Yazıma çoğumuzun bildiği bir fıkrayla başlamak istiyorum:
“Adamın biri gece uykudayken, evine hırsız girer ve neyi var neyi yoksa alıp götürür. Sabah uyandığında haliyle durumu farkeden ev sahibi şoke olur. Hem üzgün, hem kızgın adamın feryat seslerini duyan komşular koşarak yanına gelir. Fakat teskin edeceklerine hep bir ağızdan ahkam kesmeye başlarlar;
Kapını iyice kilitleseydin giremezdi, camı açık bırakmışsındır kesin, cüzdanını neden orta yere bıraktın! Ya kardeşim nasıl öyle derin uyumuşsun ki hiç ses duyamadın vesaire gibi sözlerle, üzgün adamın konuşmasına fırsat vermeden yorumlar yaparlar saatlerce...
Ve en sonunda dayanamayan dertli adam komşularına ağlamaklı bir sesle;
Ya komşular bu hırsızın hiç mi suçu yoktu” der.
Aslında böylesi durumlara bir çoğumuz şahit veya birebir dahil olmuşuzdur.
Yardımcı olmak, derdine derman olmak yerine; bol keseden yargılamak, sözde akıl vermek, bilhassa etrafta birkaç kişi varsa bir de podyuma hitap edip itibar kazanmaya çalışmak veya çalışanları görmek hiç de yabancı olduğumuz durumlar değil maalesef...
Çünkü en ucuzundan, en kolayından masrafsız bir kazanç görür egosuna ve hatta toplumda söz sahibi olma adına...
Halbuki Hz. Ali’nin:
“Başkalarının yanında birine verdiğin nasihat, nasihat değil hakarettir...”sözüne kulak versek keşke!
...
Şimdi nereden geldik bu fıkralara veya Hz. Ali’den bu alıntılara derseniz;
Malum birkaç günden beri sosyal medya aracılığıyla haberdar olduğumuz, İstanbul’da bir imam hatip lisesinde eğitim gördüğü söylenen bir öğrencinin Atatürk’e hakaret içeren video görüntüleri hepimizi çok rahatsız etti.
Evet bu kabul edilemezdi.
Üstelik her ne kadar bizler sadece bu gence odaklansak da, belli ki sosyal medyaya atmak için sabırsızlanan ve daha çok tıklansın diye yönlendiren, çekimi yapan arkadaşından nedense kimse söz etmedi.
Odaklanılan sadece bu genç ve bulunduğu liseydi.
Açık söylemek gerekirse; bu lisenin imam hatip olmasından nemalanan insanlar da hiç kusura bakmasın!
Lakin bu görüntülerin başka başka liselerde de ihtimal dahilinde olabileceğini bilsinler!
Neden mi?
Çünkü toplumun büyük kısmında bu anlamda büyük bir çürüme var ve çoğumuz bir taraftan izlerken diğer taraftan bu durumdan nasıl faydalanırız telaşında...
Ama şu an 17 yaşındaki bir çocuğun düşünmeden yaptığı hatasının arkasına gizledik, tüm bilerek isteyerek yaptığımız günahlarımızı!
Hepimiz hatasızmışız gibi sanki,
Başımız sıkıştığında; sağcısı, solcusu, muhafazakarı Atatürk’ün ismini anmaya başlayıp, sütten çıkmış ak kaşık olmaya çalışma hallerine giren biz değilmişiz gibi sanki!
Atatürk’ün ilkelerini yok sayıp üstüne bir de kendi yalan dolanlarımızla bağdaştırmaya çalışanlar da muhtemelen elin fransızıydı...
Bu çocuklara andımız okutulmaması fikrine destek verip, ses çıkarmayanlar da zaten kendilerini milliyetçiliğin temsilcisi olduklarını iddia edenler değil de, muhtemelen Karl Marx’dı!
Darma duman eğitim sisteminde sınavlarla hiç istemediği liselerde okumak zorunda bırakılan bu çocuklar da öz be öz bizim yavrularımız değil, dış mihrakların çocukları mıydı acaba...
Ve Atatürk’ü tam anlamıyla anlatamayan, onun “Benim naçiz vücüdum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” sözleriyle anlatmaya çalıştığı gibi aslolanın onun ilke ve inkilapları,fikir dünyası, keskin öngörüsü, tavsiyeleri, gençliğe hitabının özünü çocuklara anlat(a)mayan gerek bizlerin gerek eğitim müfredatının hiç mi suçu yoktu!
Yapmayın!
Bu gençler eğer bu hale gelmişse;
Atatürk’ün bizler için ne büyük bir şans, gurur ve bugünlerimizi borçlu olduğumuzu,
Ve hala ne karda, ne fırtınada ne de şiddetli depremlerde dahi belki biraz sarsılsa da, asla çökmeyen onun açtığı o yollarda hala yürüdüğümüzü anlatamayan bizlerde hiç mi suç yok!
Suçsuz demiyorum ama tek suçlu sosyal medyada bağıra çağıra suçladığımız gençler mi gerçekten...
Tıpkı yukarıda anlattığım fıkradaki gibi belki de en kolayından ahkam keselim bizler de:
Ya “Gençler de akıllı olsunlar”deyip sıyrılalım tüm kusurlarımızdan.
Veya sil baştan yürümeleri gereken yollarını tarif edelim,
Atatürk’ü anlatmaktan aciz kaldığımız ve o yüzden pusulasını şaşıran o çok suçlu şaşkın gençlere...
“Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.” Mustafa Kemal Atatürk
Yorumlar
Kalan Karakter: