Zannettik ki, dünyanın kaynakları sınırsız ve biz bu kaynakları istediğimiz kadar kullanabiliriz.
Fakat, son 200 yılda (Sanayi Devrimi’nden sonra) dünyayı o kadar çok sömürdük ki, artık kullanacak suyumuz, soluyacak havamızın kalmamasından endişeleniyoruz.
Anlaşılan o ki; istekler sınırsız, kaynaklar ise sınırlı.
Düşünün artık… Soluduğumuz hava bile sınırlı.
Peki bunu anlamak için geç kaldığımızı hiç düşündünüz mü?
Aslında her şeyde olduğu gibi Avrupa bizim için düşündü.
Yeşil sanayi diye bir program başlattı. Karbon ayak izini en aza düşürmek için belirli kriterler getirdi.
Sadece kendi ülke sınırları içerisinde de değil. Kim Avrupa ülkelerine ihracat yapıyorsa onlar da yeşil sanayiye geçmek zorunda.
Dünyanın tüm kaynaklarını sömüren devletler artık, dünyanın kaynaklarının sömürülmemesi için önlemler almaya çalışıyor.
****
Türkiye’nin ikinci, Anadolu’nun ise birinci iş insanları derneği olan BUSİAD ise bu sorunu 44 yıl öncesinden görüp logosunda yeşile dikkat çekmiş…
Sömürücü değil, sürdürülebilir bir sanayinin adımlarını da atmış aslında bu şekilde.
BUSİAD, bununla da kalmıyor ve aynı zamanda sürdürülebilirliğe katkı koyanlara da ödül veriyor.
Bursa 12. Yenilikçilik ve Yaratıcılık Sempozyumu ve Yenileşim Ödül Töreni programı Sürdürülebilirliğin DNA'sı ismiyle Bursa Almira Otel'de 8 Aralık 2022 tarihinde gerçekleştirildi.
Burada bir konuşma yapan BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Buğra Küçükkayalar, aslında acı gerçekleri de itiraf etti.
“Dünya bir süredir var olma sorun yaşıyor. Buna biz insanlar neden olduk. Şimdi buna çözüm arıyoruz. Oysa büyümenin değil, gelişmenin, salt değil sürdürülebilir üretmenin doğru olduğunu yeni anlıyoruz. Kaynakların sınırlılığını göz ardı etmeden doğayı düşünerek üretmek ve tüketmek gerektiğini şimdi anlıyoruz” dedi.
Daha sonra kürsüye çıkan Uludağ Üniversitesi Rektörü A. Saim Kılavuz ise, “Şu ana kadar dünya insanlığı hoyratça evrenimizi sömürdü. Bizden sonraki kuşaklara devredilecek bir şey olduğu göz ardı edildi. Farkına varılan tek dünyanın korunması düşüncesi hasıl oldu. Su konusunda, enerji konusunda yapabileceklerimize kafa yoruyoruz. Bunu tekrar ayağa kaldıracak biziz. Yeşil bir evren bırakacak olan biziz. Eğer yerine getiremezsek ağır bir vebal altında kalacağız” cümleleriyle geleceğin tehdit altında olduğuna dikkat çekti.
Anladığımız şey şu:
Her ne olursa olsun, yenilenebilir enerjiyi kullanmak zorundayız. Sanayi ortadan kalksın demiyoruz. Ama sanayiyle birlikte dünya kaynaklarının da tamamı sömürülmesin diyoruz…
Acaba sanayici artık günah mı çıkartıyor?
****
GELECEK KRİPTO PARADA MI?
Bursa Mimar ve Mühendis İş İnsanları Derneği (BUMİAD), Kalkınma Ekonomisti, Yazar, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye E. Program Müdürü Bartu Soral’ı ağırladı.
Bursa Akademik Odalar Birliği Yerleşkesi Ortak Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen programda konuşan Bartu Soral, dünya ve Türkiye ekonomisinin dününü, bugününü ve yarınını anlattı.
Güzel ve verimli bir toplantı olduğunu düşünmek isterdim. Aslında yararlandığım çok fazla şey olduğunu da dile getirebilirim. Fakat, konuşmanın ana özeti, Devlet Kalkınma Teşkilatı’nın kaldırılmasının ardından bozulan düzendi.
Evet sonuna kadar Bartu Soral’a katılıyorum.
Sadece ekonomide değil, sanayide, tarımda, hizmette, turizmde, eğitimde… Her konuda kalkınma planları yapan Türkiye’nin artık böyle bir planının olması her şeyi karman çorman hale getirdi.
Ülkenin dengesi tamamen şaşmış durumda.
Tabi ki, bu kadar enflasyonun olduğu ülkede en önemli konulardan biri olan ekonominin nasıl bozulduğu, nasıl düzeleceği, kimin suçu olduğu her zaman sorgulanır.
Türkiye’de de her gün, herkes tarafından sorgulanıyor.
Bartu Soral da başından sonuna kadar bunu açıklamaya çalıştı aslında. Fakat, işin ucu dönüp dolaşıp yine siyasette bitti.
Ben daha fazla para konuşmayı beklerken, hatta gelecekte popüler takas aracının para olmayacağını, kripto olacağını falan düşünmemiz gerektiğini düşünürken 50 dakikalık sunum boyunca hiçbir zaman kripto para veya blockchain teknolojisinden bahsetmedi.
Daha çok reel ve fiziki paranın dolaşımından bahseden Bartu Soral’a kripto paraları ben hatırlattım.
Bu arada o sohbete girmeden önce benim herhangi bir yatırımımın olmadığını belirtmek isterim. Dünyanın hiçbir yerinde kripto parayla işim olmadı. Fakat, geleceğin takas aracı da kripto olduğunu unutmamak gerek diye düşünüyorum.
“Gelecek planlarından bahsediyorsunuz. 5 ve 10 yıllık planlardan bahsediyorsunuz fakat, konuşmanızın hiçbir noktasında kriptodan bahsettiğinizi duymadım. Çok yakın gelecekte web 3.0’a geçeceğiz. dolar, avro veya bir başka para birimlerinin aslında hiçbir anlamı kalmayacak. Bu konudan neden hiç bahsetmediniz?” diye sordum.
“Kripto parayla, dijital paralar farklı şeyler. Kripto para blockchain teknolojisiyle kurulmuş bir sistem. Blockchain’in iddiası ‘Ben çok güvenilir bir sistemim. Devletlere veya milletlere ihtiyaç yok bütün dosyalamaları benim içimde saklayabilirsiniz.’ Buraya sızılması mümkün değil. Kripto da bunun içinden doğuyor. Diyor ki; ‘Gelecekte devletsiz bir dünya.’ Ben bunu çok dinledim. 90’larda dünya küçük bir köy olacak deniliyordu ya, bu da onun başka bir versiyonu. Peki blockchain zincirinin sahibi kim biliyor musunuz? Bilmiyoruz!
Dijital para ise devletlerin arkasında kurduğu para. İkisi farklı şeyler. Kripto ile kumar bence aynı şey. Kazanmak da kaybetmek de aynı ihtimal. Bu nedenle konuşmamda kripto paradan hiç bahsetmedim. Çünkü bahsedebilecek kadar güvenmiyorum.”
Verdiği cevapta 90’lardaki dünyanın küçük köy olacağı söylentilerine dönelim…
Bugün dünya çok büyük diyebilir miyiz?
Dünyanın neresinde ne oluyorsa anında haberdar olmuyor muyuz?
Değişim kaçınılmazdır. Kaçınılamayacaktır.
Şimdi bu yazıyı okuduğunuz cep telefonunuza bir bakınız. İllaki bir bankanın aplikasyonunu göreceksiniz.
Çoğu zaman fiziki para elinize bile geçmeden birkaç tuşla rakamlar yer değiştiriyor.
İşte bu engellenemediyse, gelecekte kripto paranın takas aracı olarak kullanılmaya başlanması da engellenemeyecek.
Yorumlar
Kalan Karakter: