Ekonomi üstadı olmasak da, insani ihtiyaçlarımız gereği hepimiz alışveriş yapıyoruz.
En temel ihtiyaçlarımız olan yeme içme, giyim, barınma vesaire gibi zaruriyetlerimizi karşılamak zorundayız.
Ve bu saydıklarımız ilkel çağdan beri değişmedi...
Ve hala alt gelirli vatandaşların yaşam kriterleri olarak devam etmekte...
E, orta sınıfın kriterini sorarsanız, uzun zamandır onları gören yok!
Sadece aşağıdakiler ve yukarıdakiler...
Ve sadece ilkel çağ kriterlerini aşan da, o yukarıdakiler dediğimiz kesim ve iyi ki de varlar.
En azından onları gördükçe çağ atladığımızı görüyor ve içimizde ülkemize dair umutlar yeşeriyor.
Her neyse! Biz yine kendimizce anladığımız ekonominin haline dönersek;
Bırakın 3-5 yıl önceki fiyatlarla kıyaslama yapmayı, bir ay öncekilerle bile yapmayı bırakalı çok oldu.
Yarın ne olacağı belli olmaz diyerek; bugün alabiliyorsak, ihtiyaçtan bir fazlasını alıp istifçi olmaya alışalı da çok oldu.
Eh ne yapsın vatandaş, kim garanti edebilir yarın artmayacağını, değil mi ama...
Ve işte böyle böyle derken, asgari hayatların asgari insanları olarak, asgari düzeyde ekonomist olduk her birimiz...
Sadece vergi mevzularında biraz zayıf kaldık!
Hani fiyatların ha bire artması sebebiyle,
“Hayat çok pahalandı” deyip geçtiğimiz, alışveriş torbalarının ancak bir kısmını doldurabildiğimiz mevzu var ya!
Hah! işte o torbanın boş kalan büyük kısmı, vergi olarak vatandaşın devlete olan desteği...
Ve gözümüz aydın, dün yine TBMM’ne bir torba kanunu sevk edildi.
Ama ismine bakıp alışveriş torbası sanıp, torbalar mı dolacak diye, düşünüp sevinmeyelim.
Yani tabii ki bir alış-veriş var!
Ve biz alış kısmından daha çok veren kısmındayız.
Meali şu ki, bizim alışveriş torbaları ve cüzdandaki paralar biraz daha eksilecek ama kredi kartı borçları, faturalar artacak!
Aldığımız maaş zamları da kafamızda hesap karışıklığı yapmayacak, hesap ortalama aynı düzlemde gidecek ve bu da ekonomide ki tutarlılığın yansıması olacak!
En güzeli ise; biz vatandaş olarak daha çok vergi vererek, devlete daha çok destek olacağız.
...
MİLLİ DAYANIŞMA PAKETİ...
Dün açıklanan yasal düzenlemenin adı gerçekten içimizi ısıttı...
Milli Dayanışma Paketi!
Dayanışmadan güzeli var mı?
Üstelik düşünsenize, memur maaşlarındaki artış emeklilere de yansıyacak!
Bu iki kesimde ki artış ise direkt vergilere...
Daha ne olsun!
Hem “seyyanen” yani her memura eşit 8 bin 77 lira artış yapılacağı söylendi.
Yalnız sanırım burada minik bir kelime hatası yapıldı.
Yani bir tarafta 22 bin TL'ye yükseltilen memur maaşları, bir tarafta zaten bu civarda alan bir kesim memurlarımız var.
E, eşit zam derken herkesin maaşının kıdemine göre ayarlanması mı yoksa her memura eşit zam mı veya herkesin hemen hemen aynı maaşı alması mı?
Görünen o ki her memurun maaşının hemen hemen eşitlenmesi şeklinde olacak gibi...
O zaman diğerlerine haksızlık olmaz mı, yani eşitlik demenin adalet olmadığı gibi!
Kaldı ki muhtemelen diğerleri dediğimiz memurlar gerek kıdem, gerek eğitim anlamında da farkı olan kesimi kapsıyor.
Bir diğer husus olan memur emeklilerine yansıması nasıl olacak peki!
Duruma bakıldığında; bence onlarda çok heyecanlanmamalı!
Allah muhafaza sağlık her şeyden mühim!
TÜİK’in tüm samimiyetiyle açıklayacağı rakamları sakince beklemelerini ve her şeye hazırlıklı olmalarını tavsiye ediyorum.
Tarafsız ekonomistlerin bu konudaki yorumları;
Memurlara yapılan maaş zamlarının, memur emeklilerine yansımayacağı yönünde. Taban maaşlarının üzerinden 6 aylık enflasyon farkını sadece alabileceklerini belirtiyorlar.
Evet dün her şeye rağmen memur maaşları sevindirse de devamında;
1999 Marmara depreminden sonra bir defaya mahsus getirildiği söylenen ama iki nesildir devam eden Özel Tüketim Vergisi ve Motorlu Taşıtlar Vergisine de Mili Dayanışma Paketi kapsamında bu seneye mahsus çift ödeme getirildi.
Ne diyelim! Aracı varsa zengin vatandaştır. Malum araç artık lüks tüketim. Kimse kusura bakmasın!
Bunun yanında Kurumlar Vergisinde de ciddi artışlar söz konusu...
Mesela vergiler şirketlerde yüzde 20’den 25’e çıkarılırken, Bankalar ve Finans kuruluşlarının da yüzde 30’a yükseltildi.
Tamam, bu süreçte herkes ağlayıp sızlanırken, bankalar ve finans kuruluşlarının ciddi kar ettiklerini kendileri bile saklamıyor.
Fakat şirketlerin tümünde de “seyyanen” dediğiniz eşitliği uygulamak eşitsizlik gibi durmuyor mu?
Malum, hele ki son yıllarda yaşanan ekonomik kaos düşünüldüğünde, adı sadece şirket olduğu için gözümüzde büyüttüğümüz, gerçekte ise küçük bir bakkaldan hallice kazananları görünce...
Yani ismiyle ün yapmış şirketlerle holdinglerle aynı yüzdelik rakamlarda vergi ödemeleri ilginç sayılmaz mı sizce de?
Pek tabi ki anlıyoruz! Milli Dayanışma Paketi...
Fakat bu dayanışmada en çok kime dayanılıyor!
Memura, emekliye, asgariliye, adı şirket olan küçük esnafa mı?
Yoksa dayanışma da asıl olması gereken güçlülere mi dayanılacak!
Bu arada vergi kutsaldır ve vatandaşlık görevidir...
Yoksa bir ülkenin ayakta durması ve gelişimi kolay değildir!
Mesele vatandaşın da sendelemeden, tökezlemeden, ayakta durabileceği düzeyde vergilendirilmesidir.
Kaldı ki, vatandaşın da tek dayanağı devlettir...
Son söz: Her şeye rağmen karamsar olmayalım! Çünkü tüm bu açıklamalar sırasında AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ’ın şu sözleri yüreğimize su serpti:
“Enflasyon tek haneye inecek. Daha da aşağı ineceğini önümüzdeki günlerde görürüz”şeklinde ifade ederken, bizde bu sözleri yazımızın bir köşesine not alıyor ve amin diyoruz...
Yorumlar
Kalan Karakter: