Şunu net söyleyebiliriz;
Bu depremde vatandaşlarımız duyarlılık ve çabalarıyla tam, tam, tam not aldı!
Her zamanki gibi…
Kimse bunun aksini söyleyemez!
Elinde avucunda olanı, olmayanı hiç düşünmeden ortaya koydu…
Gerek gönüllü vatandaşlarımız, gerek sağlık çalışanlarımız bölgeye gitmek için hazır olduklarını ilk gün itibariyle belirttiler.
Çokça giden oldu. Fakat koşulların yetersizliği sebebiyle dönüşler de oldu!
Tabii ki; gelenlerin arama kurtarma anlamında, donanımlı olması önemliydi.
Fakat öncelikli koşulların “önceliğine” önem verilmemesi;
Maalesef kayıpların artmasına sebep oldu.
…
Dünkü yazımda da belirttim, biliyorum ve tekrarlamaya da devam edeceğim!
Etmeliyiz de…
Evet, bu depremin büyük bir afete dönüşmesinin baş müsebbipi işgüzar müteahhitler ve ruhsat verenlerdir!
Bu suça sessiz kalmak; onca ölen masuma saygısızlık, vicdansızlıktır!
Kaldı ki yarın aynı “KADER”i bize reva görenleri; yerme ,suçlama hakkının olmamasıdır.
…
Yazımın ilk bölümünden devam edeyim;
Öncelikli koşulların oluşturulması neden önemliydi:
Tek yanıtı “İNSAN HAYATI” için…
Yardım ekiplerinin tek bir ele bırakılması, gönüllü kurtarma ekiplerinin ilk kritik saatlerde dahil edilmemesi;
Teknik malzemelerin bölgeye ulaştırılmasında zamanın öneminin kavranamaması;
Ve,
Bölgede mevcut sağlık çalışanları da, aynı depreme maruz kalmışken;
Hastanelerin çoğu kullanılamaz haldeyken;
Sahra hastanelerinin, eczanelerin aciliyeti göz ardı edilirken;
Üstelik Suriyeli mülteci kamplarından kalan binlerce konteynerlarımız depolarda öylece durduğunu tahmin ederken;
Neden, neden, neden!
Hızlı bir koordinasyon sağlanamadı!
…
Bunlar sağlansaydı ne olurdu!
Yeterli sayıda gönüllü, donanımlı teknik ekip vaktinde bölgeye gelseydi;
Arama kurtarma faaliyetleri çok daha hızlı ve profesyonel yapılacağından, hayatta kalan insan sayısı çok daha fazla olacaktı.
Sahra hastanelerinin, eczanelerinin ilk etapta kurulsaydı;
Çoğu hasarlı hastanede yaşanan kaosu engelleyeceği gibi gönüllü sağlık çalışanlarına yer açılacak ve gelen yaralılar çok daha sükunetle tedavi edilecekti.
Bu durumda; kolu, bacağı kopan insanlar, cerrahi müdahaleyle sakat olarak hayatını sürdürmek zorunda kalmayacağı gibi birçok insanın hayatı kurtulabilecekti.
Ya gözbebeğimiz mehmetçiklerimiz; onlar depremin ilk saatlerinden itibaren bölgeye yeterli sayıda gönderilmiş olsaydı;
Gerek kurtarma, gerek nakil çalışmalarının çok daha seri halde sürdürülmesi sağlanırken;
Depremi fırsat bilen talancıların önü kesilecekti.
Ya Kızılay; Daha önceki afetler gibi hızlıca çadırları kurmuş olsaydı veya depolardaki konteynerlardan… Ve yardımların koordineli dağıtımını yapabilseydi, mutfaklarını kurabilseydi;
O zaman da, depremden kurtulan insanlar günlerce orada burada aç bi-ilaç perişanlık çekmeyecekti. Gelen yardımlar ihtiyaç sahiplerine düzenli şekilde hem ulaşmış, hem de bu malzemeler yağmurda, karda ziyan olmayacaktı.
Ve organizasyon boşluğu demiyorum!
Eğer “organizasyon” olup koordine olunsaydı;
Bugün birçok insan hayatta olacaktı!
Birçoğu yakınlarını kaybetmemiş;
Ve
Çoğunun sağlıklı olarak hayatına devam etme şansı olacaktı…
…
Keşke demek, biliyoruz hiçbir şeyi geri getirmeyecek!
Ama ileride olabileceklerin felakete dönüşmemesi için samimiyetsiz takdirlerden evladır!
Ve keşke birçok gönüllü ve dost “ahbap” eleştirileceğine;
Onları takdir etme erdemliliğine sahip olunabilseydi;
Tüm kaybettiklerimiz adına!
Ve sonrasında kaybetmemek adına...
Yorumlar 2
Kalan Karakter: