçü Düşünce Dernekleri ile bazı akademisyenlerin üst üste açıklama yaparak tepki gösterdikleri ÇEDES projesinden bazılarımızın hala haberi yok!
Bu proje Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında imzalanan bir protokol...
ÇEDES’in açılımı ise; “Çevreme Duyarlıyım. Değerlerime Sahip Çıkıyorum.”
Projenin açılımındaki kelimeler aslında oldukça güzel seçilmiş.
Daha çok çevremizdeki sahip olduğumuz doğal ve kültürel değerlere sahip çıkma algısı oluşturuyor.
Fakat detayları incelediğimizde, çok daha farklı olduğunu öğreniyoruz.
Şöyle ki; MEB okullarındaki öğrencilere “Değerler eğitimi”verilmesiyle alakalı,
Ama bu eğitimi verecek kişiler manevi danışman olarak niteledikleri imam, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve kur’an kursu hocalarından oluşuyor...
İyi de dini eğitim için çoğunluğu İlahiyat Fakültesi mezunu pedagojik eğitim almış Din Bilgisi öğretmenleri yok muydu zaten.
Yok işte, bunu müfredata bağlı ders olarak düşünmeyin!
Atanacak din personelleri danışman olarak görev yapacakmış.
Tamam da bunlar için de rehberlik öğretmenleri yok muydu, üstelik onlar da değerler eğitimi dersi veriyordu!
Değerler mi farklı bu durumda!
Yanlış anlaşılmasın, tabii ki inanç önemli ve samimi olarak yaşanan dini değerlerimize saygımız büyük!
Amma velakin bu tür zorunlulukların ne kadar ters teptiğine, son yıllarda yüzlerce açılan imam hatip liselerinde şahit olmadık mı?
Bir zamanlar bu liselere kendi tercihiyle giden bir çok insanın bunu hayatına yansıttığına şahit olurken,
Sonrasında iyi bir okula puanı yetmeyen gençlerimize en yakın İmam Hatip veya meslek liselerine gitme zorunluluğu getirildikten sonra yapılan araştırmalar neticesinde, özellikle İmam Hatip okullarında deistliğin çokça arttığı söylenmedi mi?
Halbuki bu liselerin de dersleri din eğitimi üzerine değil miydi?
İyi niyetle düşünecek olursak; Belki de gençlerin son yıllarda kötü alışkanlıklara çokça yönelmelerinin önü kesilmek isteniyor olabilir.
İyi de ne üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun olmuş ne de pedagojik eğitim almamış insanlara çocukları teslim etmek çözüm olabilir mi?
Sağlam bir müfredat programı hazırlayarak çocukları ezbercilikten öte uygulamalı eğitimlere yönelterek çözüm bulunamaz mıydı?
Malum okullarda ki başarı oranımız uluslararası sıralamalarda gittikçe dibe vuruyor!
Çözümü müzezzinlerde aramak yerine;
Mesela, fen bilimleri dersleri bahçelerde ekip biçerek veya laboratuvarlarda deneyler yaparak zevkli hale getirilemez mi?
En çok başarısız oldukları ve nedense ülkemizde çoğu çocuğun sevmediği ders olan matematikte çarpım tablosunu veya formülleri ezberletmek yerine mantığı anlatılarak çocuklara sevdirilemez mi?
Veya hala trafik derslerinde trafik ışıkları yerine araç nasıl kullanılır diyerek temel bilgiler verilemez mi?
...
Eğitim-İş’in yaptığı açıklamaya göre; Eskişehir ve İzmir’deki her 3 okuldan 1’ine “manevi danışman” atandığını, 842 okula din görevlileri gönderileceği belirtiliyor. Ayrıca hem okul içinde hem okul dışında çeşitli faaliyetler de hedeflendiği belirtiliyor.
Ve yine ÇEDES protokolünün 9. maddesinde, nedense belirtilmeyen proje mekanlarında öğrencilere rol model olabilecek yani abla ve abilik yapabilecek personeller de olacağını ekliyorlar ayrıca.. . Bir yerlerden hatırlıyor gibi olduk bu sistemi ama tam olarak çıkaramadım. Neyse!
Aslında bu protokol 2021 yılında yalnızca ortaokullar ve imam hatip okulları için projelendirilse de, 2023 yılında imzalanan ek protokolle, proje erken yaşta ilkokul öğrencileri dahil tüm öğrencileri kapsayacak şekilde genişletilmiş.
Bu arada hatırlatalım, 1 milyon mezun olmuş, pedagojik eğitim almış öğretmen hala atanmayı bekliyor.
Bursa’da da ÇEDES projesine tepki olarak, dün Eğitim-İş Fomara Meydanı’nda ÇEDES’i protesto etti. Şube Başkanı Yeliz Toy:
“Gerici karanlığın yaygınlaşma projesi çok açıktır. Eğitim içeriğini dinselleştiren, aileleri medrese modeli okullara mecbur bırakan bu proje,eğitim emekçilerini en yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma getirerek, önündeki tüm engelleri kaldırmayı amaçlamaktadır” açıklamasında bulundu.
Yine Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şubesi Başkanı Gürhan Akdoğan da dün yaptığı basın açıklamasında:
“Milli Eğitim Bakanlığı, yazık ki artık ülkemiz için ciddi bir beka sorunu haline gelmiştir. Devletimizin laik niteliğini yok sayan bu tür uygulamalar Anayasamızın 2.ve 24. maddelerine olduğu gibi, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununa ve 430 sayılı Öğretim Birliği Yasasına da aykırıdır”dedi.
Benim de aklıma nedense Perran Kutman’ın başrolünü canlandırdığı Hayat Bilgisi dizisindeki ünlü repliği aklıma geldi.
Hani dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in de eleştirdiği o ünlü replik!
Hatırlarsanız, Kutman Cumhuriyetçi değerleri savunan, işine aşık, kendini; gençleri değerlerine saygılı bireyler olarak adamış bir öğretmendi.
Onu en çok kızdıran söz ise öğrencilerinin ona “Hocam” diye hitap etmesiydi...
Ve her seferinde sert bir ses tonuyla öğrencilerini uyarırdı:
HOCA CAMİDE...
Yorumlar
Kalan Karakter: